12 Kasım 2008 Çarşamba

Yaş ots

Kafaya koydum. Bir otuz yaş yazısı yazıcam. Uzun süredir düşünüyorum bu yazıyı yazmayı. Sadece düşüncelerimi henüz bir sıraya koyamadım. Zaten yazı yazmak istediğimde o istek öyle bir gelip taşıyor ki içimden, kelimeleri düşünmeden aklımdan geçtiği gibi döküyorum yazıya. Bir çırpıda. O zaman yazması da okuması da akıcı oluyor. Şu anda tam böyle bir modda değilim sanırım. Yine de yazmak istiyorum. Umarım sıkıcı uzun bir yazı olmaz her zamanki gibi. :)Okunmayacaksa yazmanın ne anlamı var, dinlenmeyecekse konuşmanın..
Kendime uzun süredir sınır olarak belirlemiştim bu yaşı. Bu yüzden biraz da abartıyorum herşeyi. Birşeylerin değişmesi gerektiğini veya değişeceğini düşünmem bu yüzden. Fiziksel çok belirgin değişiklikler yok. (sanırım :) ) Şimdi zorla düşünce dünyamda yargılara varmaya çalışıyorum. Hayatı ve kendimi sorguluyorum bir kaç gündür. Ne oldu şimdi? Ne olacak diye. Vardığım noktalar ilginç. Yine sizinle paylaşmak istedim. Bir önceki yazdıklarımın aksine kendimi eleştiriyorum bu sefer. Yani son bir kaç gündür. En basitinden en büyük hatamdan vazgeçmeye çalışıyorum: mükemmellik. Bunu iki yönden düşünebilirsiniz. 1) Çok iyi olduğumu sanıyorum. Bu kendi başına zaten mükemmel olabilme ihtimalinin yarısını götürüyor. 2) Sevdiğim herkesin de mükemmel olmasını istiyorum. Bunun kötü yanı da yaptıkları bazı hataları –ki bunlar bazen sadece bana göre hata- kabullenemiyor olmam. Kabullenemeyince ya kötü davranıyorum ya da iyice gözümden düşürüyorum. En belirgin hali tabiki kardeşlerimle yaşadıklarım. Onların her zaman doğruyu ve iyiyi yapmasını öyle çok istiyorum ki yapmadıklarında saçmalıyorum. Çoğu zaman aşağılayıcı bir tavırla, sen bunu nasıl bilmezsin, bunu bilmeyecek ne var gibi sözlerle rencide ediyorum. Sorun da burada. Ben de matah bişey değilim. Zayıflıklarım, hatalarım var. Onlardan daha zekiyim, daha bilgiliyim diye bunu yapmaya hakkım yok. :)))))))) Şaka şaka. Kimseden iyi olmadığını görmek otuz yıl gerektirebiliyor bazen. Mesela çoğu arkadaşımı düzenli ve sık aramam. Beni ararlar ve bişey isterlerse yardımlarına giderim ama beni arayacak durumda değilse veya uzun süre aramadığım için benden yardım isteyemiyorsa onların durumundan haberim bile olmaz. Bazen de sadece işim düştüğü için ararım. "Selam naber, ya sana bişey soracaktım onun için aradım." Al işte tam da geçen yazıda kızdığım davranış değil mi bu? Ta kendisi. Sizden de bu satırların altına yorum alsam kim bilir daha neler çıkar. (Hatta yazın mümkünse, acımasız olmaktan da çekinmeyin lütfen.)
Kısacası mükemmel olmadığımı kabul etmeye çalışıyorum. Tam da doğumgünümde öyle hoş sürprizlerle karşılaştım ki; insanların aslında özverilerle oraya geldiklerini gördüm. Hepsinin de bin türlü bahaneleri vardı aslında gelmemek için. Hiç kimse açıkca söylemedi ama ben bunu çok net gördüm. İtiraf etmem lazım, ben herhangi birinin yerinde olsam gelmeyebilirdim kendi rahatım için. Çok büyük sürpriz oldu herşey benim için. Affetmek bir yana kendi hatalarımı gördüm. Onların da aslında beni hatalarımla kabul ettiklerini gördüm. Zor yanlarımla, yaptığım yanlışlarla onlar yine de yanımda. Ben niye geri çekileyim ki? Evet insanlar nankör, insanlar egoist ama hepimiz insanız. Bunu çözmek bu kadar da zor olmamalıydı. Kendimin de insan olduğunu fark etmek. :)