11 Aralık 2011 Pazar

Bir Yol Hikayesi.. (Uzun bir yolun, uzun hikayesi de denebilir..)

Bir süredir günlük koşturmacalardan ara verdiğim gerek blog yazılarım, gerekse web sayfamla ilgili güncellemelerime bu hikayem ile devam ediyorum.. Hayatımda anlatmaya değer, ilginç olduğunu düşündüğüm, sıradaki hikayem ilk okul yıllarıma dayanıyor.

Konuyu daha iyi aktarabilmek için öncesinden de biraz bahsetmem gerekiyor. İlkokul'u benden 4 yaş büyük abimin de okuduğu Mimar Kemal İlkokul'unda okudum. O zamanlar evimiz 2.Dedeefendi'de, Ahmetler Postanesi-Kolej civarındaydı. Kısacası ev yakın, yanımda da abim olduğu için okula birlikte yürüyerek gider gelirdik. Okullar yarım gün'dü o zamanlar. 2 vardiyalı :))), sabahçı, öğlenci vardı. Abim ortaokula geçtikten sonra okullar ayrıldı, ben kendim gidip gelmeye başladım. Bir süre sonra da Lojman'a, Keçiören'e taşındık. (Bu arada önemli bir bilgiyi atlıyorum, bilmeyenler için Mimar Kemal İlkokulu, Kızılay'ın neredeyse merkezinde, Yüksel caddesi ile Mithatpaşa cad. arasındadır.)

İşte asıl hikaye bundan sonra başlıyor: Kendimi bildim bileli Kolej civarında oturmuştuk. Doğal olarak servise yazıldım. İlkokul 3 veya 4 sıraları, yani 9-10 yaşlarındayım sanırım. Bahar aylarındayız, hava güzeldi. Bir bayram öncesi, okul yarım gün. Babam şehirdışında, biz de okuldan sonra toplanıp onun yanına gideceğiz. Yarım gün olduğu için belki servisler gelmez diye abime söylemişler. O da dersi erken bitmiş, yanıma geldi. Servisleri sorduk, çalışıyor, sorun yok. Tamam öyleyse ben gidiyorum dedi ve gitti. Son derse de girdikten sonra çıkıp servis beklemeye başladım okul bahçesinde. Tüm servisler kalktı. Bizim servis yok ortalıkta. Servistekilerin hemen hepsi de ya ailesi gelip almış (benzer şekilde yola çıkmak için), ya da okula hiç gelmemişler.. Tek tük bekleyenleri de aileleri alıp gidince kaldım tek başıma. O gün bir tek bizim servis gelmemiş. Artık şans mı, şanssızlık mı desem; Mithatpaşa'da da, 50m ilerde köşede hemen babamın iş yeri var. Lojman da oranın olduğu için iş yeri servisi de oradan kalkıyor. Önce oraya yürüdüm. Fakat girişteki güvenliğe sorduğumda ben beklerken oranın da servisi çoktan kalkmıştı. Cep telefonu zaten yok o zamanlar, ev telefonu yeni olduğu için muhtemelen bilmiyordum. En yakında anneannem ve teyzemin evleri var, yine kolejde. Düşündüm onlara mı gitsem. Nedense gitmedim. Kızılay'dayım ama daha önce hiç ihtiyacım olmadığı için tek başıma otobüse binmemişim, nasıl binilir onu bilmiyorum. Binsem hangi otobüs bizim eve gider, onu da bilmiyorum. Aklıma babamdan sonra annem'in iş yeri geldi. Ona giderim diye düşündüm. Yalnız düşündüğüm yer Ulus, Merkez Bankası. Ana bina da değil, daha ilerde duran kambiyo şubesi, Aydınlıkevler tarafına doğru. Mesafe mevhumu falan yok tabi bende. Her yere sadece yürümeyi bildiğimden başladım yürümeye. Mithatpaşa'dan önce aşağı, oradan Sıhhıye köprüsü, Gençlik parkı, Ulus meydanı, düz devam edince, YIBA çarşısına gelmeden önce solda tarihi Roma Hamamı kalıntıları vardır, oranın karşısında kambiyo şubesi. Bütün bu yol boyunca yine akıl edemediğim tabiki annemin de çoktan işten çıkmış olmasıydı. Sadece hedefi belirledim ve erişmem gereken bir yer var, oraya doğru yürüyorum. "Eyvah, ne yapıcam şimdi, kayboldum :(" korkusu da yok. En kötü ihtimal geldiğim yoldan geri yürüsem okula dönerim, ya da illa bi tanıdığın evine yürüyebiliyorum. Ulus'ta da annemi doğal olarak bulamayınca (ki bunu öğrenmem için epey yol yürüyüp epey vakit geçirmeme rağmen) sıradaki hedefimi belirledim. Nedense güvenliklere falan annemi arayın, ben burda kaldım da demiyorum. Kendi işimi kendim görcem ya, annem çıktı mı, haa tamam o zaman diyip ben yoluma devam ediyorum. Çıktım ulusta.. Yolun devamında, Aydınlıkevler'de amcamlar ve babaannem'in evi var bu sefer. Onlara gider yardım isterim diyerek devam ettim. Aydınlıkevler köprüsü ve Dışkapı hastanesi vs. diye diye devam ettim. Tam samsun yolu kavşağına gelmeden biraz önce, kesen sokaklardan birinde amcamlar oturuyo. Nedense onlara da uğramadım. Yola devam edip Samsun yolu kavşağına geldim. Şimdiki altgeçit de yok tabi. 4 yol ağzına gelince bir durdum. Sağa sola bakıyorum. Geldiğim yol belli, geriye kalıyo 3 seçenek. Düz devam etsem, bilmiyorum (Altındağ, havaalanı yolu). Sağ taraf da tanıdık gelmedi. Yolun solunda epeeeey uzakta bir köprü var. O tanıdık geliyor. Dur bakalım oraya da yürüyeyim. Yanlışsa buraya geri dönerim dedim. Nasıl olsa buraya kadar hep bilinçli gelmiştim. Devam ettim. Köprü de epey uzaktaymış. (Yürüme mesafesi olarak..) Yalnız yaklaşınca tüm dertlerim bitti. Köprü kavşağında Keçiören yazıyordu. :))))))))))))))) Artık eve gelmiş saydım kendimi. Bundan sonrası sadece ??? yine yürümeye kalıyordu. Yani zaman meselesi. Yorgunluk, bıkkınlık, umutsuzluk, korku, bunların hiçbiri yok ya da hatırlamıyorum. Ama her gün okula gidip gelirken 5-10dk.da (80-90km ile akan trafikle) geçtiğimiz köprü, yürü yürü bir türlü bitmedi. Sırtımda ilkokul çantası, üzerimde siyah önlük, beyaz yaka, minik adımlarla, hem karşıdan karşıya geçmek o arabaların arasından, hem de aslında kaldırımı bulunmayan köprü üzerinde uzuuunca yürümek sıkmıştı beni. Bunu hatırlıyorum. Devamında benzinlikler, vs. derken Keçiören bugünkü gibi o gün de Asfalt ve Şose diye ikiye ayrılırdı. Biz asfalt tarafında tepede bir yerde otururduk. (Tepebaşı tarafına doğru) Tırmandım o dik yokuşları da, sonunda eve geldim. Tam evin önündeki bahçe kapısı-garaj girişinden geçiyordum, bir arabanın altında kalmak üzereydim. Dilim damağım kurumuş, yorgunluktan bitmişim, eve de varmışım. Sonunda beni iyiden iyiye merak edip aramaya çıkmaya kalkan annem, arabayla evden çıkarken az kalsın beni eziyordu. İkimizde olanlar yüzünden şaşkın ve dalgın tabi. Telaşlı değildir kendisi. Eskiden de eve yürürken oyun parkına falan takılır hava kararana kadar da geç kaldığımı bilmezdim. Artık beni merak etmemeyi öğrenmişlerdi. Ama 3 saat gecikince de mecbur aramaya çıkıyormuş. Sonra hikayemi anlatınca inanamamışlardı. Sen şimdi bütün yolu gerçekten yürüdün mü diye. Ama olan olay buydu.
 
Sonuç olarak hikaye bir başarı öyküsü müdür, yoksa onca ihtimal varken aptal aptal bütün yolu yürümek salaklığın daniskası mıdır bilemedim. Tek bildiğim, hala bir kere gittiğim yeri kolay kolay unutmam ve yön duygum fena değildir. Kolay kolay da kaybolmam. En kötü ihtimal, başladığım yere geri dönerim. :))))))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder