13 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Direniş Hareketleri ve Deprem Metafor'u

Hep diyordum bu olayı neye benzetebiliriz. Sanırım buldum. Anlamayanlara anlatmak için anlamlı bir yol ! 
Ülkede devlet eliyle bir deprem yaratılmıştır. Halk hareketi ve çıkış noktası, son fay hattının da kırılmasıyla bir dizi depreme dönüşmüş ve tüm ülkede halkı sokağa dökmüştür. Bu yüzden İstanbul'daki depremle Ankara'lının ne alakası var denemez ! Burada görülmesi gereken şu'dur. Gerçek depremlerde olduğu gibi halk evsiz kalmıştır. Sokaktakilerin istemsizce evsiz kaldığını düşünelim. Normalde ne olur? Devlet'in yardım için harekete geçmesi beklenir. Halk da kenetlenir, kendi yardımlarını yapmaya başlar sivil toplum örgütleri. Burada da tetikleme beklenmeksizin yardımlaşma ortamı doğmuştur. Garip olan devletin orada olan bitene deprem olmuş gibi değil de, insanların bilinçli olarak kendi evlerini yıkmış gibi gaddar davranmasıdır. Sokaktakilerin hür iradesiyle sokağa çıktığı düşünülünce bu bazı kesimlere normal geliyor. Ancak deprem gibi düşünseydik yine de sokaktaki insanlara bir de biz eziyet eder miydik?

Evinde oturan kesime gelince; TV'dan veya evinden olup bitenleri seyredenler, orada bir deprem var uzakta, gitmesek de görmesek de.. birileri de yardım ediyor nasılsa, devlet gerekeni yapıyordur.. diye düşünüyor. Bu yüzden etliye sütlüye karışmıyorlar. Zaman zaman karışmadıkları gibi, bir de evden devletin tersi politikalarıyla depreme uğrayanlar artık evine girsin, dükkanlara zarar veriyorlar, ekonomi'ye zarar veriyorlar diye düşünüyorlar. Oysa gerçek bir depremde gidecek yeri olmayan halk ne yapardı. Başka bir vatan'ı olmayan halk, kendi sokağını korumak için yola çıkıp, sonra hırpalanan vatandaşını da korumak adına yollara döküldüğünde de gidecek başka EV'i yoktur.. O ev VATAN'dır.


Evin yıkılmadığı sürece sokaktakileri anlamıyorsun, hatta için için kızıyorsun. Oysa deprem bir gün senin de evini yıkıp, sokakta kaldığın zaman, sen de anlayacak ve sorgulayacaksın: bu devletimin polisi bana neden gaz sıkıyor, yardım edeceğine neden kötü davranıyor. Ve hak hukuk aramaya çalıştığın zaman, sesini duyuramadığın zaman, televizyonların senin durumunu göstermek yerine belgesel, yanlış haberler göstermeye, deprem bölgesinde yaralar sarılmıştır, halk mutlu mesut yaşamaktadır dendiğinde sesini duyuramadığın için daha çok üzüleceksin. Şimdi anlam veremediğin herşey artık senin de başında olduğu için anlamaya çalışmayacak, yaşayarak öğreneceksin.

Bu arada örnek verdiğim deprem'de (en son VAN depremi) gerçekte olduğu gibi, devlet kriz masalarını doğru yönetemez, yardımları doğru yere ve şekilde ulaştıramaz, zamanında deprem fonu diye oluşturduğu şeylerin buhar olduğunu söyleyebilir. Halk yine de gücenmez, paraların buhar olmasına, o bi kenarda dursun der ve kendi eliyle yardımlarını organize eder. (devletin de yanısıra tabiki) Gerekirse okulu, camiyi seferber eder. Kimse camiye kim girmiş, neden girmiş bakmaz. ARADA YİNE DE YAĞMACILAR TÜRER. İNSANLAR CAN DERDİNDEYKEN BİRİLERİ BOŞ VEYA YIKIK EVLERİ YAĞMALAMAYA, ÇALIP ÇIRPMAYA ÇALIŞIR. (Bunlara da provakatör denir. Molotof atanlar vs.) Ama kimse "orada deprem olmuştur evet, bazı evler de yıkılmıştır. Ama halkın çoğu dış güçlerin etkisiyle kendi evini yıkık gösterip devletten ödenek, yardım almaya çalışmaktadır. Bunlar aslında yardıma muhtaç değildir. Orada 3-5 çapulcu evleri yağmalamaktadır. Amaç devlete zarar vermektir. Dış güçlerin oyununa gelmeyin, ekonomi kötüye gidiyo, artık depremi durdurun. İçki yasağı yüzünden, tepki veriyorlar, orada alkoliklerin evleri yıkılmıştır sadece, (ki aslında VAN için bu da gerçekten söylenmişti, dinsizlik artan iller depreme maruz kalır gibi, Allah'ın inayeti şeklinde.)" DEMEMİŞTİR. Dememelidir...

Şimdilik evinizde oturun. Ve oturduğunuz yerden izleyin. TV'ların size gösterdiği kadarını görün depremin. Hatta arada eleştirin, tenkit edin. Rahatsız oluyoruz, bu depremzedelerin gürültüsünden, yeter artık vs. diyin. Ya da biz de sokağa çıkarız ona göre diye tehdit edin. Sokakta kalırsanız kızdığınız kişiler yardımlaşacağınız tek grup olabilir. Sağcı, solcu, dinci, laik demeden kenetlenebildiğimiz nadir olaylardan biri yaşanmıştır. Bu cemiyete girmek için taraf olmak gerekmez. VATAN-daş olmak yeterlidir. Olaylarla ilgili çevremdekilere söylediğim gibi: Neyi istiyorsanız düşünün, neye isterseniz inanın. Ama doğruyu görmek ve muhakemesini yapmak için mümkünse eylem yapmak için değil ama eylem'i görmek için uzaktan da olsa gidip bir görün. Sokağa çıkın. Başka türlü depremi anlayamazsınız.

Bilmem anlatabildim mi..

Dipnot: Yazı içinde geçen video içindeki Cem YILMAZ (eleştirel amaçlı eklenmiş) görüntüleri, zoom in, yavaşlatma ve sondaki fon müziği dışında üzerinde oynanmamış görüntülerden oluşmaktadır. Tarafımdan 02.03.2013 Ankara Meşrutiyet girişinde çekilmiştir. Yaşanan acı olayın yanısıra göstermek istediğim burada gaz bombası fünyesinin belli bir açıyla değil, direk kalabalığın içine hedef gözetmeksizin atılmış olmasıdır. Hemen akabinde de aynı noktada ses bombası patladığı görüntülerde de mevcuttur. Genelde üniversite gençliğinden oluşan bu kalabalığın çevre dükkanlara zarar verme veya belli bir noktaya yürüme gibi bir derdi olmadığı, ancak yolları işgal ettiği görülmektedir. İçlerinde tabiki provakatörler, polisle çatışmak isteyenler olduğu da açıktır. Sıradan zararsız hakkını arayan halkı, şiddet yanlısı olanlardan ayırt etmek güç değildir. Taş atanlar veya çevreye zarar verenlerin yakalanması bizim de istediğimiz bir şeydir. Ama masum insanların darp edilmesi veya seslerini duyurmaya çalışırken, kısılmaya çalışılması bence doğru değildir.