Kurban bayramıda Ramazan hakkında
yazılır mı? Belki de yazılmaz ama ben o mesaimi atladığım için bu bayramda,
geçen Ramazan’la ilgili yazı yazmaya karar verdim. Epeydir ertelediğim bir iş’ti.
Bu yıl, epey aradan sonra Oruç tuttum. Hatta tutarken bir takım notlar
alacaktım neredeyse, bu blog yazımda paylaşmak üzere. Malesef hepsi aklımda
olmasa da genel düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
İşin doğrusu şu.. Çok hassas bir
konuda, açıkca fikirlerimi paylaşmak istiyorum. İnanç ve ibadet söz konusu
olunca insanlar doğal olarak hassas oluyor. Kul ile Allah arasına girilmez. Malesef
günümüz Türkiye’si bu konuda da oldukça yıpratılmış durumda. Çoğu kişi kendi
bilgi ve birikimine ve zekasına güvenmek yerine, 3.şahıslardan duyduğu yalan
yanlış bilgilere itibar ediyor. Hacı ve hocalardan medet umanlar, tarikatlar,
beyni yıkanmış, düşünmeyen, sohbetlere katılıp orada duyduğunu da ilmi bilgiler
kabul edenlerle dolu her yer. Ben kendi anladığım şekliyle anlatacağım, Ramazan
ve Kurban bayramını. Belki daha önce de yazmışımdır.
Benim bu yıl özellikle tekrar
Oruç tutmamdaki birinci neden yakın çevremde benden çok daha inançlı görünüp
ama benim anladığım şekliyle ibadetini yapmayanlara tepki olarak başladı. Ben
küçükken Ramazan’ın ilk günü tutarsan hep tutman gerekir gibi bir anlayış
vardı. Tabiki bu kesin bir kural değil. Mümkünse her zaman, tüm ramazan boyunca
oruç tutmak lazım. Gördüğüm kötü örneklere gelince, kafasına estiği gün oruç
tutup, istemediğinde tutmayanlar, tutup bunu belli bir zümreye bakın ben de
oruç tutuyorum diye göstermek için yapanlar, oruç tuttuğu için bazı görevlerden
muaf olanlar veya yapamadığı işlere orucu bahane gösterenler idi. Örnekleri
çoğaltmak mümkün. Buradan nereye getireceğim belli olmuştur herhalde. Ramazan’da
belli başlı önemli nedenler dışında oruç aksatılmaz. Sahur’a kalkamadım, çok
susuyorum, başım ağrıyor, açlığa dayanamıyorum güzel mazeretler değil tutmamak
için. Bunun tam tersi de mümkün; ilaç aldığı halde, mide problem olduğu halde,
tutmaması gerektiği halde oruç tutmak için diretenler de oluyor. Sana farz
değil, tutmaman gerekiyor desen de anlamıyorlar.
Dışardan nasıl bir imajım varsa
oruç tuttuğumu öğrenenlerin %90’ı istisnasız şaşırdı. Genelde tutanlar çok
sevindiler, tebrik etti, tutmayanlar da biz tutamıyoruz, sen de tutmazdın
eskiden ama yaptığın şeye saygı duyuyoruz dediler. Her iki tarafta da olumlu
karşılandı yani. Tutanlar arasındaki dayanışmayı gördüm. Biz de senin gibi
açız, ya da sen de bizim gibi açsın. Halimizden anlıyorsun, anlarsın gibi bir
dayanışma hali vardı. Birlikte oruç açma istekleri, niyetleri. Oruç tutulmayan
evlerin sofralarında ise iftar saatine kadar dokunulmayan yemekler ve tutmadığı
halde iftar saatine kadar saygıyla bekleyenler. Bunlar güzel yanlarıydı
kuşkusuz.
Bu sene ramazan yaz aylarının
ortalarına geldiği için günler uzun ve sıcaktı. Tutacak bu zamanı mı buldun
diyenler de oldu. Yıllardır tutmazsın, en zor günlerde tutmaya kalktın. Aslında
şansıma günler çok sıcak geçmedi. Ayrıca masabaşı ve serin bir ortamda
çalışıyorum. Bedensel bir yorgunluğum yoktu genelde. Yani beni süre, susuzluk
ve açlık pek zorlamadı açıkcası. Sigara da kullanmadığım için genelde kolay
geçiyordu günler. Sabahları zaten kahvaltı eden biri olmadığım için, öğlene
kadar geçen süre benim için sıradan bir günden farksızdı. En çok zorlandığım
kısımlar çalışırken çok fazla çay içmem (hem el alışkanlığı, hem hareketlilik
açısından) ve öğleden sonra 3-4 gibi dikkat toplayamamak oluyordu. Onda da
beynimi kullanmadığım bir iş olsa daha rahat ederdim. Yani bedenen çalışsam
sorun olmazdı herhalde. Bunu da kendime şöyle ispatladım; iftar 20:20 civarında
falan oluyordu. Rutin bir günde öğlene kadar herşey normal, öğlen hafif bir
mide kazınması, öğleden sonra 3-4 gibi uyku bastırma ve dikkat dağınıklığı, son
bir saat neredeyse bişey yapmadan mesai bitiminin beklenmesi, 6-7 arası
servisle eve geçiş, sonra yemek hazırlığı ve saatin gelmesini beklemekle
geçiyordu. Oruç açılır, yemek yenir, birden ağırlık çöker. 21’e doğru sofradan
kalkmış olursun, 22’ye kadar yığılır kalırsın, hazım ve tatlı bir yorgunluk.
Tam 23-24 gibi enerji gelir ama bu sefer de dışarı çıkmak veya bişey yapmak
için geç olmuştur. Ertesi gün iş de var. 30 gün boyunca böyle geçince özellikle
sosyal hayat epey sekteye uğramıştı. Dışarı çıksan enerjin yok, evde dursan her
gün aynı rutin, sıkılıyorsun. Genel itibariyle de verimsiz geçen günler. Bedensel çalışsam daha rahat ederdim dediğim,
kızkardeşim yeni ev almıştı ve hazırlıklarını yapıyordu. Ben de gerek haftaiçi
gerekse haftasonu yardıma gittim. Normalde oruçlu olunan süre çok uzun diye
yakınanlar vardı. Haftasonu onlara yardım edicem diye 22:00’da oruç açtığım da
oldu. 14-15 saat aç kalmışsın, 1 saat daha dursan ölmüyorsun. Hep derim, insan
vüducu güzel bir makine. Her duruma adapte olabiliyor. Yaradanı severiz,
yaradılandan ötürü.
Uzattım konuyu, toparlıyorum..
Ben Ramazan’ın da, Kurban’ın da ibadet tarafının dışında toplumsal getirileri
olduğunu düşünüyorum. Öbür tarafta bize sevap olması değil, burada insanların
insanca yaşamasına sosyal etkileri olduğunu düşünüyorum. 2-3 ay arayla fakir’in
sofrasında ramazanda yemek bulunması, kurbanda et yeme imkanı bulması. Bunların
hepsi toplumun zengin kesimiyle fakir kesiminin yardımlaşmasının güzel
örnekleri. Yoksa aç daha aç, tok daha tok hale gelir. Atasözümüz var: “Tok aç’ın
halinden anlamaz” diye. Öbür tarafta ödülü ne olur bilemem ama, ramazan’da
eskiden adetlerimiz vardı. Sofranda bir aç doyur, yemeklerini paylaş, akraba,
eş dost, konu komşu iftar’ı mutlaka birileriyle birlikte yap. Küçük yerlerde ve
köylerde bu tür dayanışmalar zaten ramazan beklenmeden yapılırdı.
Büyükşehirlerde ise insanlar birbirini tanımadığı, güven ortamı azaldığı için
artık bu tür şeyler yapılmıyor. Bazı büyük bina ve sitelerde insanlar
komşularını tanımıyor bile, kaldı ki yardımlaşsın? Bunların yerine belediyeler
bunu gövde gösterisi için kullanmaya başladılar. İftar çadırları kuruluyor
meydanlarda. Amacı sevap kazanmak mı? (sevap=oy) Belediyenin sevabını kim alır?
Encümen azası mı, belediye başkanı mı? Tüm çalışanları mı? Yoksa o belediyenin
gelir kaynağı, yemeğin parasını veren vergi mükellefleri mi? Ayrıca o
çadırlarda kimler yemek yer? Gerçekten ihtiyacı olanlar mı? Orada yanında
oturanla sohbet eder, hal hatır sorar mı? Yoksa beleş yemek var diye, evde yemeği
olsa da gidip orada ailecek karnını doyurma çabasında mıdır? İnsanları
dilenmek, çalmak zorunda bırakmamak için, yardım istemeye çekinenin yardımına
koşmak için vesiledir bu bayramlar, bu günler. Medeni dediğimiz toplumların bu
tür mekanizmaları (sosyal yardımlaşma fonları gibi) nadiren vardır ve nadiren
doğru işler bu sistemler. İhtiyaç sahiplerine ulaşmaz çoğu yardım malesef. İşte
bu yüzden bu dini vecibeleri doğru anlamak, doğru yorumlamak gerek diye
düşünüyorum. Kurban bayramında etin iyi tarafını kendine ayırmak, dua ettim,
hayvanı kestim, artık öbür tarafta sırtım yere gelmeyecek diye düşünmek,
paylaşırken doğru oranda paylaştırmamak veya 1 pay konu komşuya dediği için
zaten kurban kesmiş komşunla et değiş-tokuşu yapmak ne kadar doğru? Amaç kan
akıtmak mı, dua okumak mı? Et yemek mi? Hiç biri. Bence amaç yiyemeyenlerin
sofrasına etin girmesi. Bazen bunu da düşünmeyenler durumu iyi olmasa da
sevaptır diye şartlarını zorlayıp kurban kesiyorlar.
Benim açımdan ramazan nasıl geçti
peki? Yıllar önce düşündüğüm bir ikileme düştüm malesef. Amaç nefsi köreltmekse
iradem yerinde, açın halinden anlıyorum. Elimden geldiğince yardımlaşmaya çalışıyorum.
İbadet kısmına gelince aksatmadan gereklerine elimden geldiğince dikkat ederek
orucumu tuttum. Yıkıldığım iki nokta oldu. Birincisi işimi çok seviyorum ve iş
yapmayı çok seviyorum. Oruçluyken her ne kadar bunu bahane etmek istemesem de,
dikkatimi toplayamadığım, bu yüzden de işten geri kaldığım çok oldu. Nereden
baksan %70 performansla çalışıyorsun. Bazen %50. Bir de oruç tutmaya başlamamın
nedeni bence orucu layığıyla tutmayanlara örnek olmaktı. Gördüm ki, benim örnek
olma çabamın onlara hiç bir faydası yok. Onlar yine bildiği gibi yapmaya devam
ettiler. Genel olarak iş konusunda verimsiz, sosyal hayat konusunda da son
derece kısır döngü bir halde, hemen hemen hiç bir sosyal etkinliğe imkan vermeden
geçti. Ben de seneye muhtemelen tekrar tutmam diyerek bitirdim bu Ramazan’ı. Hayırlısı..