tag:blogger.com,1999:blog-19787007473469848982024-03-13T21:17:40.361+03:00Bir delinin hatıra defteri.Orcun AKDEMIR'in duygu, düşünce ve araştırma yazilarini icermektedir. (Yani o an ne estiyse..)orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.comBlogger50125tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-91804081564833159682023-11-10T01:01:00.001+03:002023-11-10T01:01:39.160+03:00Atatürk'ün Ölümünün 85.Yılı Ardından...<p> <span style="white-space-collapse: preserve;">Becerebilirsem bu duygu ve düşüncelerimi daha düzgün bir hale getirip, youtube'a da anlatarak videosunu çekmek istiyorum aslında.</span></p><span style="white-space-collapse: preserve;">Şimdi doğruya doğru.. İlk ve orta okuldayken yoğun bir Atatürk eğitimine maruz kaldık. Her sene baştan başlayan veya farklı yönleriyle ele alınan Atatürk bende daha çok ezber konusu olmuştu. Çocuk aklıyla çok fazla anlamamış, anlamaya da çalışmamıştım. Daha çok ezber ve ders geçebilmek için bilinmesi gereken bir şeydi.</span><br /><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Büyüdükçe çocukluktan gençliğe geçiş, idealist ve işini seven öğretmenlerimizin de katkılarıyla konuyu daha iyi anlamaya başladık. Ama yine de asıl aydınlanmam, artık oy kullanmaya başlamak ve ülke yönetiminde benim de söz sahibi olduğumu idrak etmemle birlikte oldu.</span><br /><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">İşte o zaman yavaş yavaş Atatürk'ün ne kadar büyük işler başardığını anlamaya başladım. Çok geç bir aydınlanma diyebilirsiniz. Gün geçtikçe de artıyor. Her yaşımda, her döneminde farklı bir yönünü düşünürken buluyorum o zaman olan olayların. Tarih sayfalarında anlatılanları artık bir masal veya ders konusu gibi dinlemek yerine aslında ne kadar gerçek olduğunu idrak ediyor insan. Hele ki, artık tarih sayfalarında kaldığını sandığımız savaşların mütemadiyen tekerrür etmesiyle.</span><br /><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Her neyse. Daha önce de bu benzetmeyi yapmışımdır. Yapmadıysam da, ya da ilk kez buradan okuyorsanız buyrun devam edelim. 80'lerde doğanlar için 2000'ler, milenyum çok şey ifade ediyordu. Rakamsal büyük dönüşüm bir yana, bir yüzyılın kapanışı yeni yüzyıla tanıklık etmek.. Derken şu basit gerçeği fark ettim. </span><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Atatürk'ün 19 sayısıyla mucizesini duymuşssunuzdur. 1881de doğması, (19un katı), 19 yaşına geldiğinde, takvimlerin 1900 yılını göstermesi. 1919'da Samsuna ayak basış. 1938'de hayata gözlerini yumması. 3x19 dönem yaşamış diye düşünülebilir. 19, 38, 57 yaşında da ölmüş. </span><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Bir dakika dedim. Doğduğu yılları gösteren sayıda baştaki iki rakamı atacak olsak o da 80'lerde çocuk olmuş, genç olmuş, ben de.. Kıyaslamak o kadar kolay ki aslında. </span><br /><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">1881'de doğmuş, 1978'de doğdum. Benden 3 yaş küçük sayılır aynı yüzyıla denk gelseydik. Evinden uzakta Askeri lise, yatılı okul, Osmanlı İmparatorluğu, ben ise onun başkent yaptığı şehirde ailemin yanında, Türkiye Cumhuriyetinde bir özel okulda okudum. 1900'e geldiğinde yeni mezun, ben 2000'lerde üniversiteden mezun olmaya çalışan bir genç. Ülkede savaş veya düşman işgali yok. Sadece hayata atılma gailesi var bende. 1919 geldiğinde Bandırma vapuru ile Samsun'a gidişi. 2019, ben ise gele gele Almanya'ya geldim. Benimkisi kişisel/ailesel hedefler uğruna tabiki. O anlamda kıyaslamıyorum. Bizde yaşanan en olağan üstü durum, Corona salgınıydı. Onlarda savaş da vardı, İspanyol Gribi de. 1919 ile 38 arasında ise, biliyoruz ki kongrelerle başlayan Kurtuluş savaşı, savaşın kazanılması, sonra da savaştan yeni çıkmış bir milleti, maddi manevi en baştan yapılandırılması. Artık sadece bir asker değil, bir devlet adamı olduğunu öğrendiğimiz, anladığımız yıllar. Stratejist, satrançtaki 20 hamle ilerisini görebilen bir vizyon. İlmek ilmek çalışmış, adım adım, düşmanının bile saygısını kazanarak, ülkeyi bambaşka bir boyuta taşımış. Bu yüzden çok utanıyorum karamsarlığımdan. Bana göre bugün ülkenin düze çıkması için 10 belki 20 yıla ihtiyaç var. Bugün atılacak doğru adımların meyvesi (eğitim, sağlık, ekonomi reformları) sonuçlarını ancak 15-20 yılda verecek. Oysa Atatürk kendi ömrü yetecek mi bilmeden, düşünmeden atmış adımları. 10 yıl, 20 yıl dememiş. Karamsarlığa da düşmemiş. Üstelik bugünkü imkanların 10,da biri yokken. Borçlar var, eksikler var, bugün ben eğitim kötü diye düşünüyorum, o zaman neredeyse eğitilecek genç nesil kalmamış anadoluda savaşlar yüzünden. kısacası istenilenlerin olmaması için ne gerekiyorsa var. Çıkışın belki de bir doğru yolu vardı ve her adımın doğru atılması gerekiyordu. Ömrü yettikçe de gereken adımların hepsini bir bir atmış. </span><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Sonuç mu? İşte bugünkü Türkiye. Ülkenin fabrika ayarlarına dönsek, yeni bir yol aramaya da gerek yok. İlimi, bilimi, eğitimi, öğretimi düstur edinsek, o zamanki kalkınma bugün de pekala sağlanabilir. Daha iyisi de yapılabilir. Adam illa benim yolumdan da gidin dememiş aslında. Yol göstermiş. Söylediklerim ilimle bilimle çelişirse, siz yine orayı seçin demiş. Ama işte ah.. içimizden aşağı çekenler.
</span><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Bir de kapanışı şununla yapmak istiyorum. Atatürk bende ne kadar büyüdüyse, ben büyürken, beni bir o kadar şaşırtan şunlara da rastladım. Ben çocukken onu eleştirmenin E'si bile sesli söylenemezken, gazetelerde çarşaf çarşaf ilanlar gördük. Televizyonlarda ben sevmiyorum, zorlamı diyenleri gördük. "Türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz" dediği ülkede tarikatlar yüzünden darbe kalkışması olduğunu gördük. Nasıl allak bullak oldum, gözlerim gördüğüne, kulaklarım duyduğuna inanamadı. Atatürk'ün kurduğu Türkiye'de konuşuluyor olamazdı bunlar. Normal değildi. Bana böyle öğretilmemişti. Ama bu acı gerçeği de öğrenmek zorunda kaldım. Atatürk bana ne kadar yüce anlatılıyorsa, başka meclislerde de bir o kadar kötü anlatılıyormuş meğer. Başta şok edici olsa da, bunları da duymak, öğrenmek, anlamak gerekiyormuş meğer. Seveni kadar olmasa da sevmeyeni de varmış meğer. Üzüldüm. Bana anlatılan ve benim algıladığımın tam zıttı bir Atatürk portresi de varmış. Hatta adı da Atatürk değil, sadece Mustafa Kemal'miş. Çünkü o bizim Ata'mız olamazmış. Üzüldüm, bu öğretileri kimin neden ve nasıl yaydığına. Ama anlamaya da çalıştım. Canım acısa da, duyduklarıma üzülsem, sinirlensem de dinlemeye zorladım kendimi. Çünkü orada bambaşka bir hikaye vardı. Aynanın diğer tarafındaki insanlar da, onlara anlatılan Mustafa Kemal'e son derece hiddetle ve emin bir şekilde düşmanlıkla bakıyorlardı. Açıkcası sükunetle onları da kazanabilmeyi çok isterdim. Fikirlerinden vazgeçeceklerini sanmıyorum ama yine de denemek isterdim. Benim ekstra bişey yapmama gerek yok diye düşünüyorum. Sadece gerçek Atatürk'ü tanımak, din ile devlet işlerinin ayrılmasının, halifeliğin kalkması, bilimin, öğrenimin, arap harflerinin kalkmasının bir hata olmadığı, aksine bilinçli ve gerekli olduğu doğru anlaşılsa yeter.
</span><br /><span style="white-space-collapse: preserve;">Çok zorlu şartlarda çok büyük işler başarmışsın Ata'm. Sana ne kadar teşekkür etsek azdır. Ölümünün 85.yılında bir kere daha hasret, minnet ve sevgiyle anıyoruz. Mekanın cennet olsun.
</span><span style="white-space-collapse: preserve;">10 Kasım'ların klasik marşı, "Ata'm sen rahat uyu, bekçisiyiz Cumhuriyet'in..." diyoruz demesine hala da, ülkede bir çok yanlış giden şeyde artık bizim de payımız var. Doğrusunun yapılmasını sağlayamadık gibi geliyor bana. Sen rahat uyu ama biz artık rahatı bırakıp biraz daha kendimize gelsek iyi olacak gibi.</span><span style="white-space-collapse: preserve;">
</span>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-59089674415745793352023-11-10T00:53:00.000+03:002023-11-10T00:53:08.017+03:00Yine Yeni bir yaş Muhasebesi: 45<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><span style="font-size: x-large;">B</span>ir yandan gelenekselleşti, bir yandan da arada sırada yazıyorum. Hatta epeydir blog yazısı yazmıyordum. Özlemişim. Daha çok youtube kanalına içerik üretmeye çalışsam da oradaki içerikler de pek içime sinmiyor açıkcası. Neyse bu konuyu yazının sonuna saklayayım. Önce yaş muhasebesinden başlamalı.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><span style="font-size: x-large;">D</span>ediğim gibi bu bende bir alışkanlık oldu. Ama seviyorum da gün sonu raporu almaya. Bence günü, haftayı, ayları kovalamak yerine arada durup düşünmeyi de bilmeli insan. Çünkü günlük koşturmacalar hiç bitmiyor zaten. Hele de evli ve çocukluysanız program yapmanıza bile gerek yok. Program zaten belli. Ptesi okul/iş başlar, haftaiçi okul, ev, iş arasında koşturursunuz. Varsa haftaiçi kurs veya yan aktiviteler, bittiyse haftasonu kurs ve aktiviteleri. İşte bitti bile bir hafta. Yaz tatili, yılbaşı gibi rutin bozanları saymazsak 52 tanesini peşpeşe sıralayınca yıl da bitti gitti. Hoş geldin yeni yıl veya yeni yaşınız. İşte bu yüzden Z raporu, gün sonu almayı seviyorum. Neydim, ne oldum. Nereye gitmek istiyordum, nereye gidiyorum. Eğer ormanda yolunuzu kaybettiyseniz yüksek bir tepeye, açık bir araziye veya ağaca tırmanmadığınız sürece yönünüzü tayin etmeniz oldukça güç olacaktır. İşte doğumgünlerini buna bir fırsat biliyorum ben de. Kesinlikle herkese tavsiye ederim. Çünkü kısa vadeli planlar yapması kolay. Ulaşılmak istenen hedefler. Büyük hedeflere de zaten küçük adımların, ilerlemelerin yardımıyla ulaşılıyor. Bu yüzden değerli. Ama rotayı düzeltmek için de bu muhasebenin yapılması lazım. Tam 4 yıl oldu Almanya'ya geleli. O başlı başına bir olay, başlı başına büyük bir adımdı zaten. Doğru mu yaptım, burada nasıl gidiyor hayat, oralara pek girmiycem şimdilik. Asıl paylaşmak istediğim bu yaşımda bitmek bilmeyen öğrenme arzusu. Öyle ki, çok zorlanıyorum. Kafamın eskisi kadar iyi çalışmadığının, hızlı öğrenemediğimin çok farkındayım. Ama içimden bir ses sürekli daha çok oku, daha çok öğren. Bunu da öğren, şunu da öğren diyip duruyor. O kadar cahilim ki bir çok konuda. Geriye dönüp baktığımda zeki veya kültürlü insanlar o seviyelere gelirken ben neredeydim diyorum. Bir yandan olgunluk çağlarım, belli bir bilgi ve birikimim var gurur duyduğum ama bir yandan da hala çok eksik olduğumu bildiğim ve hissettiğim anlar. Kısacası öğrendikçe bilmediklerimin farkına daha çok varıyorum. Cehaletim daha da artıyor. Herkesin başka ilgi alanları vardır tabiki. Profesyonel iş hayatı veya eğitimini aldığı konunun yanısıra belki hobiyi de aşan yan ama sağlam ilgi alanları. Benim bu konuda gösterebileceğim tek örnek dalış olurdu herhalde. Artık çok yoğun ve aktif olarak yapmasam da, eğitmenliğe kadar götürebildiğim bir yan dal. Bunun yanı sıra müzik ile amatör olarak ilgilenmek, teknolojiyi yakından takip etmek vs. <br />Öğrenme heveslerime geleyim tekrar. Çünkü 45 yaşımda yoğun olarak hissettiğim duygu bu gerçekten. Almanya'dayım ve dil her gün ihtiyaç ve sorun. Kesinlikle önce kendime sonra kızıma yardım edebilmek için, çevreye uyum için dil bilmek şart. İngilizce biliyor olmak bir nebze kolaylaştırsa da üzerine yoğunlaşmadıkça da ilerlemesi mümkün değil. Almanya'ya gelmeden önce 2 senede falan temel dil öğrenilir herhalde, hem de Almanya'dasın daha kolay diyordum. Sorun şu ki, dile maruz kalmak ve kullanmaya çalışmak biraz da size bağlı. Hele ki Berlin'de. Burada çok fazla Türk var. Ayrıca Berlin en çok yabancının yaşadığı şehir sanırım. Sokakta ingilizce ile hayatınızı çok rahat sürdürebilirsiniz. Devlet ve resmi işlemler için google translate ve yeni çıkan deepl sağolsun, işlerinizi görüyor. Hatta çoğu yerde Türkçe bile geçerli. Bir Türk'e rastlama olasılığınız çok yüksek. Şirketin vermiş olduğu eğitimlerle (haftada sadece 3 saat) yetersiz de olsa A2 seviyesine kadar gelebildim. B1 için tamamen bir seviye atlama diyorlar. Yani A1-A2 arasındaki geçişten daha fazla bilgi var. Kendi kendimi yetiştireyim ve her gün 1 saat ayırayım diyorum. Tabiki çok büyük bir disiplin ve özveri gerektiriyor. Tıpkı Ptesi diyete başlıycam der gibi, başlamak istiyorsunuz ve sürekli öteleniyor. Bir diğer gelişmem gereken kısım AWS. Amazon Web Services. Bu konuda kendimi yetiştirmem şart, çünkü mesleki olarak sektör ve işim burada. Kendimi güncel tutmazsam, çok geride kalıcam. Bu konuyu öğrenmem şart. Öğrenirken youtube videolarıyla paylaşmak da istiyorum ki, bildiklerimi paylaşıp, türkçe içerik de oluşturayım. Daha saysak liste uzar gider. Ama şimdilik bu fazla bile. Ya da en azından hedef koyup gerçekleştirmek için yeterli. 1 sene sonra yine yeni doğum günümde yazarım hangi noktaya geldiğimi. Şimdilik bu iki konu dediğim gibi gerçekleştirmek için yeterli ve güzel hedefler. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><span style="font-size: x-large;">K</span>apanışta biraz da youtube içeriklerimden ve yine öz eleştiri ve farkındalıktan bahsedeyim. Dizi veya film izleme alışkanlığım pek yok ama boş kaldıkça ben de youtube'da kısa uzun, alakalı alakasız içerikleri izliyorum. Çoğu zaman öğrenme amaçlı ama boş içerikler de oldukça oyalıyor. Günümüzün vebası.. şey pardon, çaktırmadan en değerli şeyimizi, zamanımızı çalan bu mecralar - kısaca sosyal ağlar diyoruz - buna da cidden bir limit ve hedef koymak lazım. Yukarıda bahsettiğim hedefler için kesinlikle tutarlı bir zaman ayırmak lazım. Kızımla ve ailemle de kaliteli vakit geçirmek istiyorum. Aslında Almanya kendine, içine kapanıp bu tür kişisel bir gelişim için iyi bir ortam. Burada çok fazla sosyalleşmediğim için planlı bir bireysel çalışmaya çok müsaitim. İnşallah bu zamanımı güzel kullanırım. Ama 45'ime girerken fark ettiğim şeylerden biri de bu oldu. Dediğim gibi, bazen bir konu araştırırken günün sonunda saatlerce alakasız şeylerle zaman öldürdüğümü fark ettim. Buna dur demezsem, demezseniz de farkına varmanız mümkün değil. Öncelikle zamanı çok verimli kullanmam şart. Diğer bir konuya geleyim, bireysel yaptığım muhasebeyi youtube kanalım için de düzenli olarak yapıyorum aslında. Kimi zaman bunu bile video olarak çekip paylaşıyorum. Orada neler paylaşıyorum, hedefim ve amacım ne. Bu kanal kime, neye hizmet ediyor. Bir türlü adını koyamadım. İçeriklere bakarsanız kutu açılışı da var, ders konusu gibi network konuları da. Yazılımsal bir takım öneriler de veriyorum, bir ürünün çalışma prensibini de anlatıyorum. Çok dağınık. Ben olsam kendimi takip etmezdim. Zaten videolarımda imtina ediyorum, beni takip edin, like butonuna basın dememeye. Sağolsunlar 7000e yakın takipçim oldu. İzlenme oranlarım da fena değil. Hiç bir zaman amacım oradan çok takipçi ve para kazanmak olmadı. Bu yüzden belli bir konuya yoğunlaşamıyorum. Benimkisi daha çok bir bilgi edindim, birinin belki işine yarar, muhtemelen de çok örneği yoktur, oraya atayım. Tabi bunun yanısıra alakasız, önemsiz bir takım içerikler de olabiliyor. İşte bunları bir düzene koymak istiyorum. Son 1 ay falan iyi kötü demeden sadece düzenli içerik paylaşmaya çalıştım. Ama nitelik mi nicelik mi sorularını soruyorum kendime. Düzenli olmasa da çok iyi içerik mi çıkarmalı, yoksa her gün karşıma bişey çıksın da kötü olsa da en azından bu kanalın aktif olduğunu bileyim mi?</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><span style="font-size: x-large;">B</span>ence bu sorunun cevabı önce nitelik, sonra niceliğe geçilebilir. Yani biri eğer yeterince dikkat çektiyse, ondan sonra havadan sudan bahsetse de ilgi çekebiliyor. Ama oraya gelene kadar önce nitelikle, içerikle dikkat toplamak lazım. Çok basit kuralları var bu işin. Amacın çok takipçi kazanmaksa, bir konuya odaklı ama güzel bilgiler içeren paylaşmaya veya izlemeye değer içerikler oluşturacaksın. Şu anda bu noktadayım. Eğer sonradan fikrim değişmezse, bu yönde bişeyler oluşturmaya çalışacağım. <br />Bu kişisel muhasebemi dinlediğiniz, daha doğrusu okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize bir not, bir değer çıkarmak istereniz, sözün özü tavsiyem, zamanınızı çok iyi planlayın ve boşa giden anların yerine kaliteli şeylerle doldurun. Benim içinde bulunduğum durum bu'dur. Sağlıcakla kalın. Esen kalın.</span></p>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-75841666695718363742021-07-17T17:44:00.000+03:002021-07-17T17:44:47.556+03:00Bir garip Pandemi, Bir garip 42<p> Haydi bismillah... Elime kalem almayalı zaten epey olmuştu. Şimdi bakıyorum, klavye ile böyle uzun bişeyler yazmayalı da çok olmuş. Özlüyorum herhalde. Edebi eserler çıkmasa da içinden, yazmak hoşuma gidiyor. Aslında yazdıkça kendimi buluyorum kendi yazılarımda. Demek sadece okumakla öğrenmiyor insan. Yazarak da üstelik, en bilinmeze, yani kendine yolculuk yapıveriyor. Keşke herkes yapabilse, herkes kendini böyle kolay bulabilse. Her neyse. 42 yaşına giriyorum. Türkiye saatiyle dersek 2 saat kadar önce girdim. Şu anda Almanya'dayım. 3 dakika içinde burada da doğumgünüme girmiş olucam. Almanya'da bir başımayım. Tam 1 sene önce geldim. Tam 1 senedir de buralardayım. Sadece bunun için ayrı bir yazı yazmak lazım aslında. Kim bilir. Belki de yazarım. Ama ben doğumgünüme döneyim. Bu akşam mesai bitiminde, pandemi yüzünden çoğunlukla evden çalıştığım için evden çıkıp markete gidiyordum. Yolsa biraz düşündüm. Bu gece saat 12'yi geçtiğinde doğumgünüm olacak, yarın doğumgünüm. Dediğim gibi, geçen sene de doğumgünümü Almanya'da ve yalnız kutlamıştım. Kutlama da diyemeyiz tabiki. Doğumgünüm öyle geçmişti. Ama ben markete doğru yürürken eskiye, çooook daha eskiye gittim. Doğduğum güne. Ne alaka? Tabiki doğduğum günü hatırlamıyorum. Sadece birinci ağızdan anlatıldığı kadar bilgim var. Yani annemden. Bu da enteresan bir hikayedir benim için. Kaç kişinin böyle bir doğumgünü hikayesi olur ve kaç kişinin annesi bu dürüstlükte, bu açıklıkta evladına itiraf edebilir olan biteni. Belki de kafamı kesseniz doğruyu söyleme veya en azından doğru bildiğini yapma çabam oradan geliyor. Kim bilir. Abimle aramda 4 yaş var. Yine kaderin cilvesine bakın ki, 4 yıl aradan sonra 1 gün arayla doğmuşuz. 4 Kasım Okay, 5 Kasım benim doğumgünüm. Bir nevi ikiz sayılırız, 4 yıl arayla :) Sadece ben çok ağırdan almışım. Neyse saçmalamıyım ama günler gerçek. İlk çocuğu erkek olduktan sonra 2.kız olsun istiyorlar haliyle. O zamanlar MR-ultrason yaygın mı bilmiyorum. Varsa bile bakılmıyor. Doğuma kadar herkes sürpriz olarak bekliyor kapıda. Doğmuşum, hemşire erkek demiş. Kundaklayıp vermişler annemin kucağına tabi. Kendini nasıl inandırdıysa, ne kadar kız beklediyse, hakim olamamış nefsine. Doğum heyecanı, beklentiler, hayaller derken küsmüş bana. Kundaklı kucağındaki bebeğe bakmamış. Başını başka tarafa çevirmiş inadından. Ne kadar sonra ve ne şekilde bilmiyorum ama sonunda bakmış tabi bana. Bakınca gülümsemişim. O zaman çok üzülmüş tabi. Ben yavrumu nasıl dışlarım diye. Sonra da bağrına basmış tabiki. Öyle uzun vadeli dram beklediyseniz hepi topu bu. Normal bir anne evladına ne kadar küsebilir, ne kadar ayrı kalabilir. Muhtemelen saniyeler sürdü belki hayal kırıklığı, sonraki pişmanlığı ile anlatırken dakikalar gibi anlatsa da mutlu son olması tabiki çok sevindirir beni. Sonra da küçükken beni hep çirkin ördek yavrusu diye sevdi. Masalı, hikayeyi tam bilmesem de benim için çok sevgi dolu bir sözcüktü. Oysa gerçek hikayede yavruların karıştığı, kardeşlerine hiç benzemediği için çirkin ördek yavrusu diye sevilen masal kahramanı, sonunda kuğu olup çıkınca durum anlaşılıyordu. Kendi gibi kuğuları görünce onlara katılıp, o da kendi yuvasını kuruyordu sonunda yanlış hatırlamıyorsam. Yok buradan da herhangi bir gizli anlam veya enteresan bir hikaye geçişi yok. Aile içinde biz bunun şakasını yapsak da aksini gösteren resmi bir delile rastlanmamıştır efendim. Zaten kuğu olmadığım da ortada. :) </p><p>O kadar yazdım hala 42 yaş değerlendirmesine giremedim. Efendim neresinden tutayım bilmiyorum ki. Şu son 1 yılda yaşadığım değişikliği ömrü hayatımda yaşamadım. Öyle bir U dönüşü. Zaman zaman kendime de sormuyor değilim. Bir orta yaş sendromu mu acaba? İyi de ben kendimi orta yaşta hissetmiyorum ki. Valla kusura bakmayın. Büyümedim, büyüyemiyorum. En son 40 yaş yazısını yazmışım. Onu okudum bu yazıya başlamadan önce. O zaman bişeyler yapmaya ne kadar hevesliysem, şimdi de o kadar hevesliyim. 42 yaşında adamın yapacağı şey mi bunlar? Eskiden derdim ki, aman evlendim artık yerleşik hayata geçildi, hele hele çocuk oldu artık istesem de yurtdışına gidemem. Bal gibi de oluyormuş işte. İsteyince 20sinde, 30unda, 40ında diye bişey yok. Motivasyonun ne? Hedefin ne? Benim motivasyonum, kızımın ingilizce ve almancayı ana dili gibi öğrenmesi, geleceğinin garantili ve mutlu olması. Türkiye'de iş yok veya şartlar giderek zorlaşıyor, Avrupa'da iş çok, şartlar da görece olarak daha iyi. Bu ve bunun gibi bir çok nedenle rotayı buraya çevirdim. Sağolsun eşim de kendi çok istekli olmasa da isteğime en azından razı oldu. Kalktım geldim. Hangi çerçeveden bakarsam bakayım bana 42 yaşın kattıklarından çok yurtdışına çıkmış olmaktan bahsederim size. İşin kadersel ve çok değişik bir boyutu var. Bölünmüş, 2 ayrı ülkede 2 kişilikli zaman zaman rotasını kaybeden, daima çok zorlanan ama yılmayan, elinden geleni yapan bir yıl. Bir yandan olaya bak, masalsı derken pandemiyle korku romanına da dönüşen bir garip hikaye oldu bu bir yıl. 2020'ye 2 ay kala, kalktım geldim Almanya'ya. Öyle arkamda büyük bir destek, içimde sonsuz huzur ve mutlulukla da değil. 41 yıl önce başta anlattığım hikayede beni hayatta en çok seven kadın nasıl yüz çevirdiyse aynen öyle. Sıfırdan başlamaksa herşeye, sıfırdan başladım işte yeniden. Ama bu sefer beni hayatta en çok seven bir değil, iki kişi vardı. İkisini de yüz üstü bırakamazdım. Şimdilerde yeter artık. Ayrılığın ne olduğunu anladım, çok da iyi anladım ve bunu artık istemiyorum'u farklı şekillerde yine isyan etmeden bir şekilde dile getiren sevgili kızım en büyük destekçim oldu. Öyle ki hiç bir ayrılığımızda sormadı, sorgulamadı, durumu zorlaştırmadı. Aksine hep güldü, bana kalpler öpücükler yolladı giderken. Son ayrılığımızda gülecek hali yoktu, bari babama göstermiyim diye yüzünü, gözyaşını gizledi benden. Canım kızım. Seni çok seviyorum. </p>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-54118519548020466422018-12-11T10:10:00.000+03:002018-12-11T10:10:37.011+03:0040 Yılın Muhasebesi...<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">Ö</span>yle hızlı geçiyor zaman, öyle doludizgin ki.. Doğduğum günün haftasındayım. Geçmeden artık kaleme almak istedim. Çok iyi hatırlıyorum, 30 yaşına girerken cidden bunalıma girmiştim. 30 ne yaa?? baya koskoca adam. Abi'den amca'ya uzanan yolun başlangıcı.. 20'li yaşlar bitmiş. Çok koymuştu.. 40 belki de hayat koşturmacasından o kadar düşündürmedi beni. 30'dan sonra ha, 40 olmuşum, ha 50 diyordum. Gerçi yazı içinde göreceksiniz. Muhasebesini yaptıkça aslında kendimle çelişeceğim. Çünkü 40 yaşı düşündüğüm anda aklıma ilk gelen benim hala yapacak çok şeyim var, zaman yetmiyor oldu. Bunu bunalım'dan saymıyorum. Umutsuzlukla değil ama çare arayarak söylüyorum. Ve çare derken soyut değil, somut şekilde. Birazdan anlatacağım zaten..</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">E</span>ski bayramlar, çocukluğumuz gibi bir yazı olsun istemiyorum ama bir durum değerlendirmesi de yapacağım. Çünkü bu yazının asıl amacı o zaten. 30'lu yaşlar kendimi biraz daha tanıdığım, olgunlaştığım, dinginleştiğim yıllar oldu. Bu tanım aslında her sene için söylenebilirdi. Evlilik ve çocukla dersem sanırım anlam yerine daha iyi oturur. Sabretmeyi, sevmeyi, korkmayı, bişeyleri ciddiye almayı, daha detaylı hesap kitap yapmayı öğrendiğim yıllar. Macerayı, boşvermeyi, umursamamayı biraz daha unuttuğum. Değişmeyen şeyler de var elbet. Kendimi daha iyi tanıdım diyorum ya. Problem çözmekten (çözebilirsem) veya yardımcı olmaktan aldığım keyif.. Bitmek bilmeyen bişeylerin çalışma mekanizmasını öğrenme, dünyada fark yaratacak bir şeyler yaratma, bırakma arzusu.. İşte bu; dünyayı değiştirme, fark yaratma arzusu, önce ailemi, evimi onurlandıracak, ülkeme faydası dokunacak, ülke sınırlarını aşacak, hatta belki tarihe ufak da olsa bir nokta iz bırakacak bişey yapma arzusu için, sanırım geç kalmış olmaktan korkuyorum. Dönüp bakınca galiba bunları yapmak için doğru zaman 20'lermiş diyorum. O zaman cesaret var, hesap kitap yok, taşı sıksan suyu çıkar.. Ya da sıkmasan ne fark eder diyeceğin yıllar. 20'ler diyorum çünkü 20'de başlasan 30'da belki bi yere gelir kafandakiler. 40'a kadar da yeşermeye başlardı. Ben yapamadım bari evladım yapsın'a döndü şimdi iş. En azından onu 20'li yaşlarında bu yazdıklarımı unutmazsam cesaretlendireyim, önüne aman sen yapamazsın, ya da dikkatli ol, başına bişey gelir yerine, sen yap ben arkandayım diyebilsem.. Belki o dünyayı değiştirebilir. O zamanlarda da bu tecrübe yoktu tabi. Bu olgun düşünce ve bilgi birikimi. İmkanlar da yaşınla doğru orantılı. Aslında yine kendime öğüt'ümdür.. Dün hayat ne kolaymış, ne güzeldi o yıllar dediğine göre hayat hep zora gidiyor. Bugün zaman ayıramadığını yapamadığını düşündüğün şeyler için hayıflanma, çünkü yarın zaten daha zor bir gün olacak. Söz gelimi bugün çocuk oyun istiyor, ilgi bekliyor diyecek olsam, biliyorum yarın bunun okulu var, kursu var. Onlar bitince mi? Üniversitesi var, işi var. Anne-baba olmaktan emekli olunmuyor. Anneanne ve dedesinden bunu gördüm. Çocuklar okulu bir bitirsin rahatlıycaz.. Evlenince biz de emeklilikte o yazlığa taşınırız. Torunlar da bir büyüsün de.. Var mı arada boşluk? Yok. Bugün yoğun musun? Meşgul müsün? Yarın daha yoğun, daha meşgul olacaksın. Bilgi birikimin ve belki gelirin gençlik yıllarına göre bir miktar artarken, gücün kuvvetin, cesaretin, buna ayıracak zamanın maalesef ters oranda azalıyor. Bu yüzden en iyi zaman şimdiki zaman. Ne geçmiş için dövüneceksin, ne gelecek için hayal kuracaksın. Hayalin gerçek olsun istiyorsan bugünden başlayacaksın. </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">E</span>vet, 40'lı yaşlar beni o kadar sarsmadı diyorum ama zaman bana yetmiyor. Hemen her gece 02:00'de yatıyorum. (Mesela bu satırları kaleme aldığım saat 00:58) Sabah kalkma saatim en geç 08:00. Ucu ucuna yetişebiliyorum işe. Özellikle 12-2 arası kendi kendime kaldığım en kaliteli saatler. 6 saat uyku şimdilik yeterli.. Ama 24 saat yeterli değil. Her gün yapmayı istediğim ama bir türlü bitiremediğim işleri ertesi güne bırakıp, ertesi gün üstüne eklenenlerle başlayıp devam ediyorum. Ya çok ayrı ve fazla cephede savaşmaya çalışıyorum, ya bişeyleri çok yavaş yapıyorum, ya da verimli çalışmayı beceremiyorum. Aklıma sürekli yeni iş'ler geliyor. Zihnimi bi yandan meşgul edecek, bi yandan da çalıştırdığını sandığım projeler/fikirler üretmeye çalışıyorum. Alakalı alakasız aynı anda en az 10 tilki dolanıyor kafamda. Bugünden örnek verecek olsak; bir panelvan alsam ticari, yerim ve yeterli alet edevatım olsa onu kendi imkanlarımla ve düşük bütçeyle karavan'a çevirsem. Bu lüks bir proje tipi. Hayata geçmesi gerekmiyor. Sadece düşünmesi, planlaması bile keyifli. (bir ara hovercraft'a merak salmıştım mesela. Çalışma prensiplerini inceledim, kendim yapmaya kalksam yapabilir miyim diye epey bakmıştım..) Zaruri hedefler ve planlar var. Kış geldi, cam balkonu yalıtsam soğuk girmese.. Veya yağmur yağınca içeri su sızdırıyor, boşluk ve çatlaklar için silikon çözüm olmadı. Ek yerleri için dışarıdan yalıtım mümkün olabilir mi? Yine lüks ve hayali ama uğraşması keyifli bir başka proje, evde güneş enerjisi ile elektrik üretip en azından bir miktar elektriği oradan karşılamak. Bir başkası, evi akıllı hale getirmek için google asistan ile uyumlu anahtarlar, sensörler ve motorlar alarak, bir takım işleri sesli komutlarla yaptırmak, uzaktan takip etmek veya otomatize etmek. Çok mu ütopik? Arge mühendisi mi olsaydım acaba. Bütün gün oturup bir işi daha iyi yapabilmenin veya yeni bişey ortaya koymanın hayalini kurabilirim durmadan. Sadece hayal de değil. Elimden iş de geldiği için yapabileceğimi de biliyorum. Sadece evim ve kendim için değil, ülkem için de hayaller kuruyorum. Her yaşımda, her anımda Atatürk'ün büyüklüğünü bir nebze daha iyi anlıyorum. Ülkeyi emanet ettiği gençlik biz değildik. Destanlarda geçen, muhtaç olduğu asil kan damarlarında mevcut olan biz miymişiz? Ülkeyi ileri götürmek için bişey yapmalı.. bişey yapmalı diye dövünüp durup, sistemden sürekli şikayet edip ama yine de 9-6 memur zihniyetinde çalışan bizlere mi? Klavye milliyetçiliği yaparak, twitter'da, facebook'ta, instagram'da bişeyler paylaşarak ülkeyi kalkındıramayız. Ha, herkes işini layıkıyla ve tam yapsa ülke belki zaten kalkınacak ama şu anda sistemin içinden değil, dışına çıkarak bişeyleri değiştirmeli. Örneğin bir dünya markası çıkartmalı. Bu saydığım 3 basit sosyal ağ gibi, dünyanın kabul edeceği, kurulduktan sonra hızla yayılan, alışkanlık ve bağımlılık yaratan bir ürün/hizmet yaratmalı. Sosyal ağ olması da gerekmiyor illa. Bugünün bence sağlam örneklerinden, Tesla arabaları gibi, İphone gibi, sosyal ağ'lar gibi. Neredeyse polis'imizin bile resmi telefon numarası yerine whatsapp ihbar hattı olacak, hatta o hattı daha çok bilinir halde. Bugün adam whatsapp kapatıyorum dese, twitterdan vazgeçtim dese, resmi kurumların bile doğru haber alma/verme araçları yok. Ne kadar acı değil mi.. </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">H</span>er neyse işte. Bunlara kafa patlatıyorum sürekli. Bu ülkede ne yapsak dünyaya satarız. Dünyanın dengesini bir anda ne değiştirir. Dün tekel gibi görünen bazı şeylerin şimdi esamesi bile yok. Örneğin Nokia cep telefonu. Cep telefonunun, cep telefonu olduğu dönemde en kaliteli, en dayanıklı, en yaygın telefon O idi. Vazgeçilemez, neredeyse tekel. Motorola azıcık, Lg vs. bir kaç rakip vardı. İster teknolojik gelişime ayak uyduramadı de, ister yönetsel hatalar. Bitti. Bir android çıktı, bir iphone. İkisine de adapte olamadı. Blackberry bile duramadı karşısında, kayboldu gitti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">D</span>iyeceğim o ki, zaman yetmiyor. Düşündüklerime, yapmak istediklerime. Geçenlerde polifazik uyku diye bir şeylere rastladım yine internette. Poli çoklu, faz bölüm, parça diye çevirsek, çok parçalı uyku. Şöyle özetliyorlar: Günde 10 saat veya 8 saat kesintisiz uyku yerine, gece 4 saat aralıklı uyku + gün içine yayılmış yarımşar saatlik 4 ayrı kestirme molası. Bunu uygulayan birinin birebir yaşadıkları bile anlatılıyor youtube videosunda. İlk haftanın zorlu geçtiği, göz altlarında morluk ve çukur, halsizlik, mutsuzluk, dikkat toplayamamak... Ama sonrasında vücut bu döngülere alıştıkça, bol bol zaman artışı, daha dikkatli ve yaratıcı bir beyin. Yine de yan etkilerinden korkmuyor değilim. Az uyku ile Alzheimer riski artıyor. Başka yan etkileri var. Onların olmayacağını bilsem direk başlayacağım uygulamaya. Zira en az bir 40 yıllık daha yapacak işim var. 40 yıl kalıp kalmadığını bilemeyeceğimize göre ve yaşlanmayla daha da yavaşlayacağımı düşünürsek.. ;) Kalın sağlıcakla.</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-39119551559189560822017-04-08T15:34:00.002+03:002017-04-08T15:34:25.437+03:00Derin ! Uykular ;)<div style="text-align: justify;">
Bebek doğduktan sonra bütün araştırmalar bebek bakımı ve gelişimi üzerine oluyor elbette. Bu yazımda kendi tecrübelerimle, kısa bir varsayımımdan bahsedeceğim. Konuyu uzatmamak adına hızlıca anlatmaya başlıyım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kızımız doğdu, doktorumuzun da söylediğine göre Akdeniz ülkelerinin çoğunda olduğu gibi bizim kızımız da sindirim sorunları, yani gaz sancıları yaşıyordu. Popüler adıyla kolik; yani durdurulamaz anlamsız uzun süren ağlama krizleri. Burada kolik üzerine konuşmayacağım. Asıl değinmek istediğim konu uyku düzeniydi. Ama eşimin de tespiti ile hepsinin başlangıç noktası buraya, yani kolik sancılarına dayanıyordu. Bebeğimize küçüklükten itibaren uyku eğitimi vermeyi, böylece sorunsuz bir uyku düzeni oluşturmayı hayal etmiştik. Ancak tahmin edeceğiniz üzere olmadı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Burada büyük bir parantez açıp şundan da bahsetmekte fayda görüyorum: çocuk yetiştirirken genel geçer doğrular olsa da, hiç bir bebek bir diğeri ile aynı olmadığı için kalıplara sokmaya çalışmayın. Bir bebek çok kolay uyurken, diğeri çok zor uyuyor ama çok güzel yemek yiyor olabilir. Yaptığınız veya yapmadığınız şeyler elbette bebeği etkileyecektir ama tümüyle bir nedene bağlamak da olmaz. Onların da kendi kişilik ve istekleri var. O yüzden kıyaslamaya, genelleme yapmaya, hiç bir anne-babayı veya bebeği eleştirmeye gerek yok. Hepsi doğru, hepsi güzel. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bizim bebeğimiz önceleri ayakta sallanarak uyuyordu. Sonra kolik sancıları yüzünden kucakta gezdirerek, sallaya sallaya uyutmaya başladık. Öyle ki, hiç bir zaman kendi kendine uyuyamıyordu. Yatağa koyunca ağlama krizine tutuluyor, böylece uykunun da verdiği huzursuzlukla uykusunu iyice kaçırıp sakinleştirmesi iyice güç bir hale geliyordu. Bir kaç denemeden sonra eşim de ben de uyku eğitiminden vazgeçtik. İnternetteki farklı kaynaklarda hep aynı şeyler öneriliyordu. Bebeğinizi yatmaya hazırlayın, belli rutinleriniz olsun, uyuyacağını anlasın, loş bir ışıkla, ninni veya kısık bir müzikle, oyun oynamadan yatağına yatırın. Yanında bir süre durun, sonra odadan çıkın. Eğer ağlamaya başlarsa hemen yanına gitmeyin, 1-2 dakika sonra gidip yataktan kaldırmadan sakinleştirin. Sakinleşmiyorsa kucağınıza alın. Bi süre gezip sakinleştikten sonra tekrar yatağına bırakıp uyumaya bırakın. Yine yanında bir süre durup sonra odadan çıkın.. Bu döngü uyuyana kadar tekrarlanması gerekiyor. Ama bizde ters tepti. Önceleri işe yarayacak gibi görünse de bir süre sonra çok mutsuz, uyumak istemeyen, sakinleşmeyi de istemeyen bir bebek haline geldi. Doktorumuz da çok küçük olduğunu, anne kokusu veya sıcaklığı istiyor olabileceğini belirtti. Bunun üzerine yine farklı kaynaklarda yer alan, annesinin giyilmiş bir tshirt'ünü başucuna bırakma gibi yöntemleri de denedik. Sonuçta 8 aylık olana kadar kucakta sallamadan uyumaz haldeydi. Onda bile çoğu zaman ağlaya ağlaya uyuyor, geceleri genelde 45dk'da bir uyanıyor, uyanınca ağlaya ağlaya kalkıyor ve biri onu tekrar kucağına alıp sallamadığı sürece uykuya dalamıyordu. Her gece en az 6 kere uyanıp, bunların 3'ünde de emmeden uykuya dalamıyordu. Aç yatıyor olabileceği ihtimali için uykudan önce bol yedirmeyi, gazını çıkartmayı vs. her türlü ihtimali de ayrıca değerlendirdik. Malesef hiç biri çözüm olmadı.</div>
<div style="text-align: justify;">
8 aylık olduğunda artık kilosu da arttığı için kucakta taşımak, uykuya dalana kadar evin içinde gezmek sırt ve bel kaslarını zorlar olmuştu. Bir kere daha uyku eğitimi denemeye karar verdik. Yine daha önce denediğimiz ve yukarıda yazdığım her ihtimali denedik. Yine zor uykuya dalıyor ve genelde ağlıyordu. Tek farkı bu sefer kucağa alındığında zor da olsa sakinleşebiliyordu. Demekki gerçekten onun da bu eğitimi alabileceği bir zaman vardı. Yani önceki tecrübelerimiz belki de çok erken davrandığımız için işe yaramamıştı. Özellikle anne için duygusal açıdan bu süreç oldukça zorlu oldu. Çünkü bebeğin mutsuz uyuyor olması, ağlaya ağlaya uykuya dalması aslında istediğimiz bişey değildi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Bu seferki eğitimle başka birşeyi fark ettim. Kendimi bebeğin yerine koyup ne düşünüyor, ne hissediyor olabileceğini düşündüm. Bunu başka kaynaklarda da okumadığım için buraya yazıp, sizlerle paylaşıyorum. Dünya ve hayat konusunda hiç bir fikri olmayan bebekler uykunun bir ihtiyaç olduğunu da doğal olarak bilmiyordu. Uykusu geldiği için saçmalamaya başladığını, mutsuz olduğunu, dinlenmesi gerektiğini bilmiyordu. Sürekli bizim yardımlarımızla uyuduğu için bizim onu uyuttuğumuzu sanıyordu. Yani sanki onun ihtiyacı için değil de, kendi keyfimiz için onu uyutuyorduk. Annem-babam her akşam bana bişey yapıyor ve uyumamı sağlıyor. Aslında ben uyumak istemiyorum. Onlar benim uyumamı istiyor ve zorla beni uyutuyorlar. Ayrıca tam da uyku döngülerinde 45 dk.da bir uyandığında ne yapacağını bilmediği ve kendini yatağında yalnız bulduğu için ağlaya ağlaya uyanıyor ve tekrar uykuya dalmayı bilmediği için de, müdahale olmaksızın uyuyamıyordu. Bunu ona sözlü anlatmak mümkün değildi ama aslında kendi ihtiyacı için uyuduğunu ve uyandığında tekrar aynı yolla uyuyabileceğini diğer herşey gibi deneyimleyerek öğrenmesi gerekiyordu. Deneyimlemesi için de ona fırsat tanınması gerekiyordu. Biz anne-babaların hep yaptığı hata olan; o düşmesin ben düşerim, o ağlamasın ben ağlarım mantığı ile o uyumasın ben uyurum olamadığı için çocuğun uyumasına yardım ederken aslında ona da kendimize de kötülük ediyorduk. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuçta bir süre yine sinirleri bozulup, ağlaya ağlaya uyuduysa da 15 gün içinde artık neden yattığını, yatınca uyuması gerektiğini, uyuduğunda daha mutlu uyandığını kendisi de gördü. İşin en ilginci daha 1.günden itibaren geceleri çok daha az uyanır oldu. Öyle ki gece sadece 2 kere uyanıp, emme ihtiyacı da duymayınca bu sefer annesi endişelenmeye başladı. Sonra bu rutine bizler de alıştık. Bebek artık zor da olsa kendisi yatağında uykuya dalıyor, gece daha az uyanıyor ve emme ihtiyacı duymuyordu. Bu annenin dinlenmesi ve bebeğin de gelişimi açısından çok olumlu oldu. Bütün bunları anlatmamın nedeni bebeğin düşünce sistemine dair bir saptama yaptığımı sanıyor olmam. Bence her konuda onun da gözünden bakmakta fayda var. Sorunun çözümüne direk katkısı olmasa da, onu tanımak açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden paylaşmak istedim. Vakit ayırıp okuduğunuz için her zamanki gibi teşekkür ederim.</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-70440234253722315632017-01-05T12:00:00.001+03:002017-01-05T12:03:07.276+03:00Sebep-Sonuç / Etki-Tepki (cause&effect)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/iR3fSL9WMdg/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/iR3fSL9WMdg?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok sevdiğim Matrix bilim kurgu filminin, kült sahnelerinden biridir bu. Karizmatik ve bir o kadar sinir bozucu küstah tavırlarıyla karşısındakilere ders vererek anlatır Merovingian. Etki tepki veya sebep-sonuç ilişkilerinden bahseder. Önceleri hayatımın bu kadar merkezinde olduğunu farkında değildim bu olgunun. Zaman içinde anladım ki ben daima bir sebep sonuç arayışı içindeydim. Kimi zaman mesleki ihtiyaçtan, kimi zaman kişisel merak, kimi zaman da sadece bir şeyleri düzeltebilmek veya anlayabilmek adına yaptığım bir şeydi bu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Mesleki ihtiyaç: çünkü IT Danışmanı olarak çalışıyorum ve kapalı kaynak kodlu yazılımlarla uğraşıyorum. Yani çoğunlukla elimin altında detayda ne yaptığını bilmediğim yazılımlar bulunuyor. Ve benim bunları anlayıp algılayıp bir sorun yaşandığında da çözüp tekrar çalışır hale getirmem gerekiyor. Kısacası işimin büyük bir çoğunluğu bulmaca çözmekle geçiyor. Bulmacayı çözebilmek için de elimde birkaç tane yöntem var. Bunlardan ilki tabii ki sorunun kaynağını tespit etmek. Yani sebep bulmak. Buradan yola çıkarak sonucuna ve çözümüne gidebiliyorum ancak. Körlemesine yapılacak bir çalışmada Bir başka yöntem ise deneme yanılma yöntemleri kullanmak. Bunun için de sistemi çok iyi tanıyıp çalışma prensiplerine ait parametrelerle oynayabilmek gerekiyor. Biraz daha açmak gerekirse Sistem parametrelerinden birini devre dışı bırakıp veya başka bir bileşen ile değiştirip çalışmasını gözlemliyorum. Konuyu gerçek örneklerle biraz daha somutlaştıralım: örneğin çalışmayan bir bilgisayar var ve siz sebebini bilemiyorsunuz bu durumda atıyorum, ilk önce power supply yani güç ünitesini değiştiriyorum. Bu bileşen hiçbir değişikliğe yol açmazsa bir sonraki bileşene geçiyorum, Ram'i değiştiriyorum. Bu da çalışma esnasında herhangi bir değişikliğe yol açmazsa cpu, bir şekilde bütün bileşenleri tek tek değiştiriyorum. Değişen parametrelerden bir tanesi bir noktada bana sebebi veya sorunun kaynağı hakkında bilgi veriyor. İşte mesleki alanda sıklıkla başvurduğum problem çözme yeteneğimin temel prensiplerinden biri bu sebep-sonuç araştırması veya etki tepki analizi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu durumu günlük hayatta sosyal ilişkilere de adapte etmek mümkün. Yani birini size yaklaşımı hakkında veya davranışları ile ilgili fikir yürütmek istediğinizde, neden sonuç veya etki tepki araştırması kolaylıkla yapılabilir .</div>
<div style="text-align: justify;">
Neden bu kadar lafı uzattım veya neden bu konu başlığını seçtiğime gelirsek, bir kızım oldu. Hayatta bir insana bahşedilebilecek en güzel duygu evlat sahibi olmak. (Allah isteyen herkese versin inşallah.) Yaratana en çok yaklaştığımız an belki de, bir yaratılana vesile olmak. Sorumluluğu da bir o kadar büyük elbette. Doğmasına vesile olmak, doğurmak ile bitmiyor, aksine yeni başlamış oluyor her şey. Tümüyle size bağımlı, her şeyini sizden bekleyen ve sizden alacak bir varlık var karşınızda. Zaman zaman duygusallığı bir kenara bırakıp sebep-sonuç ilişkisine veya etki tepki analizine başvurman gerekebiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Tabii ki burada da elin kolun bağlı sayılmaz. Kullanabileceğin bir takım şablonlar var. Örneğin altı kirlenmiş gaz sıkıştırmış, acıkmış veya uykusu gelmiş olabilir. Bu kriterlerden bir veya bir kaçını peşi sıra anlamlı bir dizi halinde test edebilir veya deneyerek çözümler bilirsin. Yine de bir çok şey tahmin ettiğinizden daha zor olacaktır. Çünkü canlı bir varlıkta değişken parametreleri çok çeşitlilik gösterebilir. Bir gün buldum diyerek formülde yerine koyduğun değişkeni ertesi gün kullanamadığını göreceksin.</div>
<div style="text-align: justify;">
Konuyu bana hala mucize olarak gelen şu olayı anlatarak tamamlamak istiyorum: bebeğimiz doğum öncesi sürecini tamamladığı halde, 42.haftada doğum sancıları başlamadığı ve artık beklenecek sürenin sonuna gelindiği için sezaryen ile doğmak zorunda kaldı. Hastanede geçen 2 günlük nekahetten sonra eve geldik. Eşim de ben de çok yorulmuştuk, iyi bir uykuya ihtiyacımız vardı. Sağ olsun, ailemiz bize çok destek oldu. Onlar bebekle ilgilenirken biz de dinlenme fırsatı bulduk bir süre. Her taze anne-baba gibi biz de çok acemiydik ve hastanede her sıkıştığımızda çağırdığımız hemşireler yoktu artık. Bebeğin bizden en temel beklentisi, karnını doyurmaktı. Şöyle bir ortam düşünün; yazın ortası, hava oldukça sıcak ve siz en üst kattaki dairede gün boyu güneşin sıcaklığını çekmiş kiremitlerin altında, bebek var diye de kapı baca açamadığınız bir evde, 3 gündür uykusuzsunuz. Doğum 16 Temmuz günü, yani darbe girişiminin hemen akabinde olmuş, yani ülke zaten karışık, nereye gidiyoruz, tam da akla en sık gelen "bu dünyaya bebek getirmek ??" sorusunun en baskın olacağı zamanlar yaşanıyor.. Evde aileniz yardım edebilmek için hazırda bekliyor ama size sizden başka yardım edebilecek kimse yok aslında. Üstelik içinde bulunduğunuz ahval ve şeraitte, bir de dikiş ve sezaryen'in getirdiği ek külfetler var. Otururken dahi rahat değilsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
Bebeğe gelince şöyle bir kısır döngüye girmiş durumda. Aç, sıcaktan hızla ve sürekli sıvı kaybediyor. Yeni doğmuş olduğu için üşüyebilir veya yazın da olsa bu sefer terleyip, üşüyüp farkında olmadan hasta etmeyelim diye sarıp sarmalanmış durumda. Uyanıyor, emmek istiyor, ememedikçe feryat figan ağlıyor, ağlamaktan yorgun düşüp tekrar uyuyakalıyor. Doğal olarak bu halsizlik ve gidişat onu iyice güçten düşürdüğü gibi her uyanış, daha aç, daha yorgun, daha sinirli, bizim için de daha gergin ve çaresiz, bir o kadar da üzücü anlara dönüşüyordu. Yani tam bir kısır döngü içine girmiştik.</div>
<div style="text-align: justify;">
İlk tespitim ve çözdüğüm sebep sonuç ilişkisi eşimin anneliğini tam ve doğru yaşaması gerekliliği idi. Sezaryen'den dolayı, hareketleri oldukça kısıtlanmış vaziyetteydi ve canı acıyordu. Bizler de yardım edebilmek için bebekle mümkün olduğunca çok ilgilenip, onun sadece emzirmesi için çaba sarf etmesini istiyorduk. Bir süre sonra gördüm ki, bebek ve anne arasındaki tek bağ karın doyurmak olmuş. Yani yardım etmek isterken aslında onlara sürekli kötülük yapıyorduk. Altı değişmiş, gazı çıkarılmış, uyuyup uyanmış, bakımları tam yapılmış bebek her seferinde sadece açlığını gidermek için anne kucağına gidiyordu. Anne bu sefer emzirebilecekmiyim endişesi çekerken, bebek de bu sefer karnım doyacak mı gerginliğinde. Önce eşime ağlamasına rağmen bebeği almayacağımızı, onun kendisinin sakinleştirmesi ve onunla vakit geçirmesi gerektiğini söyledim. Hemen emzirmeye zorlama, kucağında sen sakinleştir. Çünkü bizde sakinleşse bile anneye her geçtiğinde doğal bir refleks ile direk ağlamaya başlıyordu. Diğer yandan eşimin de kendisini o ara daha çok dinlediğini, anneliğin keyifli olabilecek yanlarını pas geçip sadece gerilimli anları yaşadığını fark ettim. Bebek ağladıkça anne ağlıyor, anne ağladıkça bizler dayanamayıp, ikisini de sakinleştirmeye çalışıyorduk. Neyse, bu aşama dediğim gibi ağlasa da süreci anne çözecek yaşayacak, bebeğini sevip okşayacak diyerek bir nebze atlatıldı. Ama sıradaki sorun daha büyüktü. Bebek açtı ve karnını doyuramıyordu. Doyurmak için yapması gerekeni tam olarak bilmediğinden veya beceremediğinden ağlama krizine girip, kendini de çıkılmaz bir döngüye sürüklüyordu yine. Hayatımın en kötü kaç saatimi geçirdiğimi bilmiyorum. Ama son nokta şuydu: bebek artık dürtsek de uyanmıyordu. İşte o an gerçekten korktum. Ağlaması, çaresizlik zaten yeterince kötüydü.. peki derdini anlatmak için bile olsa ağlamaması? Bu arada ağlamak demişken en önemli bilgiyi atladım. Bebek eve geldiğimizden beri ağlamaktan sesi iyice kısıldığı için sadece hırıltılı bir fısıltı çıkarabiliyordu, avaz avaz ağladığı halde. Yani ağlamasında sinirimizi bozan sesin çokluğu değil, bebeğimizin sessiz çığlıklarıydı.<br />
<br />
<a href="https://drive.google.com/file/d/0B_ggp2NWi4rBenZHNVJrUVE1dUE/view?usp=sharing">Derin'in Sessiz ağlaması</a><br />
<br />
Uyanmadığını gördüğümde gerçekten korktum. Artık iyiden iyiye acile gitmeyi, tıbbi yardım almayı düşünür olmuştuk hep beraber. Evdeki ilk günümüzde tüm sınavlardan sınıfta kalmıştık. Bir anda Allah yüzümüze güldü. Aklıma bir fikir geldi. Sebep-sonuç, sebep-sonuç.. bebek her anne kucağına gittiğinde daha emmeyi denemeden ağlamaya başlıyordu. Meme burnunun ucunda, süt var, uzansa tüm sorunlar çözülecek ama ağlamaktan yapmıyor, yapamıyor. (uzansa derken, memeyi ağzına da soksan fark etmiyor tabiki, emmedikten sonra mütemadiyen ağlamaya devam) Hastanede çok açlık anlarında ara ara 1 öğün şırınga ile mama vermişlerdi. Biz de ne olur ne olmaz diyerek bir kutu mama almıştık eve ilk gecemizde. Yine de ilk günden ve direk mama ile devam etmek istemiyorduk. Şırınga ile bebeği kandırmayı düşündüm. Memeye gittiğinde süt anında gelmediğinden ağlamaya başlıyor, sonra da bir daha denemiyordu. Ağzının kenarından şırınga ile azar azar mama verdim o emmeye çalışırken. Önce her zamanki gibi feryadı kopardı. Sonra baktı bişeyler geliyo, bi an durdu.. Sonra emmeye çalıştı, sonra tekrar ağladığında tekrar kandırdım. Öyle öyle iyi kötü karnını doyurmaya başladı. Hepimiz derin bir Ohhh çektik sonunda. Gece 12'ye geliyordu artık. Herkes bitmiş durumdaydı. Ama bebeğin artık beslenebildiği, sakinleştiği görülünce rahatlamıştık. Daha sonra tekrar hastaneye gittiğimizde bu yöntemin aslında hemşireler tarafından bilindiği ve uygulandığını da gördük. Ama bize anlatılmamıştı. Keşke hastanede bu gibi tüyolar verilmiş olsaydı. Bir ihtimal her bebeğin kendine has hal ve tavırları olduğu için ona göre taktik kullandıklarından, bir ihtimal de asıl emzirme eğitimi verecek hemşirenin yıllık izinde olmasından kaynaklı biz bu bilgiden mahrum kalmıştık. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-1561967720671841092016-05-15T23:59:00.003+03:002016-05-16T09:41:03.149+03:00İstanbul'da (Ankara'lı) Şoför Olmak...<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">İ</span>stanbul'a çok sık gitmem. Hele orada trafikte sürücülük deneyimim çok az'dır. Ancak yakın zamanda yoğun ulaşım da gerektiren bir seyahatim oldu. Döner dönmez biriktirdiklerimi unutmadan yazıya dökmek ve buradan paylaşmak istedim.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">Ç</span>ok belirgin karakteristik özellikleri var İstanbul trafiğinin. Bir kere çok kalabalık, hayat çok hızlı. Bunu bilmek için orada araba kullanmaya gerek yok zaten. Bağlayacağım nokta şu: o kadar yoğun ve o kadar hızlı akması gerekiyor ki, kimsenin durup tartışmaya zamanı yok. Hayat zaten zor. Çözüm odaklı yaşanması gerekiyor. Yani trafik aksın da nasıl akarsa aksın.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">A</span>nkara öyle değil. Burası eskiden beri başkent olmanın verdiği bir prosedürler, bürokrasi, kurallar şehri gibi. Trafik daha az ama kimsenin kimseye tahammülü yok. Bencillik had safhada.. Trafik hiç o kadar yoğun değil ama kimsenin bir başkasına tahammülü yok. Ben geçmeliyim, ben varmalıyım, şerit benim olmalı. Yol benim, ben vermezsem kimse benden yol alamaz. Almamalı.. Ankara'da mantık bu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">B</span>ir başka benzetmeyi de şu yönden yapıcam: Ankara'da trafik bir devlet kurumu ise, İstanbul'da trafik özel sektör gibi. Amaca ulaşmak için orada her yol mübah.. prosedürlere, kurallara takılmaya gerek yok. Yol aksın yeter. Ankara'da ise hiyerarşi var. Şeride gireceksen sıranı beklemen lazım, kurallara uymazsan durup saatlerce kavga edebilirsin. İstanbul'da adamın tartışmaya vakti yok dediğim gibi. Diyelim sinyal verene veya önüne geçene yol vermedin.. çok değil. 2 adım sonra sen de şerit değiştirmek isteyeceksin ve bir başkası da sana yol vermeyecek. Ne gerek var? Ben de geçeyim, sen de geç... İhtiyacı olan herkes her şerite geçsin. ara sokaktan çıkman gerekiyorsa çık, yolu tıkama yeter. Özel sektör de daha hedef odaklı çalışır, işin yetişmesine bitmesine veya kalitesine bakar. Devlet ise hepsine aynı anda bakar. Hepsi tam olmadan işi bitmiş saymaz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">İ</span>şte 2 günlük trafik maceramda bunu gördüm, bunu anladım. Ankara'da 100m öteden bile sinyal verseniz adam göz göre göre size yol vermez. Bariyere çarpmanız, başka bir arabayla burun buruna gelmeniz umrunda olmaz. Şerit değiştirme niyetinizi anlar ama arkamdaki yol versin, bana ne der, aynı hızda gitmeye devam eder. Son anda artık yolunda dışına çıkmamak için zorla direksiyonu önüne kırarsınız. Fren mesafesi varsa bile sellektör atar. Önüne geçmiş olmanız onun için onur kırıcıdır. Bunun için tartışmaya, kavga etmeye hazırdır. Yol boyunca geçeceğiniz 3 ışık, 5km boyunca bunu gurur meselesi yapıp, önünüze geçmek, üstünüze kırmak, sellektör atarak veya aracınıza çok yakın seyrederek taciz etmeye hazırdır. İstanbul'lu bunu hırs yapmadığı gibi umursamaz bile. Zaten evine en iyi ihtimalle 1 saat içinde varacaktır. Sizinle de 15dk. cebelleşmek işine gelmez. Veya her önüne kıranla tartışarak gidecek olsa eve 1 değil, 3 saatte bile zor varır. Hangi biriyle tartışayım? Sanki sinirleri alınmış gibi, yerlisine yabancısına, acemisine pilotuna uyumlu hareket eder. Adamın bariyerlere 1m kala önüne zoraki kıracağını bildiği için öncesinde mesafe bırakıp yolunu verir. Sıra kendisine geldiğinde başkasının da ona yol vereceğini bilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
Çok daha keşmekeş, karmaşa, kargaşa olan bu şehirde insanlar çok daha uyumlu bir şekilde seyir etmektedir. Yani bir organizmanın parçaları gibi ortak hareket ediyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: x-large;">B</span>ana katılır mısınız bilmem.. Belki ben farklı yorumluyorumdur. Ankara da giderek gereksiz kalabalıklaşıyor, batının gelişmişliğini almak yerine trafiğini alıyor gibi daha çok.. Burada da ana arterler büyüyüp gelişirken malesef yoğunluk da o oranda artıyor. Evrim geçirip burada da farklı bir trafik anlayışı zamanla hasıl olur mu bilmiyorum. Aslında en güzeli trafiğin artmaması ama azalacağını hiç sanmıyorm. Bunun için toplum anlayışını değiştirmek gerekir. Bunu da bir kuşakta yaşamak güç. Sanırım bir kaç kuşak sonrasında görebileceğiz bu durumu. Herkese trafiksiz günler dilerim.</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-42609583757783041482016-04-10T13:07:00.000+03:002016-04-10T13:07:05.859+03:00IKEA Mucizesi Mercek Altında<div style="text-align: justify;">
Bir süredir bu yazıyı yazmak için karşıkonulmaz bir istek duyuyorum. Çünkü uzun bir süredir uzaktan takip ettiğim, son zamanlarda da yakından izlediğim IKEA hakkındaki fikirlerimi toparlamak istiyordum. Belki katılırsınız, belki katılmazsınız, ben ürünleri, pazarlama stratejileri ve satış çizgisiyle bu markayı son derece başarılı buluyorum. Ve ürünlerini kullandıkça, fikirlerim daha da pekişmiş oldu. Bu yüzden tüm bunları derleyip burada sizlerle paylaşmak istiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birincisi IKEA ürünleri genel itibariyle emsallerinden ucuz gibi görünse de aslında her ürün için bunu söylememiz doğru olmaz. Ürünlerin kalitesine gelince hepsi çok sağlam ve evladiyelik de diyemeyiz. Peki bu olumsuzluklara rağmen bu başarı nereden geliyor? Birincisi ürünlerdeki modüler yapı. Hemen her ürünün bir diğeri ile mükemmel uyumu, ölçüleriyle bir diğerinin devamı gibi kullanılabilmesi ürün yelpazesini ikiye üçe katlıyor. Hatta doğru bir benzetme olursa Türkçe'de kelime sayısı bir çok diğer dile göre daha az'dır. Oysa anlam ve anlatım bakımından en zengin dillerden biridir. Ek'leri, tamlama, türetme gibi (göz, göz-lük, gözlük-çü) anlam bir kelimeden türeyerek 3-4 anlam doğmasına neden olur. İşte IKEA da aynı bunun gibi bir kütüphaneyi, basit bir kutu ile oyuncak dolabına, sonradan eklenen kapaklarla kapaklı bir dolaba, çekmecelerle de adeta bir şifoniyer'e dönüştürebiliyor. Dar geldiğinde iki üç parçaya bölüp odanın farklı noktalarında kullanabildiğiniz, az geldiğinde yanına yeni dolaplar ekleyerek büyütebildiğiniz sınırsız sayıda çözüm mevcut.</div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci mucizesi tabiki nakliye ve montaj için kompakt yapıda sunduğu ambalajları. Kilometrelerce uzaktan da olsa ürünleri çok rahat yükleyip gönderebiliyor. Mükemmel paketleme sayesinde çok dar alana çok fazla ürün sığdırabiliyor. Ürünlerin montaj işlemlerini de hazırladığı mükemmel kitapçıklarla çok basite indirgeyip, müşteriye yaptırdığı için hiç bir uzmanlık, personel çalıştırmak zorunda kalmıyor. Kitapçıklarında yalın bir dil bile değil, sadece resimli anlatım kullandığı için bir çocuk bile oyuncak parçalarını birleştirdiği gibi sırayla parçaları birleştirebiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Üçüncü albenisi de mağaza düzeni, sunum, tasarım, showroom'unda yatıyor. Gezerken asla sıkılmadığınız, aksine her detayına ayrı hayran kalıp kaybolduğunuz bir mağaza. Üstelik her bölüm gerçek ev düzeninde hazırlandığı ve detaylandırıldığı için hangi ürünü, kendi evinizde nasıl konumlandıracağınız da hemen gözünüzde canlanıyor. Hatta hiç aklınızda olmayan ürünler bile görsellikle satın alma isteği uyandırıyor. Bu arada küçük parçaların çok ve ucuz olması da ayrı bir ilüzyon. Çoğu zaman "aman canım, alt tarafı basit bir mandal, hem de 1 lira, ne olacak? alayım gitsin.." dediğiniz şey daha siz farkına varmadan kasaya gelene kadar diğer minik ürünlerle birleşerek 100leri, 200leri çoktan bulmuş oluyor. Çoğunlukla basit bir ürün almaya girdiğiniz veya hedefli gittiğiniz mağazadan eliniz kolunuz dolu, yükte hafif pahada ağır olarak çıkıyorsunuz. Kasaya gelene kadar da almış olduğunuz 10 tane 10 liralık ürünün cebinizden 100 lira fazladan çaldığını fark edemiyorsunuz. Çünkü hep basit, ucuz, zararsız şeyler almıştınız.</div>
<div style="text-align: justify;">
Her neyse.. Gelelim yine başarılarının sırlarına.. Bazı ürünlerde o kadar basit, o kadar mantıklı, o kadar çok yönlü, o kadar güzel tasarımlar kullanmışlar ki, çok basit bir üründe bile birden fazla fonksiyon yüklemeyi başarmışlar. Hafif, vida yerleri belli olmayan, çok güçlü değil ama doğru kullanılırsa uzun süre de başarıyla kullanılabilecek ve estetik ürünler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şöyle iki basit örnek vereyim: haftasonu minik bir gardolap almıştık. İki kapaklı. Yapım şemalarına zaman zaman çok dikkat etmek gerekebiliyor. Her iki kapağı da aynı boy, aynı simetride hazırlanmış. Şemalarda da sağ veya sol belirtilmemiş. Yani birbirleri yerine geçebiliyor. Birini hazırladım, yerine taktım, sorun yok. İkinciyi takıcam, menteşe yerleri bir türlü karşılamıyor. Üst tamam, alt tamam.. orta menteşe bir sıra altta. Şemayı tekrar kurcaladım. Çok basit bir adımı atlamışım. Sağ tarafta menteşeyi ortaya takarken, solda bir üst sıraya takmış. Bu detayı atlamıştım. Sonra nedenini anladım. Rafları yerine yerleştirirken eni tam geldiği için önce çapraz yapıp dolaba soktuktan sonra yerine göre düzeltiliyor. Menteşenin biri üstte biri ortada olacak şekilde konumlanmış ki raflar çapraz konulduğunda kolayca yerine otursun. Diğer türlü menteşe buna engel oluyor. (bunun yerine önce raf konur, sonra menteşe takılırdı, ne var bunda diyebilirsiniz. Ama rafı her çıkartmak istediğinizde kapakları da sökmek istemezdiniz herhalde?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-Usti2J4DTZY/Vwog-WKtv-I/AAAAAAABI0A/DEfXCTqJXTwCnBlh1qsLKY8WGl55-tgog/s1600/20160410_122330.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://4.bp.blogspot.com/-Usti2J4DTZY/Vwog-WKtv-I/AAAAAAABI0A/DEfXCTqJXTwCnBlh1qsLKY8WGl55-tgog/s640/20160410_122330.jpg" width="360" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir diğer basit tasarım örneğim ise çekmecelerde. Geniş çekmecelerin içindeki kontrplak'ı desteklemek için zaten çevresindeki tahtalara kanallar açılmış. Buna da ne var bunda, yıllardır bu iş zaten böyle yapılıyor diyeceksiniz. Benim hoşuma giden, son basit dokunuş ve aslında onun montaj şekli. Tam ortasına alttan sehim yapmasın, yük binince çökmesin diye metalden bir destek konulmuş. Tüm montaj bitince onu takıyorsunuz son olarak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-224UGXJWFkc/VwokmAi_KZI/AAAAAAABI0Y/H7dWfJUTBzQrvpC9X_XlslfQsEz1NCuNQ/s1600/20160410_122533.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://2.bp.blogspot.com/-224UGXJWFkc/VwokmAi_KZI/AAAAAAABI0Y/H7dWfJUTBzQrvpC9X_XlslfQsEz1NCuNQ/s640/20160410_122533.jpg" width="360" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uzun lafın kısası kendime hep şunu sordum, bir dönem orta doğu ve balkanların en büyük mobilya üretim bölgesi olduğu söylenen Sitelerden neden böyle tasarımlar çıkmadı? Bırakın dünyada marka olmayı, Türkiye'de marka olmayı bile başaramadı çoğu atölye. Muhtemelen sadece mevcut tasarımları kullandılar, türettiler, büyük düşünüp seri imalatı, zamanında teslimatı umursamadılar. Bunları böyle paketlersek kolay taşırız, kolay taşırsak dünyanın öbür ucuna gider, bunlara montaj klavuzları hazırlar dokümante ederiz diyemediler. Güzelce tasarlar, sunum için her detayı düşünürüz diyemediler. Olduğu kadarını yapar, yaptığımız kadarını satar, sattığımızı götürür, götürdüğümüzü monte eder, Getirme götürme, montaj parası da alırız dediler. Oysa bunların da ayrı maliyet kalemleri olduğunu unuttular. Zamanında teslim etmediler. Üretim bandı kurup, seri imalat yapamadılar. Bu yüzden insanlar haftalarca beklemek yerine hazır rafta gördüğü ürünü anında alıp, akşam evinde kullanmayı görünce tabiki tercih etti. Çok kaliteli değil, her zaman çok ucuz da değil. Ama üretim, dağıtım ve pazarlama ağını taktir etmemek elde değil. Bravo IKEA..</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-14671243797959663852015-10-20T13:06:00.001+03:002015-10-20T13:11:29.257+03:00AVM nedir? Neden gezilir?<div style="text-align: justify;">
Tüketim çılgınlığında son nokta: 7/24 AVM. Tabi bu konsepti anlamak ve yaşayabilmek için AVM'yi açılımıyla ve anlamıyla bilmek anlamak gerekir. Öncelikle AVM, Alış-Veriş Merkezi kelimelerinin baş harflerinin bir araya geldiği kısaltmadır. Eskiden yolda sokakta dükkan, mağaza gezmek, en fazla pasaja girmek vardı. Zamanla bu konsept değişerek AVM'lere dönüştü. AVM'leri cazip kılan ne oldu? Aynı sokakta bulamadığın bir çok aktiviteyi, ayağın çamur, eteğin yağmur olmadan, çocuğa araba çarpar mı acaba derdiyle tetikte gezmeden, park yeri aramadan, pazar günü çıkıp ailecek, mutfak alışverişini, öğle-akşam yemeğini, üst-baş kıyafet alışverişini, oyun sahalarını, sinemanı, etkinlikleri, terzi, ayakkabıcı, anahtarcı, kuru temizlemeci, tadilat işleri vs. vs.bir arada bulduğun, işte hepinizin de bildiği avantajlarıyla AVM'ler gözde mekanlar oldu. Diğer illeri bilmem ama Ankara'da son yıllarda AVM patlaması var. Adım başı AVM. Bunları bu kadar çoğaltan nedir? Arz-Talep dengesi? Zaten uzun süredir iyi üreten bir toplum değiliz. Ama iyi tüketir olduk. Batı'nın iyi yanlarını almak gerektiği gibi AVM'leri de doğru kullanmak gerekir diye düşünüyorum. Herşeyden önce AVM'ye gitmenin birden fazla nedeni olabilir. 1) Gidecek daha iyi bi yer yoktur, kışın karlı bir havada sıcak ve rahat gezmek için, alternatifi olmadığı için gidilebilir. Sosyal aktivite, güzel vakit geçirmek ve gezmek için. 2) Kısa süreli ziyaretler: örneğin yemek yemek için bol alternatif bir arada olduğundan öğle mesai arasında gidilebilir. 3) Bir ihtiyacın vardır, her zaman kuıllandığın, bildiğin 1-2 markaya alternatif bakmak için gidersin. Yani amaçlı, hedefli gidersin. Bilinçli bir tüketici olarak ne alacağını bilerek sadece onlara bakar, aradığını bulursan alır çıkarsın. Bulamazsan ya alternatif düşünürsün, ya ertelersin, ya da vazgeçersin. 4) İşte en tehlikelisi, bir amacın yoktur, ihtiyacını da bilmezsin. Vitrin gezmek, öylesine vakit öldürmek için gidersin. Hoşuma giderse 3-5 öteberi alırım diye girersin, gördüğün her ufak tefek şey ilgini çeker. Albenisi yüksektir. Ne olacak canım, bunlar ucuz, indirimde, zaten ihtiyacım vardı, bugün almazsam yarın illa alıcam, hazır gelmişken alayım mantığıyla alışverişe başlarsın. Sonra da ipin ucu kaçar. Çıktığında yağdanlığından akü suyuna, yazın çizmesinden, kışın mayosuna kadar aslında aklında olmayan ama birden elinde bulduğun ve ucuzluktan aldığın için mutlu olduğun ama kredi kartı gibi bir mucize ile de elinden giden parayı ancak hesap kesim tarihinde anlayacağın bir rüyaya kapılırsın. Bu suni mutluluk, eve geldiğinde yeni aldığın oyuncakları paketlerinden çıkartmak vs. hoşuna gider insanın. İşte işin büyülü kısmı da buradadır. Amaçlı, kararlı bile gidilse bazen yolundan saptırır indirimler insanı. Veya gördüğü bir şey ilgisini çeker. Zaten amaç da budur. Tüketime davet etmek, yönlendirmek. Geçen sene Ramazan'da gece 12'ye 1'e kadar açık AVM'ler peydah olmuştu. Alışveriş bayramı, şöleni, karnavalı gibi isimlerle. Yurtdışında bunun tanımlanmış psikolojik hastalığı bile var. Alışveriş hastalığı. Alışveriş yapmadan duramayan, sürekli indirim ve AVM takip eden, gitmeyince mutsuz olan insanlar. Türkiye'de de yakında başlar mı bilinmez.. Belki başlamıştır bile, kredi kartı limitleri dolmuş, borca batmış ödeyemeyen insanların bile elindeki son teknoloji telefonlar, ayfonlar, eskiden fakir ve hakir gördüğümüz kapıcı dediğimiz insanlardaki tabletler, arabalar başka nasıl açıklanabilir ki?</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuç olarak diyeceğim şudur ! Son teknoloji diye en yeni çıkanı almaya şartlamayın kendinizi, ihtiyaca göre alın. Bir önceki yazım telefonlar üzerineydi. Sonunda gittim, Galaxy S4 aldım. (Hiç de ucuz değil aslında, yine de ortalama bişey aldığımı sanıyorum.) 2000-2200 hatta 2500'e telefon var. 2500'lüğü alayım 5 yıl idare etsin, 2200'lük 4 yıl gider diye bi mantık yok. Veya 3 boyutlu video çekebiliyormuş, gören de sinema sektöründeyiz sanır. Yahu kardeşim, alacağın şey telefon. En nihayetinde ne yapacaksın? Telefon edip konuşacaksın. Hmm... internet çağındayız. Bi de internete girsin. Tamam. Sosyal ağlara giriyorum, evet. iyi de bunu piyasadaki 600liralık alet de yapıyor. 2000 liralık olanda senin ekstra yapacağın ve hayatına o kadar değer katacak, getirisi olan ne var bu telefonda? Biri iş yerine ışınlıyor, zamandan kazanıyorsun, diğerinde en fazla faks mı çekebiliyorsun? Aldığın uçan kaçan telefonda da kullanacakların facebook'a girmek, tweet atmak, telefon etmek, fotoğraf çekmek, mesajlaşmak değil mi en nihayetinde? Daha büyük ekranlısında Autocad'de mimari çizim mi yapacaksın? Evde televizyon yerine cep telefonuyla mı izleyeceksin salonda herşeyi? Hayır.. E niye daha büyüğü, daha hızlısı, daha yenisi? Bu tıpkı şuna benziyor, hepimizin başına gelmiştir. Fast food, FcDonalds veya MurderKing.. Kasaya gelirsin, menüyü söylersin, tam alacaksın kasiyer birden 50 kuruş farkla büyük boy olsun mu der. O sırada açsın, 50 kuruş da çok az bir fark, tamam olsun dersin. Büyük boy patates'i, kola'yı dayar sana. Aslında yiyebileceğinden, içebileceğinden fazlası alır çekilirsin oradan. Yerken doydukça anlarsın, çokmuş bu diye. Tepside biraz patates, bardakta yarıya kadar buz artar.. Neyse, 50 kuruş zaten az bi fark. Bana koymaz. Sana koymaz, oranın işine yarar, tüketmeyeceğin şeyi satmıştır sana zaten. Tekrar uzun lafın kısası, bu oyunlara gelmeyin. Neye ihtiyacınız olduğunu bilin, ona göre hareket edin. İhtiyacınızdan fazlasına gönül vermeyin, almaya çalışmayın. Bilinçli tüketici olun. Akıllı olun lennn.. :)</div>
<br />
Buyrun iki çarpıcı örnek:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/jzyuze9MgNQ/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/jzyuze9MgNQ?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br /></div>
<a href="http://www.dailymotion.com/video/xysqum_tuketim-cilginligi-ve-israf_news">http://www.dailymotion.com/video/xysqum_tuketim-cilginligi-ve-israf_news</a><br />
<br />
<a href="http://dunya.milliyet.com.tr/1-yasindaki-bebeklerini/dunya/detay/1904681/default.htm" target="_blank">http://dunya.milliyet.com.tr/1-yasindaki-bebeklerini/dunya/detay/1904681/default.htm</a><br />
<br />orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-83017432331203675352015-10-08T13:48:00.002+03:002015-10-20T13:07:00.348+03:00Dark in Dart !Bu yazıyı sanırım 2-3 yıl kadar önce kaleme almışım (ya da klavyeye :) ) Şimdi okuyunca epey abartmışım gibi geldi. Gerçi şimdi eskisi kadar yoğun oynamıyorum. Belki ondandır. Eğer Ankara gibi yapacak çok fazdaha iyi bir şeyiniz yoksa, dart çok oyalayıcı olabilir. Şu anda bu çizgiye yakın bile değilim ama kendini buna yakın hisseden varsa diye paylaşıyorum:<br />
<br />
Uzun zaman önce tanıştığım dart’la, yine uzun bir aradan sonra bu yaz daha sık ilgilenmeye başladım. Son 1-1.5 aydır da ciddi bir şekilde oynamaya çalışıyorum. Dart üzerine kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: <br />
Öncelikle oynamayanlar için biraz tanımlayıcı olsun diye işin doğasını aktarmaya çalışacağım. Dart oyunu hem bireysel, hem takım ruhunu yansıtacak hırs dolu bir yapı üzerine kurulu bir oyun. Her atışta hem kendinle hem rakibinle yarışıyorsun. Oyunun kilit noktalarında bir dartla yenilebildiğiniz gibi, yine bir dartla öne de geçebiliyorsunuz. Bu yüzden devinimi çok yüksek bir oyun. Her atış pür dikkat ve konsantrasyon gerektiriyor. Çevreden gelecek herhangi bir ses ve etkiye kulak asmadan board’la aranıza hiç bir şeyin girmesini istemiyorsunuz. Gergin bir oyuncu atış için gerekli netlliği sağlayamazken, fazla gevşek bırakılmış bir atış da kesinlikle isabetli olmuyor. Oyunlardan önce veya oyun sırasında alkol alınması ihtiyacı da bu gerginliğin azaltılması için neredeyse zorunlu. Bunu ilk duyduğumda ayık bir oyuncunun daha iyi konsantre olabileceğini sanarken, uygulamada öyle olmadığını bizzat gördüm ve yaşadım. Öte yandan sürekli odaklanmaya çalışarak atış yaptığınız için aldığınız alkol bünyede tabiri caizse eriyip gidiyor. Eğer cidden aşırı alkol almadıysanız maçlar bittiğinde son derece ayık oluyorsunuz. <br />
Daha önce de söylediğim gibi, her atışta kişi tek başına olduğu için, bireysel başarı ön planda. Bu da kişisel ego’yu çok ön plana çıkartıyor. Çoğu zaman cidden iyi bir atışla sadece takım arkadaşlarınızın değil, karşı takımın ve hatta varsa seyredenlerin de beğenisini kazanıyorsunuz. Yerinize dönerken aklınız bir karış havada, şampiyon edasıyla dönüyorsunuz. Çıkışların bu kadar keskin olduğu bir oyunda tabiki her kötü atış da bir o kadar güçlü bir yıkıma sebep oluyor. Önce kendinize kızıyorsunuz, sonra oyundaki ortağınıza mahçup olmuş şekilde boynunuzu büküp dönüyorsunuz. Sizin yüzünüzden kaybedilmiş bir maç, hatalı bir atış son derece moral bozucu bir hale geliyor. Moral bozukluğunu bir an önce üzerinizden atıp, sıradaki atışınıza konsantre olmanız, moral bozukluğunu karşı takıma hissettirmemeniz son derece önemli. Kısacası bir yandan da poker oynar gibi hem kendinizle hem de karşınızdakilerle psikolojik bir savaş veriyorsunuz. <br />
<br />
<br />
Şimdi bu kadar şeyi niye anlattım? Asıl bir de madalyonun görünmeyen kısmı var. Dart’a başladığımdan beri (sıklaştığından beri) sürekli oynayan kişilerden farklı farklı zamanlarda dartı kötüleyecek şeyler duyuyorum. “-Yol yakınken uzak dur, -Bu işe hiç bulaşma, -Ben artık bu ortamdan uzaklaşmak istiyorum.. vs.” Sanırsın mafyaya giriyorsun. Giren çıkamıyor, lanet ediyor. Yahu alt tarafı bir oyun, ne olabilir ki.. Ayrıca istemediğim zaman çıkar giderim, niye millet bundan illet gibi bahsediyor.... ki diyordum, dün biraz daha çözümlemiş oldum: Saatlerce ayakta dikilerek dart maçı yapıyorsun. Hemen hemen hiç yorgunluk hissedilmiyor. Maç bitiyor, kritik yapmaya başlıyorsun: “O şöyle attı, sonra ben böyle attım.. Ne dedi duydun mu...” Çünkü oyun süresince sürekli şarj olmuşsun. Üzerinde sürekli inişlerin çıkışların olduğu yüksek bir enerji birikmiş. Birden durduramıyorsun tabi. Maç süresince atamadığın veya kaçırdığın sayıları, bilinç altından ister istemez kuruyorsun. Kumar misali bir daha oynasam atardım aslında diyerek, kendini bir kez daha sınamak istiyorsun. Maçta iyi sayılar yapmış olsan bile bir el daha oynamak geçiyor aklından. Kolun kalkmayacak hale gelene kadar veya atışların düzeltemeyeceğin şekilde bozulana kadar oynamaya devam ediyorsun. Ve işin garibi buna seni kimse zorlamadığı gibi, sen istiyor ve keyif de alıyorsun. Diyelim oyunlar bitti ve sonunda kendini zorla da olsa eve attın. Cin gibisin. Hiç uykun yok. Yorgunsun ama bünye ve zihin son derece uyanık. Uykuya geçmek bile epey bir vakit alıyor. <br />
İşte çözüldüğünü sandığım ve başından beri anlamadığım karanlık kısmı bu Dart’ın. Öyle bir adrenalin patlaması yaşanıyor ki vücudun sakinleşmesi epey bir vakit alıyor. Bu arada adrenalinle gelen enerjiyle de dur durak bilmeden oynamaya devam ediyorsun. Dörtnala koşturu koştura çatlayan atlar gibi aslında içinden kendini beslerken, kendini yiyip bitirdiğin bir kısır döngüye giriyorsun. Nerden mi biliyorum? Haftaiçi evden çıkmaya üşenen ben, haftada 2 gece sabaha karşı 3:30-4’te eve gelip 4:30-5’te uykuya dalınca, “olsun yoruldum ama mutluyum” dedim. Sonra asıl korkulması gerekenin bu olduğunu anlamam uzun sürmedi. Beni uyarmaya çalışanların sürekli söylemeye çalıştığı ve adını koyamadıkları şey buydu. Abartı bulacaksınız ama burada anlattıklarımın tam tarifine birebir uyan başka bir şey daha var: madde bağımlılığı. Onlara da alışanlar ben istediğim için kullanıyorum, mutluyum karışmayın vs. der. Ve için için kendilerini bitirirler. İşte dart da kendini törpüleyen zor bir oyun. Nerede duracağını bilmek, keyifli bir oyunla bağımlısı olduğunu ayırt edebilmek çok önemli. Bağımlısı olduğun sadece oyunun kendisi değil. Oynarken aldığın haz’dan da nerede vazgeçmek gerektiğini bilmek çok önemli. Çünkü o sırada bırakman gerektiğini düşündürecek en ufak bir tüyo yok. Aksine tüm duyguların coşmuş daha çok oynamalısın diyor. İşte böylesine bir keyiften ve ego tatmininden vazgeçebilmek için çelik gibi bir irade gerekiyor. <br />
Bu da dart’ın yoğun oynanmaya başladığında antrenman yapıyorum sanarken farkedilmeden içine çektiği girdap.. Bilmeyenlere duyurulur..orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-23406240183417077432015-05-09T11:44:00.001+03:002015-07-27T16:35:27.768+03:00OTOMOBİL GERÇEK TÜKETİM (YAKIT) VERİLERİ<a href="http://2.bp.blogspot.com/-rKV065uVTBw/VVY7Hv9VJbI/AAAAAAAApIk/HvNRVuxXf_E/s1600/20150224_120635.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="360" src="http://2.bp.blogspot.com/-rKV065uVTBw/VVY7Hv9VJbI/AAAAAAAApIk/HvNRVuxXf_E/s640/20150224_120635.jpg" width="640" /></a><br />
<br />
<iframe frameborder="0" height="1000" marginheight="0" marginwidth="0" src="https://docs.google.com/forms/d/1Y6SU4-dxsrWpeDGgB1NtK9jGwwSR2_ZYXNSS-9HhUhI/viewform?embedded=true" width="800"></iframe><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-7qFSWnpyo38/VWDhhWb1uXI/AAAAAAAApO8/W_janYGgLSE/s1600/20150408_210249.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="http://1.bp.blogspot.com/-7qFSWnpyo38/VWDhhWb1uXI/AAAAAAAApO8/W_janYGgLSE/s640/20150408_210249.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<span style="font-size: x-large;">Sonuçlar:</span><br />
* Sonuçlar üzerinde düzenleme gerektirdiğinden aşağıdaki veriler gün aşırı güncellenecektir.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<iframe height="500" width="800" marginheight="0" marginwidth="0" src="https://docs.google.com/spreadsheets/d/1duNzw4kxTPm7_TnaCojlgPXdkt_lGGuQrfdamOss8Pg/pubhtml?widget=true&headers=false"></iframe>
NOT: Yapmaya çalıştığım anket'in yabancı versiyonu da burada mevcutmuş: <span style="background-color: #f6f7f8; color: #141823; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 16.0799999237061px;">Spritmonitor.de</span><span style="background-color: #f6f7f8; color: #141823; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 16.0799999237061px;"> </span><br />
<span style="background-color: #f6f7f8; color: #141823; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 16.0799999237061px;"><br /></span>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-39773729508107965572015-02-05T13:44:00.001+02:002015-02-05T13:54:48.755+02:00İzlediğim Filmler Listesi (Tavsiyelerim)<iframe height="900" src="https://docs.google.com/spreadsheets/d/1R9K8pG5OIUwVWD-HhlGjNUCJBcFHmnsP93F0ysIg0Fk/pubhtml?gid=0&single=true&widget=true&headers=false" width="590"></iframe>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-3323699529776287772015-01-29T00:20:00.003+02:002015-02-05T13:54:28.396+02:00Eski Android Telefonu Değerlendirmek - Araba için Navigasyon ve diğer kullanım alanları Eski Android telefonumu çalıştığı ama yavaş olduğu ve biraz da eskidiği için yenileme ihtiyacı duymuştum. (Hatta yeni telefon alırken yaptığım piyasa araştırması için: bkz. eski blog yazılarım)<br />
Zamanında bir ton para verdiğim ve özünde Android işletim sistemi barındıran, bir çok hede hödö sensörüyle aldığım telefonun atıl kalmasına gönlüm el vermedi.<br />
Bu akıllı nanelerin en kötü yanı, internet yokken senin benim kadar salaklar. Tamam daha doğrusu şöyle diyelim, akıllı dediğimiz teknoloji tek başına tamamen fasa fiso. Ne zamanki internete bağlanıyorlar, oradan hava durumu, buradan mail, şuradan bildirim derken eli kolu her yere uzanan, bağlanan bir cihaz ortaya çıkıyor. Birincil olarak şunu belirtmeliyim. Benim çıkış noktam eski bir telefonu arabaya entegre ve yardımcı cihaz haline getirmek olduğu için, GSM hattı olmaksızın çalışacağını planlamıştım. Bu doğrultuda kullandığım ve kullanabileceğim yazılımları araştırmaya başladım. %100 daha iyi alternatifleri vardır veya zamanla olacaktır. Bu yüzden siz eğer böyle bir şey yapacak olursanız güncel yazılımlara mutlaka göz atın.<br />
<br />
Yine başlarken kendi kullandığım yazılım ve donanım alt yapısını anlatarak başlamak istiyorum: telefonum HTC Desire HD. En büyük sorunu pilinin çabuk bitmesiydi. Arabada sürekli enerji kaynağına bağlı olacağı için bu benim için artık sorun olmayacak diye umuyorum. İşletim sistemi Android 2.3 - malesef HTC orijinal (Stock) Rom'da epey geri kalmıştı. Şöyle anlatayım Android en son Lollipop-5.0 çıktı, HTC markası ise Desire HD model telefonu için en son Gingerbread 2.3'ü çıkarttı. Burada benim de sonradan öğrendiğim kısa bir bilgiyi paylaşayım.<br />
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Google mobil cihazlar için Android açık kaynak kodlu işletim sistemini geliştirir, bazı markalar bunu kendi donanım ve ihtiyaçlarına göre özelleştirip, custom rom haline getirirler. Örneğin, HTC kendi güncellemesini, Samsung kendi güncellemesini yapar ve özelleşmiş işletim sistemleri olarak telefonlarında kullanırlar. Yalnız sıkıntı şu; android güncellendikçe, her marka ve model bu trendi her telefonu için takip edemez. "Driver'larımı ve yaptığım ek özellikleri bu telefon için yeni Android'e göre tekrar yazamıycam, kusura bakmayın, yeni özellik istiyorsanız, yeni telefon alın" der... Bütün bunları neden anlattım? Çünkü Android'de de tıpkı diğer işletim sistemlerinde olduğu gibi yeni çıkan Google Play (Market) uygulamaları Android 3.0 ve yukarısı için yazılmıştır vs. gibi ibarelerle yer almaktadır. Bu durumda güncel uygulamaları kurmak istediğinizde işletim sistemi ve işlemci sınırlarına takılırsınız. Burada bir çıkar yolunuz daha vardır, Özellikle xda-developers.com ve benzeri bazı sitelerden custom rom yüklemek. Custom rom da şudur: markaların kendi telefonları için yapmadıkları ek geliştirmeleri, 3.şahısların yapıp internete koyduğu yazılımlardır. Zaten açık kaynak kodlu bir işletim sistemi olduğu için herhangi bir yazılımcı oturup kafayı kırdıktan sonra kendi istediği özellikleri açıp, kapayarak, istediği işletim sistemini düzenler. Custom Rom'lardan bazıları da yine markalaşmış, farklı marka ve modeller için ortak geliştirilen bi nevi şirketleşmiş ROM'lara dönüşmüş. Piyasada en çok bilinen custom ROM: Cyanogenmod. Alternatifleri MIUI vb. Hemen her marka ve model telefona göre özelleştirilmiş genelde çin menşei'li işletim sistemleri. Custom rom'ların garantiyi devre dışı bıraktığını söylememe gerek yoktur herhalde. Rom yüklenirken, telefonu kullanılmaz hale getirmek mümkün. Bir diğer riski de yazan kişinin kendine açık kapı bırakıp bırakmadığını, mesajlarınızı, telefondaki bilgileri okuyup okumadığını asla bilemezsiniz.<br />
<br />
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------<br />
Gündeme döneyim.<br />
Öncelikle telefonu olabilecek en esnek, en güncel, en hızlı, en verimli rom'a dönüştürmem gerekiyordu. Bu uğurda 3-4 farklı versiyon ROM denedim. Bazı rom'lar, - örneğin Cyanogen'in HTC özelleşmiş versiyonu 7.0.2 ama bu rom'un dayandığı temel Android versiyonu ise 2.3.7. Daha sonra tam stabil kabul edilmeyen ve tam olarak HTC için yazılmamış daha ileri Cyanogen versiyonlarını da denedim. Sırf Yandex haritalarını da indirebilmek için. Ama bu sefer de telefon çok ağır çalışıyor ve bazı fonksiyonları doğru çalışmıyordu. MIUI denedim, stabil versiyonu hızlı ve fonksiyoneldi. Ama bazı menüler hala çince geliyordu. Sonuçta yine Cyanogen 7.0.2'de karar kıldım.<br />
<br />
<br />
<u><b><i>GPS-Navigasyon olarak kullanım: </i></b></u>Telefonların çoğunda zaten GPS sensörleri mevcut. Yol tarifi için ilk olarak Yandex Navigasyon kullanmayı denedim. Hem bedava olması, hem sesli yönlendirmelerinin bulunması, hem de Türkiye haritalarının bulunması hoşuma gitmişti. Sorun şu oldu ! Kullandığım Android versiyonu için (2.3) Yandex Navigasyon 1.56 versiyonu geliyor. Bu versiyonda offline çalışma şeklinde harita indirme fonksiyonu bulunmuyor. Bu nedenle internet erişim ihtiyacı bulunuyor. Daha ileri Android versiyonlarında ise Yandex 1.60 yüklenebiliyor ve harita indirme imkanı mevcut. Alternatif olarak ise igo'nun mobil navigasyon uygulamasını öneririm. Haritaları offline bulunduğundan internet erişim ihtiyacı bulunmaz. Telefonu gerçek bir navigasyon cihazı gibi çalışabilir. Kendi sensörü ile GPS verileri doğrultusunda gideceğiniz yere rota tayin edip, gerekli yönlendirmeleri yapacaktır.<br />
Not: igo kullanmaya kalkarsanız, telefon hafızanızdan 600-700mb arası yer açmanız gerekir çünkü haritalarla birlikte uygulamanın kapladığı alan bu civarda. Bende yeterli alan olmadığı için yeni bir SD karta geçiş yaptım. (8GB ilk etapta yeterli olur diye düşünüyorum. Ama zaten 16GB micro SD'ler de 20-25 TL civarında. ) Yani erişim çok kolay.<br />
<br />
<b><i><u>MP3 Player Özelliği</u></i></b>: Burada daha çok Car dashboard özelliği olan uygulamalar dikkatimi çekti. Yani sırf araba için özelleşmiş, büyük ikonlar, basit menülerden oluşan uygulamalar. Ek özellik olarak programlanabilir tuşlar, kısayollar ve yine GPS üzerinden aracın anlık hızı, pusula ile yönü ve yine internet üzerinden hava durumu gibi bilgileri getirebiliyor. Burada mp3 player olarak çok özel bir uygulama henüz aramadım. Telefonun içinde gelen orijinal player'ı kullanıyorum. Ancak daha kullanışlı ve büyük tuşları olan, mp3 araması daha basit ve kolay bir arayüz daha çok işime yarayabilir. Bunu da bulur bulmaz yine buradan paylaşıyor olurum. Eğer çok fazla mp3 atıp, karma dinlemek istiyorsanız mp3 tag id'lerinin olması işinizi kolaylaştıracaktır. Söyleyen kişi, albüm bilgisi, şarkıların türü vs. modunuza göre yolda liste oluşturmaya veya belli bir türde mp3'leri çalmanıza olanak tanır. Büyük bir arşivle hareket etmek isterseniz daha büyük bir SD kart fena olmaz. Ama ben güncel şarkılardan oluşan (veya o ara canım ne istiyorsa) kopyalayıp, küçük bir arşivle hareket etmeyi planlıyorum.<br />
<br />
<b><u><i>Kamera Kayıt Özelliği</i></u></b>: Bu özellik son anda aklıma geldi diyebilirim. Cep telefonunda hali hazırda fotoğraf çekmek (ve video) için kullandığımız kameralar mevcut. Burada ben navigasyonu açtığımda arka planda kayıt yapacak ve bu kayıtları loop halinde üstüne yazarak devam edecek uygulamalara ihtiyacım vardı. Şu ara Rusya'da zorunlu olup, TR'de de yaygınlaşacağı söylenen yol kayıt kameraları, kaza anları ve anlaşmazlıkları çözmek için kullanılması düşünülüyor.Buna da birebir uyan bir kaç uygulama buldum. CamOnRoad, AutoGuard Dash Cam. Bunlardan AutoGuard Dash Cam ilgimi çekti. Arka plan kayıt özelliği yanısıra bir çok ilginç özelliği de var. Kaza anı görüntüsünün veya istenilen bazı anları arşive atma özelliği, acil durumda 911 arama gibi fonksiyonları da mevcut. Kameradaki kaydı, GPS verileri ile harita veya uydu görüntüsüyle birlikte oynatma gibi fonksiyonu da var. Örnek bir videoyu yine burada paylaşmaya çalışacağım.<br />
<br />
İşte bir örnek video: (Gece çekilmiştir, gündüz daha verimli sonuçlar alacağımı umuyorum.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/s_vi/Noxe_jJlhNY/default.jpg?sqp=CJDBpaYF&rs=AOn4CLDdkPaV61eSBVlxjy8G9HiHD5d3IA" frameborder="0" height="266" src="http://www.youtube.com/embed/Noxe_jJlhNY?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<br />
Henüz hayata geçiremediğim diğer 3 fonksiyon ise:<br />
<b style="font-style: italic;"><u>Geri Vites (Park) Kamerası</u>: </b>Eğer wireless yayın ile bağlanabilen basit, ufak bir ip kamera bulabilirsem bunu arabanın arkasına monte edip, araba çalıştığı anda devreye girerek, car dashboard'daki kısayol üzerinden geri vites kamerasını ekrandan görmeyi umuyorum. Uygulaması var mı, halihazırda kullanan var mı, bilmiyorum. Ama Bluetooth ve/veya wireless üzerinden bağlanarak arkadaki kamera görüntüsünü ekrana alabilsem diğer fonksiyonlarının yanısıra park için kamera olarak da kullanılabilir. ip kameralar yaygın aslında ama bu amaçla üretilen kameralar genelde kablolu. Android için kamera araştırdım: AI-Ball diye bir ürün buldum ama tahminimden pahalıymış. O yüzden bu projeye dahil etmek için fazla.<br />
<br />
<b><u><i>Bluetooth Handsfree Set</i></u></b>: Burada amaç cep telefonundaki sesi teybe aktarmak. Yoksa gerçek araç bluetooth setleri gibi tüm telefon rehberimi alsın, oradan istediğimi anında arıyım, ya da gelen çağrıyı cevaplıyım diye düşünmüyorum. Eğer eski telefonumu bluetooth istasyon haline getirebilseydim, arabada cep telefonuyla konuşmak için eski telefonumu yeni telefonumun bağlantı noktası haline getirmek isterdim. Ama teknik olarak araştırdığım kadarıyla bütün telefonlar, bluetooth teknolojisinde merkez olarak çalışabiliyor. Hiç bir zaman bluetooth headset gibi davranmıyor bir telefon bir başka telefon için. Yapabilseydim, aracımda bluetooth olmasada cep telefonumu arabaya bağlamış gibi kullanacaktım. Bir yöntem varsa, bilen varsa bana da anlatsın lütfen. (Tabiki bunu yapan özelleşmiş, basit ufak cihazlar var.) Araba içinde hands free gibi, bluetooth'tan bağlanan ve radyodan ses veren cihazlar mevcut. Ben yine elimdeki telefonu kullanarak çözmeye çalıştığım için onlara yönelmiyorum. Yani amacım yeni bir yatırım yapmak değil, mevcut yatırımı faydaya dönüştürmek.<br />
<br />
Bugün buna ek bir proje daha buldum ama biraz lehim gerektiriyor ve attığınız taş ürküttüğünüz kurbağa'ya değmeyebilir. Bu dışarda yanımızda taşıdığımız "Scotty beni ışınla !" tarzı kulağımıza giren veya kravat iğnesi şeklinde kulaklıklı bluetooth cihazlar var ya, onlardan birinin kulaklık kısmını audio sterio jack ile değiştirirseniz, araç içi bluetooth headset'i teybe entegre etmiş olursunuz. Araçta sürekli bağlı ve açık durumda durur. Siz sadece arabaya bindiğinizde telefonunuzdan BT açarsınız. Otomatik bağlanacaktır. Bu arada yolda giderken telefon çalarsa, BT Kulaklıktaki düğmeden açıp, radyodan gelen sesle konuşarak yolunuza devam edebilirsiniz. Ama bu kadar zahmete değer mi? hayır. Onun yerine telefonunuzdaki handsfree modu, muhtemelen arabanızdaki bluetooth ile rahatça konuşacaksınızdır. Yine de proje mi, proje... :)<br />
<br />
<b><u><i>Araç Bulucu:</i></u></b> Bu da bugün aklıma geldi ama malesef internet gerekiyor. Yine günümüzde araba hırsızlığına karşı araç takip sistemleri satılıyor. Tabi onların arabayı kilitleme, çalışmaz hale getirme gibi ek özellikleri de bulunuyor. Veya kiralık araç ve filo takibi gibi ürünler mevcut. Peki eski telefonla neler yapabiliriz? Iphone'umu bul veya android bul gibi uygulamalarla, o an arabanın yerini telefon üzerinden dolaylı olarak bulmak mümkün. Tabi gerçek bir hırsızlık anında telefon açık ve internete bağlı olması mümkün değil. Bunun için hem kenarda bir veri erişimi olan GSM hattınız olmasına, hem de aracın içinde kabak gibi duran değil, gizlenmiş bir eski telefona ihtiyacınız bulunuyor.<br />
<br />
Sonuç olarak bunlar benim üretebildiğim, hayalimin ve bilgimin kapsayabildiği kullanım alanları. Varsa başka fikirleriniz dinlemeye her zaman açığım. Başta da belirttiğim gibi internetsiz çoğu işlev malesef yarım kalıyor. Bu engeli aşmak için kişisel aktif kullandığınız telefonu kablosuz ağ merkezi (wireless access point) olarak ayarlayıp, arabadaki eski telefonunuzu da onun ağına otomatik bağlanır hale getirebilirsiniz. 2 telefonun da şarjını hızla tüketen bu teknoloji kısa vadede belki sorun olmaz, uzun yolda iki telefonu da şarja takmış olmak gerekir. Aracınıza ve telefonunuza uygun güzel bir araç telefon tutucu kit'e ve mümkünse bu tür bir şeylere ihtiyacınız olacaktır:<br />
<a href="http://www.ebay.com/itm/DC-DC-12V-To-5V-3A-15W-Duble-USB-Output-Power-Adapter-Converter-Module-/141039052482?pt=LH_DefaultDomain_0&hash=item20d69526c2" target="_blank">http://www.ebay.com/itm/DC-DC-12V-To-5V-3A-15W-Duble-USB-Output-Power-Adapter-Converter-Module-/141039052482?pt=LH_DefaultDomain_0&hash=item20d69526c2</a><br />
Ben video kayıt da düşündüğüm için telefonu mecburen dikiz aynasının hemen altına bir yere asmayı planlıyorum. Enerji ihtiyacı için el freninin hemen yanındaki çakmak şarjını kullanmak istemedim. Çünkü oradan geçen kablolar ortadan sarkıyor olacak. Bunun yerine okuma ışığından 12 V alıp, dikiz aynasına en yakın yer olan tavandan bir kablo sarkıtmayı düşündüm. O durumda da 12V'u 5V'a düşürmek gerekiyordu. Yukarıdaki linke benzer ürünleri TR'de malesef bulamadım. Hemen her yerde çakmak şarjları satılıyor. Eğer aracınızda benimki gibi bluetooth - teyp ses bağlantı imkanı yoksa, bir de AUX - teyp ses girişi içeren audio ses kablosuna ihtiyaç duyacaksınız. Ben bunları şu an ufak ufak toparlıyorum. Bittiğinde bir demo videosu çekip yine paylaşırım. Benden şimdilik bu kadar. Kendinize iyi bakın, bol projeli, parlak fikirli günler herkese.<br />
<br />
Son Not, Dip Not.. Valla:<br />
projeyi yaparken bir çok kafadan abi onu yapan cihaz var zaten, şöyle bir alet var, harika navigasyon, kameraya çeken bi alet aldım, çok güzel kaydediyo.. diyenler oldu. Tabiki özelleşmiş cihazlar çoğu zaman daha kaliteli ve uygun sonuçlar doğuruyor. Ben güya elimdekini değerlendirmek için böyle bir yola koyuldum. Ama yaparken de şunlar hoşuma gitti. Aslında elimizdeki canavar gibi telefonları tüm yetenekleriyle kullanmıyoruz. Bütün bu yazdıklarımı eski telefonla değil, yepisyeni telefonunuzla da aktif internet bağlantınız ile daha rahat ve verimli yapabilirsiniz. Bütün imkanlar var, sadece bazen birleştirmiyoruz, hayal etmiyoruz.<br />
<br />
<br />
<br />
Kullandığım Android uygulamaları ve İnternet Siteleri:<br />
<br />
<a href="http://wiki.cyanogenmod.org/w/Devices#vendor=;" target="_blank">http://wiki.cyanogenmod.org/w/Devices#vendor=;</a><br />
<br />
<a href="http://wiki.cyanogenmod.org/w/Install_CM_for_ace" target="_blank">http://wiki.cyanogenmod.org/w/Install_CM_for_ace</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=com.hovans.autoguard" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=com.hovans.autoguard</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=com.camonroad.app" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=com.camonroad.app</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=spinninghead.carhome" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=spinninghead.carhome</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=ru.yandex.yandexnavi" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=ru.yandex.yandexnavi</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=de.stohelit.folderplayer" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=de.stohelit.folderplayer</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=org.videolan.vlc.betav7neon" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=org.videolan.vlc.betav7neon</a><br />
<br />
<a href="https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mxtech.videoplayer.ad" target="_blank">https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mxtech.videoplayer.ad</a><br />
<br />
<br />orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-15403854910914875342014-12-13T02:56:00.003+02:002014-12-16T17:40:42.517+02:002014 SUV Kıyaslama - İnceleme Yazısı2014 Aralık ayı verileri ile teknik ve rakamsal kıyaslama için aşağıdaki değerleri toplamış bulunuyorum. Bunları sizinle paylaşmak ve internette benzer arayışta olanlara naçizhane ışık tutmak istedim.<br />
<br />
Öncelikle aşağıdaki değerler ilgili markaların, teknik ve fiyat sayfalarından elimden geldiğince toplayabildiğim verileri içermektedir. Yazım yanlışı veya hatalı veri içeriyor olabilir. Bu durumda tabiki markanın kendi sayfası gerçek ve doğru veriler için referans olarak alınmalıdır.<br />
<br />
Özellikle araba söz konusu olduğunda 1000 kafadan 1000 ses çıkmasının nedeni, estetik bakış açıları, ihtiyaçlar, marka sevgisi, sahip olunan tecrübeler, kalite anlayısı, ekonomik durum ve diğer bir çok etkenden dolayı çok çeşitlilik göstermektedir.<br />
<br />
Hani yumurta almaya Süpermarket'e girersin ve 10kg'lık yağ ve bilimum başka şeyle çıkarsın ya, o yüzden önce ihtiyaçları ve amaçları belirlemek bence yerinde olur. Bugün telefon bile alırken asıl amaç telefonla konuşmak iken ama ütü de yapıyormuş dediklerinde aklımızı kaybedip aslında telefonla hiç ütü yapmayacağımız halde ütülü modeli alıyoruz ya, o hesap.<br />
Asıl amacım, yerden yüksek trafikte rahatça hareket edebileceğim, mümkünse 4x4, karda kışta beni yolda bırakmayacak, geniş ve konforlu, mümkünse alırken de hesaplı, kullanırken de hesaplı bir araç seçmekti.<br />
<br />
Derinlemesine inceledikçe şunu gördüm: ben SUV alıcam diye yola çıkmışken SUV'un kendi içinde çeşitleri olduğunu, hatta SUV'dan başka CUV veya yan/alt başka tanımların olduğunu gördüm. Öncelikle bunlardan kısaca bir bahsetmek istiyorum:<br />
SUV, yani Sport Utility Vehicle, araziye de gelebilen şehiriçi kullanıma uygun,yerden yüksek, 4x4 görünümünde ama 4x2 olan, çoğunlukla ağır araziye uygun olmayan, gerçek arazi aracı severlerin gıcık olduğu taşıt tipi. Bunların en üst pahalı modellerinde 4x4 özelliği bulunsa da, gerçekten araziye uygun şasileri olmadığı düşünülmektedir.<br />
<br />
CUV ise Crossover Utility Vehicle, yani binek taşıt ile SUV arasındaki bir ebatta, normal araçlardan çok az yüksek, bagajı ve iç hacmi kısmen geniş tutulmaya çalışılmış, bence station wagon'u andıran ama ondan da farklı görünen, taşıt tipidir.<br />
<br />
SUV'un kendi içinde ise compact SUV, geniş SUV, minik SUV gibi şasisi daha küçük, büyük, orta gibi ayrılmış modelleri de var. Örneğin Opel-Mokka, VW-Tiguan ve Skoda-Yeti gibi modeller biraz daha ufak. Compact diye geçiyor. Tiguan'ın 2014 modelini henüz yakından incelemek nasip olmadı ama Mokka kesinlikle binek herhangi bir araçtan daha büyük bir iç hacim SUNMUYOR ! Diğer tarafta ise Hyundai ix35, Kia Sportage ve Nissan Qashqai cüsseleriyle göz dolduruyor. Cidden geniş iç hacimleriyle büyük alan isteyenlere güzel seçenekler sunuyorlar.<br />
<br />
Araştırırken öğrendiğim bir diğer özellik ise satıcıların satarken AWD = 4x4 diye sattıkları ama aslında 4x2 iken, sadece araç ihtiyaç duyduğunda -ön lastik patinaja düşerse - gücü arka tekerleklere de belli oranlarda aktarmasıymış. Yani sürekli 4 tekerden çekiş değil, bazı durumlarda çekişi diğer tekerleklere yayma özelliği varmış. Bu da gerçek bir 4x4'ten beklenen performansı tabiki veremiyor.<br />
<br />
Benim için olmazsa olmazlardan biri otomatik vites olduğu için aşağıda hep otomatik vitesli modelleri incelemeye çalıştım. Bunu da araştırırken DSG şansımanın piyasada çok tutulduğu ve gerek performans gerekse yakıt tüketimi açısından verimli olduğunu gördüm. Vites geçişleri hem hızlı hem de çok sorunsuz olduğundan yakıt tüketimi az, kullanımı konforlu. Tek risk bozulması halinde ciddi maliyetler çıkartıyor olması. VW grubunun (VW-Audi-Seat-Skoda) kullandığı DSG'ye en ciddi rakibin Renault-EDC olduğu, buna alternatif her markada farklı isimlerle benzer mantıkta çalışan otomatik şanzıman tiplerinin olduğunu da gördüm. (Örneğin Ford'da Powershift) Bunların hepsi çift kavramalı denilen, aslında aynı anda 2 şanzımanın eş zamanlı otomatik çalıştığı, 1-3-5 tek rakamların bir şanzımanda, 2-4-6. vitesler diğer şanzımanda hızla geçiş yapıyor. Aktarma veya geçiş sırasında güç kaybı olmadığından seri bir sürüş yanısıra, az yakıt tüketimi de sağlıyorlar.<br />
<br />
SUV'lar akla geldiğinde 2.0 motorun hem daha iyi hem de şasiye göre daha verimli olacağı bir gerçek olsa da TR'de vergiler yüzünden tamamen araştırmamın dışında bıraktım. Yılda 1200+1200 = 2400TL vergi ödeyecek olmak gözümü korkuttu doğrusu. 1.6 motorlarda ise bu değer yarı yarıya düşüyor. 1000TL civarında bir vergi oranıyla karşılaşıyoruz. Bu durumda 1.6 motor seçeneğini tercih etmek neredeyse zorunlu hale geliyor.<br />
<br />
Alım maliyetini min.da tutmak için hemen hemen bütün araçların giriş seviyesi modelleri baz aldım. Genel olarak SUV pazarı (CUV'ları saymazsak) 70bin seviyesinden başlayıp, 130-140bin bandına kadar çıkıyor. Dizel, 4x4 veya full+full modeller hep en üst bantta yer alıyor. CUV'lar ise 70-80 bin civarında satışa sunulabiliyor.<br />
<br />
Şimdi aşağıdaki değerleri incelemek istersiniz diye düşünerek, yorumlarıma tablodan sonra devam edeceğim.<br />
<br />
<br />
<iframe height="500" src="https://docs.google.com/spreadsheets/d/1GTvTC4SIQd01i_F1Zdx0AEa37VtX3hsdQllIsCsxZfg/pubhtml?gid=1819037868&single=true&widget=true&headers=false" width="900"></iframe>
<br />
Not: Dacia genel olarak tercih etmediğim için kıyaslamaya almadım.<br />
<br />
JPEG Olarak aynı tablo (Belki daha rahat incelenir diye)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-ud_1vGdtRFs/VJAsOjNWp3I/AAAAAAAAfA4/IgNI3Gbj0Zw/s1600/SUVKiyasJPEG.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-ud_1vGdtRFs/VJAsOjNWp3I/AAAAAAAAfA4/IgNI3Gbj0Zw/s1600/SUVKiyasJPEG.JPG" /></a></div>
<br />
<br />
Yukarıda yer alan marka/modellerin bazıları tam crossover iken, bazıları compact SUV, bazıları da biraz daha geniş SUV'lar olarak yerini alıyor. Amacım yerden yüksek bir araç kullanmak olduğu için CUV'ları direk eliyorum.<br />
Bu anlamda ulaşılması daha kolay olan ve tartışmasız daha az yakan, Renault Captur, Peugeot 2008 ve Suzuki s-Cross malesef yere yakın şasileri ve station wagon görünümündeki kasalarıyla benim ilgimi çekmedi. CUV arayanlar bu modeller arasında daha detaylı inceleme yapabilir.<br />
<br />
Skoda Yeti'ye gelince ne CUV ne SUV diyebildim kendisine. Cidden çok arada kalmış. Alım maliyeti düşük, yakıt tüketimleri makul, tek sorun büyüklük ve tasarım. Bagaj kapağının küt bir şekilde inmesi, günümüz ticari araçlarını çokca andırdığı için SUV arayanlar açısından itici olmakta.<br />
<br />
Ebat olarak Mokka ve Tiguan'ın birbirine yakın olduğunu düşünüyorum. Düşünüyordum. Ama değerlere baktığımda Tiguan'ın daha büyük olduğunu gördüm. Sanırım eski kasa daha ufakmış. Şimdi daha da genişlemiş. Ama Mokka'yı yakından inceleme fırsatı buldum. İç hacmi cidden beklentilerimin altında kaldı. İşçilik ve malzeme kalitesi yüksek olsa da, büyük araç beklentimi karşılamadığı için bu arabadan vazgeçtim. <br />
<br />
Bir diğer kriterim alım maliyetinden çok kullanım maliyeti olduğu için yakıt değerlerini incelemeye aldım. Eğer herşey planladığım gibi giderse 4-5 yıl boyunca başka bir araba almayı düşünmüyor ve istemiyorum. Burada malesef ters orantı olduğunu göreceksiniz. Az yakan araç veya modeller ilk alım maliyetleri yüksek iken, alması kolay olan arabalar ise çok yaktığı için uzun vadede pahalı olabiliyor. Yani ya yıllara yayılı yakıt masrafını önceden ödeyip tek seferde hesaplı bir araca geçeceksiniz, ya da başta ucuz alıp arabanın taksitinin devam ettiğini varsayacaksınız. Malesef ebat olarak sıradaki klasmanda yer alan ix35 ve sportage yakıt maliyetleri yüksek araçlar. İç hacimleri, konforları, kullanılan malzeme son derece iyi olmasına rağmen günlük hayatta getirileri kadar götürecekler gibi görünüyor. Tabloyu hazırlarken birebir aynı değerler çıkınca şüphelendim ve kıyaslamaya başladım. Bu iki araç neredeyse birebir aynı. Sadece Kia biraz daha ucuz. Bu nedenle tercih edilebilir. Öte yandan ucuz etin yahnisi diye düşünüp, Hyundai'nin daha kaliteli olduğu düşünülebilir. Teknik verilerde en geniş bagajın ix35 olduğu da dikkatimden kaçmadı.<br />
<br />
Audi sadece meraktan listeye eklendi. Görüldüğü üzere ilk alım maliyeti diğerlerinden çok yüksek. Eminim kalitesine değiyordur ama ben almayacağım için detaylı incelemedim.<br />
<br />
Geriye 3 araç kaldı: Nissan, Ford ve VW.<br />
<br />
Nissan iç hacim ve 2014 model kasasıyla göz doldurur hale gelmiş. Tek sorun o koca arabaya 1.2 motoru nasıl layık görmüşler. 1.5 benzinli modeli de var ama fiyat emsallerinin 1.6 motor kullandığı yerlerde 1.2 ile eşdeğer olurken 1.5'e çıktıkça gereksiz yükselmiş gibi hissettiriyor. Tabiki deneme sürüşü yapmadan bu araba, bu vites, bu performans hakkında yorum yapmak doğru değil ama şasisine oranla çok küçük bir motor kullanılmış olması düşündürücü. Fiyat yükselince de diğer markalara kaymak daha akıl karı görünüyor.<br />
<br />
Ford Kuga da henüz yakından görmediğim taşıtlardan biri. İnternetten ve videolardan görebildiğim kadarıyla gayet makul ölçüleri, konforlu bir yapısı var. Onu da tek düşündüren Powershift özelliğinin giriş seviyesinde bulunmayıp, fiyat avantajı olmaması ve yakışının da yüksek olması. Avantajlı olduğu tek şey AWD bulunması. Bu da tek başına tercih sebebim değil. Yakıt maliyetleri beni daha çok korkutuyor açıkcası.<br />
<br />
Bu durumda geriye tek kalan Tiguan oluyor. Onun da alım maliyeti hiç de azımsanacak seviyede değilse de, kullanım maliyeti diğerlerinden nispeten düşük. 2.el piyasası yüksek bir araç. Hatta hemen hemen tüm VW modellerinin Türkiye pazarında büyük rağbet gördüğü söylenebilir.<br />
<br />
Kullanım maliyetlerinden bahsetmişken buradaki etken maddeler<br />
1) Yıllık Bakım<br />
2) Vergi<br />
3) Benzin<br />
<br />
Yıllık bakım genellikle benzer oranlarda olduğu için bu değeri gözardı etmeyi tercih ediyorum. Benzinli ve dizel motorların bakım maliyetleri bir miktar fark ediyor. Birinde 500TL ise, diğerinde 600 civarıdır diye düşünüyorum. Ama kendi içlerinde ciddi farklar oluşmuyor.<br />
<br />
Vergiye gelince, sıfır yaş araçlarda motor hacmine göre ücretler şöyle;<br />
0-1300cc 537TL Yıllık<br />
1301-1600cc 859TL Yıllık<br />
1601-1800cc 1514TL Yıllık<br />
1801-2000cc 2385TL Yıllık<br />
<br />
Yani 0km 1600cc araç almakla, 2000cc motorlu bir araç almak arasında 2 katından fazla vergi farkı var malesef. Tabi bunlar hep binek araç fiyatları. 4x4 farklı bir vergi dilimine giriyorsa bilmiyorum. Benim incelediğim modellerin binek olduğunu varsayıyorum.<br />
<br />
(*) Nissan Qasqhai 1200cc olduğu için en düşük vergi diliminde bulunuyor.<br />
<br />
3. ve en çok fark yaratan kullanım maliyeti ise benzin masrafları. Onu da aşağıdaki gibi bir tabloda kısaca incelemeye çalıştım. Hesap şu şekilde:<br />
örneğin 11.6L/100km yaktığı varsayılan araç için yılda ortalama 15.000km yol yapıldığı varsayılarak, yılda 15000km için 15000x11.6/100 = 1740Litre yıllık yakıt tüketir. Bugünün fiyatlarıyla benzinin litresi yaklaşık 4.5TL . 1740x4.5TL = 7830TL eder. Yıllık benzin maliyeti tahminen bu civarda. 12'ye bölüp aylık masrafa baktığımızda 650TL gibi bir aylık benzin maliyeti çıkıyor. 650TL herhangi bir ailenin zorunlu giderlerine bakarsak çok ciddi bir maliyet.<br />
<br />
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" dir="ltr" style="border-collapse: collapse; border: 1px solid #ccc; font-family: calibri,arial,sans,sans-serif; font-size: 13px; table-layout: fixed;"><colgroup><col width="150"></col><col width="159"></col><col width="157"></col><col width="50"></col><col width="72"></col><col width="78"></col><col width="89"></col></colgroup><tbody>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Marka/Model"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-left: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; border-top: 1px solid #000000; font-weight: bold; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: center; vertical-align: bottom;">Marka/Model</td><td data-sheets-value="[null,2,"Yak\u0131t Oranlar\u0131"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; border-top: 1px solid #000000; font-weight: bold; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: center; vertical-align: bottom;">Yakıt Oranları</td><td style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; border-top: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;"></td><td style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; border-top: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;"></td><td data-sheets-value="[null,2,"Y\u0131ll\u0131k Tahmini"]" style="border-bottom-color: rgb(0, 0, 0); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 1px; border-right-color: rgb(0, 0, 0); border-right-style: solid; border-right-width: 1px; border-top-color: rgb(0, 0, 0); border-top-style: solid; border-top-width: 1px; font-weight: bold; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: bottom;">Yıllık Tahmini</td><td data-sheets-value="[null,2,"Ayl\u0131k yakla\u015f\u0131k ortalama"]" style="border-bottom-color: rgb(0, 0, 0); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 1px; border-right-color: rgb(0, 0, 0); border-right-style: solid; border-right-width: 1px; border-top-color: rgb(0, 0, 0); border-top-style: solid; border-top-width: 1px; font-weight: bold; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: bottom;">Aylık yaklaşık ortalama</td><td data-sheets-value="[null,2,"Arac\u0131n Fiyat\u0131"]" style="border-bottom-color: rgb(0, 0, 0); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 1px; border-right-color: rgb(0, 0, 0); border-right-style: solid; border-right-width: 1px; border-top-color: rgb(0, 0, 0); border-top-style: solid; border-top-width: 1px; font-weight: bold; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: bottom;">Aracın Fiyatı</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Kia Sportage Benzinli"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-left: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">Kia Sportage Benzinli</td><td data-sheets-value="[null,2,"100km'de 11.6L Yak\u0131yor"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">100km'de 11.6L Yakıyor</td><td data-sheets-value="[null,2,"Y\u0131lda= 15.000x11.6 /100 ="]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">Yılda= 15.000x11.6 /100 =</td><td data-sheets-value="[null,2,"1740 L"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">1740 L</td><td data-sheets-value="[null,2,"= 7830 TL",null,null,null,1]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">= 7830 TL</td><td data-sheets-value="[null,2,"653 TL"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">653 TL</td><td data-sheets-value="[null,3,null,66500]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">66500</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"VW Tiguan Benzinli"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-left: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">VW Tiguan Benzinli</td><td data-sheets-value="[null,2,"100km'de 8.9L Yak\u0131yor"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">100km'de 8.9L Yakıyor</td><td data-sheets-value="[null,2,"Y\u0131lda= 15.000x8.9 /100 ="]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">Yılda= 15.000x8.9 /100 =</td><td data-sheets-value="[null,2,"1335 L"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">1335 L</td><td data-sheets-value="[null,2,"= 6007 TL",null,null,null,1]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">= 6007 TL</td><td data-sheets-value="[null,2,"500 TL"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">500 TL</td><td data-sheets-value="[null,3,null,80000]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">80000</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Nissan Qasqhai Benzinli"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-left: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">Nissan Qasqhai Benzinli</td><td data-sheets-value="[null,2,"100km'de 6.6L Yak\u0131yor"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">100km'de 6.6L Yakıyor</td><td data-sheets-value="[null,2,"Y\u0131lda= 15.000x6.6 /100 ="]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;">Yılda= 15.000x6.6 /100 =</td><td data-sheets-value="[null,2,"990 L"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">990 L</td><td data-sheets-value="[null,2,"= 4455 TL",null,null,null,1]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">= 4455 TL</td><td data-sheets-value="[null,2,"371 TL"]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">371 TL</td><td data-sheets-value="[null,3,null,74000]" style="border-bottom: 1px solid #000000; border-right: 1px solid #000000; padding: 0px 0px 0px 0px; text-align: right; vertical-align: bottom;">74000</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Maliyet tablosuna örnekleme olarak aklımda kalan 3 aracın yakıt maliyetlerini hesapladım. Liste fiyatlarını satış anında indirim olacağını varsayarak yaklaşık 1000TL düşük hesapladım. Bu durumda yıllık bazda VW, Nissan'a göre 1500TL fazla, Kia ise 3500TL fazla yakıt maliyeti yaratıyor. Yani her yıl üstüne 3500TL ekliyoruz gibi düşünürsek neredeyse 2 yılda Kia, Nissan fiyatına gelmiş olacak. Nissan hiç bir zaman VW fiyatına gelmeyecek. VW ise zaten ilk alım maliyeti daima yüksek kaldığı için daima yüksek kalıyor. Yine de benzin maliyeti, Kia ve diğer SUV'lardan düşük kalıyor.<br />
<br />
Not: Üreticilerin belirttiği yakıt değerleri genellikle hiç gerçekçi olmuyor. Genelde en az 1L daha yüksek yakış değerlerine ulaşıyorlar. Bu durumda yukarıdaki tabloda KIA için en az 13L, VW için en az 10L, Nissan için ise en az 7.5L olarak düşünmek gerekir. Bu durumda aylık maliyetler sırasıyla: 730TL, 563TL, 422TL şeklinde oluyor.<br />
<br />
Şimdi gelelim 2.el pazarı incelemesine:<br />
<br />
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" dir="ltr" style="border-collapse: collapse; border: 1px solid #ccc; font-family: calibri,arial,sans,sans-serif; font-size: 13px; table-layout: fixed;"><colgroup><col width="81"></col><col width="81"></col><col width="81"></col><col width="81"></col></colgroup><tbody>
<tr style="height: 20px;"><td style="padding: 0px 0px 0px 0px; vertical-align: bottom;"></td><td data-sheets-value="[null,2,"2010 Sonras\u0131"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">2010 Sonrası</td><td data-sheets-value="[null,2,"2013 Sonras\u0131"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">2013 Sonrası</td><td data-sheets-value="[null,2,"2014 Model"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">2014 Model</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Volkswagen"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">Volkswagen</td><td data-sheets-value="[null,3,null,575]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">575</td><td data-sheets-value="[null,3,null,140]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">140</td><td data-sheets-value="[null,3,null,40]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">40</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Hyundai"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">Hyundai</td><td data-sheets-value="[null,3,null,590]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">590</td><td data-sheets-value="[null,3,null,308]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">308</td><td data-sheets-value="[null,3,null,57]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">57</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Kia"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">Kia</td><td data-sheets-value="[null,3,null,723]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">723</td><td data-sheets-value="[null,3,null,353]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">353</td><td data-sheets-value="[null,3,null,73]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">73</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Dacia"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">Dacia</td><td data-sheets-value="[null,3,null,899]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">899</td><td data-sheets-value="[null,3,null,239]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">239</td><td data-sheets-value="[null,3,null,38]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">38</td></tr>
<tr style="height: 20px;"><td data-sheets-value="[null,2,"Nissan"]" style="font-size: 110%; padding: 0px; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">Nissan</td><td data-sheets-value="[null,3,null,2246]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">2246</td><td data-sheets-value="[null,3,null,644]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">644</td><td data-sheets-value="[null,3,null,205]" style="font-size: 110%; padding: 0px; text-align: right; vertical-align: bottom; white-space: nowrap;">205</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Sahibinden.com 'dan kendimce aldığım verileri yorumlamaya çalışıyorum. Üzerine yoğunlaştığım markaları özellikle baz almaya çalıştım. 2010 ve sonrası modeller için ilanlar, 2013 sonrası ilanlar ve 2014 modeller için ilanlara baktığımızda yukarıdaki gibi bir tablo ile karşılaşıyoruz.<br />
<div>
<br />
Tabi verileri incelediğimizde Nissan sahipleri 5 yılı doldurmadan araçlarını elden çıkartmayı hedeflemişler, çabuk eskiyor veya diğer marka sahipleri daha uzun kullanabiliyor diye bir anlam da çıkabilir. Ancak yine de piyasada bir markanın ne kadar olduğunu görmek açısından faydası olacağını düşünüyorum. Şu anda bir çok farklı nedenle araçlar 2.el satılıyor olabilir. Yine de rakamlar bir fikir verecektir.<br />
<br /></div>
<div>
Burada dikkat çeken Nissan'ın hatırı sayılır bir pazarı olduğu. Rakiplerinin çok ötesinde. Ya çok tercih edilmiş ve ediliyor. Ya da tam tersi, sahipleri hiç memnun değil, çok fazla satmaya çalışıyor. Burada görmeye çalıştığım piyasadaki yaklaşık pazar payları ve 2.eldeki satış durumları. Nissan'ın hatırı sayılır bir hayran kitlesi olduğu açık. Dacia da beklemediğim şekilde alıcı bulmuş. Tabi bunda düşük fiyat politikası olduğu kesin. Kia da benzer şekilde Hyundai ve VW'den daha çok satış rakamı yakalamış gibi. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hyundai yakıt maliyetinin yüksek olması nedeniyle ilgimi çekmesede, Nissan'ın Pazar payı veya bu kadar yüksek satışının olması ilgimi çekti. Uygun yakış maliyetleri ve ilk alım maliyetinin düşük olması da tercih sebebi olabilir. Bir tek küçük motorunun o kasa için yeterli olup olmadığını test etmek gerekiyor. Bu da bir deneme sürüşü yaparak çok kolay öğrenilebilir. Veya 1.5 opsiyonu fiyat/performans açısından incelenebilir.</div>
<div>
<br />
Burada kendimce ihtiyaçlarım ve araştırmalarımı paylaşmaya çalıştım. Hiç bir markanın daha üstün veya kesin daha iyi olduğunu ima etmiyorum. Ben de kendimce yorum yapmaya çalıştım. Son olarak hangi marka olursa olsun (tabiki pahalı markalarda fabrikasyon dediğimiz hata olasılıkları oldukça düşüyor ama..) alacağınız araç can sıkıcı bir takım kronik problemlerle gelmiş/geliyor olabilir. Bu da tamamen şansınıza kalmış oluyor. Biraz da bu yüzden bir kişi belli bir markadan kesinlikle memnun değilken diğerinde hiç problem yaşamadığı için hayran, bir başkası da tam tersi markaları tavsiye edebiliyor. Hangisini tercih ederseniz edin, sorunsuz bir alış/satış ve konforlu bir sürüş dilerim.<br />
</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-8025470900784134532014-11-08T01:10:00.003+02:002014-11-08T01:16:58.624+02:00MP3'lerimizi Nasıl Düzenleriz? (MusicBrainzPickard)Bir önceki yazımın pek de ilgi çekici olmadığını kabul ediyorum. Ama bunun daha faydalı ve ilgi çekici olacağını umuyorum. İcat'lar ihtiyaçlardan doğarmış. Ben de bir kaç ihtiyacım için bulduğum güzel programları sizlerle paylaşmak istedim. Ben olsa ne güzel olurdu diye yola çıkıp, bu uygulamalarla karşılaştım. Belki sizin aklınızda yoktur ama görünce "..ya sahi, ne iyi oldu.." dersiniz diye düşünüyorum.<br />
Öncelikle problemi tanımlamak lazım:<br />
Farklı kaynaklardan gelmiş yüzlerce mp3 var. Ama bunları cep telefonuna veya tablet'e kopyalayıp, arabada, yolda, tatilde dinlemeye kalkınca görüyorsunuz ki, önceden playlist yapmamışsanız random (rastgele) seçeneklerle o anki modunuza uyduramayabiliyorsunuz. Dahası arama yaparak parçaya ulaşmak yine mümkün olmuyor. Çünkü ne mp3'ün kendi adı, ne de mp3 içinde yer alan mp3 tagleri doğru bilgiler içermeyebiliyor. Böyle olunca elinizde yüzlerce parçadan oluşan bir arşiv olduğunu ama koleksiyonunuzun kullanışsız olduğunu görüyorsunuz. Oturup düzenlemeye kalksanız epey bi mesai harcamanız lazım.<br />
İşte bu noktada bu dosyaları benim yerime düzenleyen bir sistem olsa ne iyi olurdu dedim. Dedim ve bulmam da uzun sürmedi. Benzer işleri yapan başka programlar da gördüm. Tek isteğim tagleri güncellemekti. Ama gördüm ki MusicBrainzPickard dosyaları da rename edip hatta klasörlere taşıyabiliyor. Böylece elimde karma duran klasörleri daha kullanılabilir hale getirme fırsatım oldu.<br />
Programı internetten başka kaynaklardan öğrenme şansınız da var. Ben sadece kısa bir sunumla kendimce anlatmaya çalıştım.<br />
<br />
Uygulamayı buradan indirebilirsiniz:<br />
http://musicbrainz.org/<br />
<br />
Anlattığım video'yu da buradan izleyebilirsiniz:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/5hkUU4FSxTQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-69643534775302514582014-10-27T23:33:00.001+02:002014-10-27T23:33:51.065+02:00Bilgisayar Okur-Yazarlığı<div style="text-align: justify;">
İşim gereği zaten bütün gün bilgisayarla haşır neşirim. Bir de iş dışında ilgilenip hobi olarak da teknolojiyi sevince doğal olarak yenilikleri takip ediyor insan. Çevremde bu yönümü ve problem çözmeyi sevdiğimi de bilenler zaman zaman çözemedikleri sorunları bana danışırlar. Ben de arar-tarar bulabilirsem cevabını onlara iletirim. Yalnız geçen sürede şunu gördüm: başta işletim sistemi olarak DOS vardı. Komut satırında çalıştığı için ezberleyebildiğin ve bildiğin komutlar dışında bişey yapamazdın. Ama o dönemde zaten kimse bilgisayarda bişey yapmazdı. :) </div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra Windows 3.1 geldi. (Arada 3.0 da vardı sanırım, ama şimdi hafızamı zorlayamayacağım...) Neyse uzun lafın kısası, MAC'den çalıntı olduğu söylenen ve görsel bir arayüz sunan windows yayılmanın başlangıcı oldu. O zamanlar hayat daha kolaydı. Kolaymış... Bir nesil, sadece word, excel kullanarak, hala kütüphaneden kaynaklardan bulduklarını bilgisayara kendisi yazarak, hepsini copy-paste yapamadığı için özet çıkararak yetişti. Hatta ilk bilgisayar kullandığım yıllarda mouse kullanımı çok yaygın olmadığı için, tıpkı kalem kullanmaya alışmak gibi özellikle yaşı daha ileri olanlara basit oyunlarla alıştırma yaptırılırdı. Üniversitede bilgisayarda ödev yapmaya iyice alıştık. Word-Excel'in inceliklerini bu sayede öğrendik. İş hayatına da atıldığımızda en çok aranan, mesleki bilgi, en az 1 yabancı dil ve tabiki Office bilgisiydi. Bir süre sonra bir baktık, herkes Office biliyor. Bir süre için herkes bilgisayar biliyordu. Herkes çok iyiydi. Ta ki, bu mobil cihazlar, internet ve çeşitlilik artana kadar. Şimdi saflar yine ayrıldı. Öğrenecek şey her geçen gün artıyo. Bir kaynaktan beslenmek yetmiyo. Artık cep telefonu sadece telefon değil. Sadece word-excel bilmek de artık yetmiyor. İşte bilgisayar okur-yazarlığı dediğim şey bu. Aslında başlık yanlış olmuş. Şimdi fark ettim: "Teknoloji okur-yazarlığı" olmalıymış. Bir tarafta Android'ciler (ki ben) diğer tarafta Apple IOS'cular (ki saygı duyarım yine ben). O bunu yapabiliyor, bu yapamıyor, bu özellik onda yok bende var, ben daha stabilim, benim ekranım daha geniş. Ben daha çok uygulamaya destek veriyorum. Sonra çapraz kurlar başlıyor. Bendeki uygulamalar hem bilgisayarda var, hem diğer platformlarda. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sıkıntı ise şu ! Gerçekten hepimizin cebinde evdeki buzdolabı fiyatında avuç içi kadar mini bilgisayarlar mevcut. Üstelik mobil ağlar ve internet yaygınlığı sayesinde bu cihazlar sadece mini bilgisayar değil üstelik bir de akıllı'lar. Kimi zaman küstah bile olabiliyorlar. Sonuçta elinizdeki cihazla yapabileceklerinizin sınırı yok. Mühim olan o cihazın ne kadar akıllı olduğu değil. Kullananın ne kadar akıllı olduğu. Okur yazarlığımız o kadar sınırlı ki, bir üst modelin neden bir üst olduğunu bilmeden alıyoruz. Neye ihtiyacım var, bu cihaz hayatımda neyi kolaylaştırır, ne kadar para verirsem ederini ödemiş olurum, ne kadar para verip üstünü alırsam gereğinden fazlasını almış olurum. Her zaman son teknoloji gerçekten son teknoloji midir? Bir önceki yazımda da benzer bişeyden bahsetmiştim aslında. İşin maddi boyutunu bir kenara bırakalım. Sormak, sorgulamak istediğim elimizdeki cihazları ne boyutta kullanabiliyoruz? Her detay ayarından, sensörlerinden, uygulamalarından haberdar mıyız? Bir NFC tag araştırmaya başladım, sırf yeni aldığım telefonda var diye. Alırken haberim yoktu. Daha dün akşam öğrendim ki, 3-4 çeşit tag var, hepsinin farklı özellikleri var, her telefon her tip nfc tag'ını desteklemiyor. vs.vs. Bu, başka bir blog yazısının konusu.. Zaman zaman da insanlara kızıyorum. Sadece facebook iletilerine bakmak, twitter'a tweet atmak için akıllı telefon alıyorsan ki %90 öyle yapıyor, son teknolojiye ihtiyacın yok arkadaşım. Bunun en ucuzu da aynısını yapıyor. Elindeki cihazın upgrade'i nereden yapılır, yeni uygulamalar nereden yüklenir, senin telefona uyduğun değil, telefonun senin elinde bir silaha dönüşeceği veya şıp diye bütün ayarlarına hakim olabildiğin bir dünya olsun istiyorum belki de.. Ya da herkes o detayda bilmeyebilir ama temel şeyleri bilsin. Cep telefonunun wireless'ı nasıl açılır kapanır, bluetooth ile cep telefonu başka bir cihaza nasıl bağlanır. Yan komşuya son dedikoduları, instagram'daki bilmemkimin fotolarını cep telefonundan göstermek değil de dünyanın öbür ucunda olan biteni de takip edebilen veya iletişim kurabilen. Cep telefonunu entellektüel amaçları için de kullanabilen ya da en azından kullanabilen. </div>
<div style="text-align: justify;">
Daha basit örnekler vermeye çalışayım; cep telefonundan dağın başında faturasını ödeyebilen, para transfer edebilen, mail gönderip alabilen, yanında kimliği olmadığı halde sorulduğunda şak diye cep telefonundan çıkarabilen veya mail ile gönderebilen. Ne bileyim işte, magazin dışında da telefonun yapabildiklerini kullanabilen bi nesil istiyorum. Teknoloji okur yazarlığımızın, özentimizin gerisinde olduğunun farkındayım. Malesef işin magazin boyutunu henüz geçemedik. Teknoloji dışındaki yeteneklerini teknolojiyi de kullanarak yaymayı başarabilen veya işindeki performansını arttırmak için kullananları görmeyi isterim. Elin adamı (Amerika'daki lise öğrencisi) oturduğu yerden bir blog veya videolog'lar ile bir anda 100'lerce kişiye ulaşıyor. Takipcisi oluyor. Adam resmen dünyaya yayın yapıyor. Eskiden imkan yoktu, bu tür şeyler için çok yatırım gerekirdi. Bir ekiple çalışmak, bu işe para yatırmak vs. gerekirdi. Şimdi platformlar hazır. Yatırım çok az. Sadece fikirlerle bir şeyleri birleştirerek yapmak mümkün. Sadece girişimci ve aklını kullanan insanlar gerekiyor. İnşallah okur-yazarlığımız ortalamanın üstüne çıkar da, teknoloji rüzgarını arkamıza alır yürür gideriz.. Herkese ihtiyacı olduğu ve kullanabileceği kadar teknoloji, gereğinden fazlasının olmadığı (biraz da gerçek sosyal) bir dünya diliyorum. Klasik olacak ama bu cihazların kölesi değil efendisi olun. Bu yüzden de okur-yazarlığınızı arttırın. ;)</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-16149838421706874482014-06-20T10:24:00.000+03:002014-06-20T10:44:09.752+03:00Akıllı Telefon İncelemesi - Haziran 2014Hızlı bir sabah yazısıyla uzun zamandır güncellemediğim blog'uma yeni bir nefes getireyim dedim. Bu ara yeni telefon alma çabasındayım. 3-4 gündür de piyasa araştırması yapıyorum. Deneyimlerimi ve düşüncelerimi paylaşmak istedim.<br />
<br />
Öncelikle telefon ihtiyacımın doğduğu yerden, yani eski telefonumdan başlayayım. Şu anki telefonum, HTC Desire HD. Vakti zamanında HTC markasının amiral gemisi, döneminin en büyük ekranlı ! telefonu olarak lanse edilen (4.3inch) telefondu. Malesef ben aldıktan kısa süre sonra Amiral battı. Nedense HTC Android sürümünü bu telefon için güncelleyi kesti. Buraya arge yapmak istemedi herhalde. Android 2.3.5 gibi bir versiyonda kaldık. Uçan kaçan yazılar, güzel ve kullanışlı menüler veya fotoğraf/video gibi yazılımla desteklenen bir çok yenilikten geri kaldık. Dahası kendisi tam bir batarya canavarı çıktı. 1 gün gitmeyen bataryası, zaman içinde de eskiyince yarım günde biter oldu. Yedek batarya ile telefonun boyutlarını 2 katına çıkarttım ama pil ömrü ancak 2 katına çıkıp 1 gün zar zor gider oldu. Neyse sonuçta HTC tam bir hezimet, tam bir eziyetti bana. O dönem eve giren hırsıza tüm sermayeyi yükleyince kızıp, eve değerli bişey alacağıma yanımda taşıyacağım faydalı bi şeye para harcarım daha iyi diyip 1500 liraya kıymıştım. İnşallah kırılmaz, çalınmaz diyerek almıştım telefonu, fena da gitmedi ama 2-3 yılda bir yenilenen teknolojiyle 1500TL harcamak da çok akıl karı değil. Bilgisayar gibi kısa süre sonra atıl vaziyete geliyo bu tür cihazlar.<br />
<br />
Gelelim bugünkü piyasa araştırmama. Birbirinin dengi olabilecek 5-6 telefonu inceledim kabaca. En başta şunu söyliyim, bazı çok iyi görünen kıyaslama siteleri bile telefonun özelliklerini eksik veya yanlış yazabiliyor. Atıyorum sizin için FM radyosu olması çok önemli diyelim, X telefonda bu özellik yok diye yazmış, halbuki var. Kıyaslama ve teknik özelliklerin olduğu sayfalara malesef %100 güven olmuyor. Bir de bi sayfa IOS yanlısı iken, diğeri Android veya Samsung yanlısı çıkıyor. Birini göklere çıkartırken diğerini yerin dibine geçiriyor. Hemen anlıyorsun taraflı yaklaşıldığını. Çünkü piyasada Android'çiler ve Apple'cılar diye iki taraf var. Windows'culara ise rastlanmıyor.<br />
<br />
Şu anda dikkat çeken marka ve modeller şunlar: Samsung Galaxy Note3, Samsung Galaxy S5, Sony xperia Z2, HTC One M8, LG G2 veya Nexus 5, Apple iphone 5s. Hepsinin standart sağladığı özelliklerin yanısıra görebildiğim kadarıyla öne çıktıkları belli başlı özellikler var. Eğer aradığınız özellik bunlardan biriyse almak mantıklı, değilse fiyat/perf. oranına göre kendiniz karar vermeniz gerekiyor. Sırayla gideyim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.etisalat.lk/images/Devices/device-top-samsung-galaxy-note3.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.etisalat.lk/images/Devices/device-top-samsung-galaxy-note3.png" height="284" width="320" /></a></div>
<br />
Samsung Galaxy Note3: Öne çıkan özelliği geniş-büyük ekran ve stylus kalemi. Kalemle gelen yazı yazma, not alma ve kalemin getirdiği ek menü özelliklerine ihtiyaç duyuyorsanız bu telefon size göre. Bana göre aşırı büyüklük avantaj olduğu kadar taşıma açısından da dezavantaj.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://static10.okazii.ro/poze/samsung-galaxy-s5/New_samsung_galaxy_s5_1.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://static10.okazii.ro/poze/samsung-galaxy-s5/New_samsung_galaxy_s5_1.png" height="173" width="320" /></a></div>
<br />
Samsung Galaxy S5: Note3'e göre işlemci ve ram özellikleri daha iyi olduğu söyleniyor. Ebatları biraz daha ufak, fotoğraf çekme yetenekleri oldukça iyi. Prof. fotoğraf makinalarındaki yakın objeyi netleme, uzaktakini flu gösterme gibi özellikleri var. Bunun dışında suya dayanıklı. Yani kısa süreli sıvı temasından zarar görmez deniyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://business.ee.co.uk/content/ee-shop/smallbusiness/campaigns/sony/sony-xperia-z2/_jcr_content/par/two_column_shout_1/image.img.800.450.medium.png/1395059581625.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://business.ee.co.uk/content/ee-shop/smallbusiness/campaigns/sony/sony-xperia-z2/_jcr_content/par/two_column_shout_1/image.img.800.450.medium.png/1395059581625.png" height="180" width="320" /></a></div>
<br />
Sony xperia Z2: Ebatları biraz büyük, sony tasarım kalitesinde ve multimedia özellikleri sony'e yakışır şekilde üstün. Güzel ses ve görüntü kalitesinin yanısıra, fotoğraf çekimlerinde de iyi. Kamerasına özel işlemcisi olduğu söyleniyor. Bunların dışında en büyük artısı 1.5m'ye kadar suda fotoğraf video çekebiliyor olması. Çünkü tamamen su geçirmez özellikte. Suya dayanıklı başka telefonlar var ama tam anlamıyla waterproof başka telefona rastlamadım. Teknik özellikleri olarak emsalleri kadar iyi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://s.turkcell.com.tr/SiteAssets/Cihaz/cep-telefonu/htc/yeni-htc-one/cg/10/10_600x450.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://s.turkcell.com.tr/SiteAssets/Cihaz/cep-telefonu/htc/yeni-htc-one/cg/10/10_600x450.png" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
HTC One M8: Diğerlerinden ayrılıp öne çıkan özelliklerinden biri aliminyum kasa olması. Yani darbelere vs. dayanıklı. Ön yüzünde çift hoparlör'ü var. Yani telefonu kendinize tutarken izlediğiniz video ya da dinlediğiniz müziğin sesi daha net duyuluyor. Kamera megapixel'i düşük gibi değer olarak ama kullandığı Ultramegapixel teknolojisi nedeniyle daha yüksek fotoğraf kalitesi sunuyor. Arka yüzde çift kamera sayesinde derinlik ve 3 boyutlu video çekim gibi ek özellikleri var. Yani birinin fotoğrafını çekerken bir adım önünde kar yağıyor efekti verebiliyor.(muş) Boyutu büyük, ince uzun bir ekranı var diğer telefonlar gibi. Dezavantajı Fiyatı. Piyasadaki en yüksek fiyat sayılır. 2500TL civarında satılıyor.<br />
<a href="http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1386666148_lg-g2.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1386666148_lg-g2.jpeg" height="187" width="320" /></a><br />
LG G2: Diğerlerine yakın teknik özellikleri olduğu iddia ediliyor ama fiyat farkı çok fazla. Emsal olarak yukarıdaki yazdıklarım 2000-2200 TL bandında yer alırken LG 1500 bandına oturmuş. Bu kadar farkla elbet eksiği vardır diyor insan. İşte Android'lerde pek de alışkın olmadığımız Memory card takılamama sorunu var bu telefonda. SDkart okuyucu konulmadığı için telefonun dahili hafızası neyse onunla kullanıyorsunuz. 16 alır, sonra 32'ye çıkarırım deme şansınız yok. Bu ve bunun gibi başka eksileri de vardır. Tek artısı fiyatı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1390032773_nexus5.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1390032773_nexus5.png" height="264" width="320" /></a></div>
<br />
LG Nexus 5: Bunun da fiyatı yine diğer LG gibi düşük. Tek öne çıkan özelliği native Android kullanıyor. Yani google'ın geliştirdiği Android'in orijinal versiyonunu ekleme çıkarma yapmadan kullanıyor olması. Bu daha hızlı, daha stabil bir ortam sağlayabilir veya ilerde güncelleme sıkıntısı yaşanmaz sanıyorum. Ama yine de samsung'da olduğu gibi menülerde yaratılan kullanışlı kısa yollar, menüler de bu telefonda yok. Bu da dezavantaj olabilir. Telefona basit ufak eklemelerle yaptıkları hoşluklar bu telefonda olmayacaktır. Fiyat avantajı dışında çok büyük artısı yok yine.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://cdn.iphoned.nl/wp-content/uploads/2013/10/iphone5s-selection-hero-20131.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://cdn.iphoned.nl/wp-content/uploads/2013/10/iphone5s-selection-hero-20131.png" /></a></div>
<br />
Son olarak Apple iphone 5s: Boyutları hala ergonomik, kasa HTC'de olduğu gibi aliminyum. Yani sağlam. işletim sistemi ve kullanım kolaylığı, piyasadaki yaygınlığı zaten ortada, biliniyor. Teknik özellikleri bazı diğer telefonlar kadar yüksek değil yine de bağımlıları tarafından daha hızlı, daha stabil, daha kullanışlı gibi yönleriyle öne çıkıyor.<br />
<br />
Sonuç: İlk akıllı telefonumu alırken 1500lira çok gelse de almıştım. Uzun bir süredir de, yenilemem gerekirse bir 1500 daha verir miyim? 2-3 yılda bir bu paraları ölecek bir teknolojiye bile bile yatırmak ne kadar doğru, en uzun, en verimli ne şekilde kullanabilirim diye düşünüp duruyordum. Bugün ise baktığımda artık akıllı telefon pazarının daha büyüdüğünü, artık 1500'ün çok değil, 2000-2500 bandının normal karşılandığını görür oldum. Buna daha çok üzüldüm. Piyasayı ilk etapta iphone çekip yükseltti sanıyorum, sonra hangi rekabet fiyatları yukarı çekti bilmiyorum. Ama bir sonraki telefonu alırken de 3000-3500 lira normal olursa bu iş çığ gibi büyümeye devam eder, insanlardaki yeni teknoloji merakı da piyasayı canlı tutar diye korkuyorum. Ne olursa olsun, nihayetinde ihtiyacımız iletişim halinde olmak. Telefonla görüşmek. Yanında internet, yanında sosyal ağ, yanında faydalı uygulamalar ve GPS gibi ek özellikler geliyor. Hatta 3 boyutlu fotoğraf, video çekimleri, hatta ve hatta kalp atış sensörü bile sunuluyor. Her telefon bir mini bilgisayar, fotoğraf çekim stüdyosu, internet tarayıcı ve bağlantı istasyonu olarak sunuluyor. Aldıktan sonra ilk bir kaç ay o özelliklerini kurcaladıktan sonra unutacağımız 100tane ek fonksiyonla geliyorlar. Bu yüzden kendi adıma aaa bunda şu da varmış, işlemcisi şu kadar hızlıymış, güçlüymüş, demek yerine temel ihtiyacıma odaklanmak istiyorum. İnternet, telefon, mobil uygulamalar. Bunlar hemen hepsinde zaten var. Profesyonel fotoğrafçı değilim, sanatsal fotoğraflar da çekmiyorum. Kalp atış sensörü olmadan bugüne kadar sorunsuz yaşadım. GPS vs. gibi bi takım özellikler zaten hemen her telefonda var ve tabiki güzel özellikler. Şimdi 1000'lerce TL vermek yerine fiyat/perf. oranı en uygun olan telefonu aşırıya kaçmadan seçmeye çalışacağım. Umarım uzun vadede teknolojinin gelişmesi hızıyla ters orantılı olarak fiyat politikaları ucuzlar. Talebi düşürmediğimiz sürece fiyatlar tırmanmaya devam edecek gibi görünüyor. :(<br />
<br />
Not: Kısa zaman önce balayı için Fransa'daydım. 2000TL civarında satılan iphone 5s, orada operatör avantajıyla 300Euro, yani 1000TL civarında satılıyordu. Bizde ise operatörler hemen hemen hiç bir fiyat avantajı sunamıyorlar. O açıdan da kazık yiyoruz ne yazıkki..orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-79182851401032653142014-01-01T22:40:00.000+02:002014-01-01T22:47:59.781+02:00Mobil Chat Uygulamaları ve Karşılaştırma YazısıMerhaba..<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bu seferki yazımı biraz kişisel meraktan yola çıkarak, sonra da bir karşılaştırma ve araştırma yazısı olarak hazırlamak istedim. Çıkış noktam şu oldu: "Her geçen gün yeni bir Akıllı Telefon CHAT yazılımı ortaya çıkıyor. Peki, hangisini kullanmalıyım? Hepsi - hiç biri? Birbirlerine olan üstünlükleri nedir ki, bir başkasını tercih edeyim?"</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazılımlar ilk yayılmaya başladığında (ki yayılım esas, çünkü biriyle haberleşmek istiyorsanız, telefonun diğer ucunda da birisine ihtiyaç duyuyorsunuz..) WhatsApp ve Viber ilk dikkatimi çekenler olmuştu. Basitçe kıyaslarsak biriyle mesaj göndermek kolay olurken, diğeri sadece sesli telefon görüşmeleri için kullanılıyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu durumda akla şu soru gelebilir: Zaten telefonla, telefon görüşmesi ve SMS ile de mesajlaşma varken böyle yazılımlara neden gerek olsun. Birincisi GSM operatörlerinin tarife yapısı. Sesli görüşme ve SMS paketlerini adet ve süreyle sınırlarken, internet tarifeleri MB başına veya hız olarak tarifelendirilmekteydi. Diğer gerekçeler ise, bu programların basit SMS ve görüşme dışında ek özelliklerinin bulunması ve PC'ler gibi farklı platformlarda da çalışabiliyor olmaları.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi öne çıkan özelliklerini de sayacak olursak:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
WhatsApp: SMS gönderme ile öne çıktı, şimdi bunun yanısıra bir çok farklı işlevi daha yerine getirebiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Viber: Sesli görüşme ile ön plana çıktı, bunun dışında standart chat ve dosya paylaşımı için temel bir çok özelliğe sahip.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
LINE: Diğer chat programları gibi bazı standartları sağlıyor. (Aşağıdaki tablodan da görebilirsiniz.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tango: Görüntülü görüşme ile ön plana çıktı. Son zamanlarda diğer chat özelliklerini de bünyesinde barındırıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tictoc: Bu en son duyduğum chat programı. Bir çok diğer özelliğinin yanısıra PC-Smartphone arasında session yani oturum paylaşımı, aynı anda iki platformda birden yazışma gibi iletişimin sağlanması. Özellikle video paylaşıldığında karşı tarafa tüm video'yu göndermeden online streming yapabilme özelliği ilginç gelmişti. Ancak bunu yapabilmek için tabiki sizin paylaştığınız dosyayı sunucuda tutuyor. Yani sizin karşı tarafa gönderdiğiniz bilgiler aslında internette bir sunucuda depolanıyor. Biraz kişisel mahremiyete ters düşüyor bu yönden. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte dışardan bakıldığında birebir aynı görünen ve benzer özellikler taşıyan bu programlar aslında detaylarında farklı özellikler barındırabiliyor. Bunun yanısıra hepsinin bedava ?!? olmasının karşıt bedelleri var. Genelde reklam içermeseler de bu uygulamalar, size ait bilgileri ve telefon rehberiniz gibi özelliklere erişim yetkisi talep ediyorlar. Burada amaç uygulamayı kullanan ve sizin rehberinizde yer alan diğer kullanıcıları ayırt edip size haber vermek. Yani diyelim WhatsApp yüklediniz, listenizdeki A-B-C kullanıcıları da WhatsApp kullanıyor. Uygulama bunu algılayıp size haber veriyor. Tam tersi, sizi de onlara bildirmiş oluyor. Bu ve bunun gibi durumları düşündüğümüzde bu programlar, bedava olmalarının yanı sıra aslında sizden, sizin istemediğiniz bazı şeyleri de ifşa etmiş oluyorlar. Ayrıca programların güvenlik seviyleri de, mesajlarınızın bir başkası tarafından okunup okunamadığı veya program üzerinden telefonunuzun diğer alanlarının da hacklenip hacklenemeyeceği anlamına geliyor. Yani yazılımın bir güvenlik açığı belki telefon görüşmelerinizin dinlenmesi, kaydedilmesi veya başkalarıyla paylaşılmasına olanak tanıyor olabilir. İşte bu gibi nedenlerle aslında size fayda sağlayan bu yazılımlar, doğru tercih edilmediği taktirde çok fazla zarar da verebilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aşağıda hangi yazılımın ne gibi özellikleri olduğunu kıyaslar bir tablo hazırlamaya çalışmıştım. Ancak hazırlarken uygulamaların sürekli değişiklik gösterdiğini ve her özelliğini açık ve net yazmadıklarını gördüm. Bir de araştırmamın ortalarında en aşağıdaki link'i buldum. Çok daha kapsamlı ve detaylı bir kıyaslama tablosu vardı burada. Ben de kaynak olarak orayı göstermek ama yine de bulduklarımı sizlerle paylaşmak istedim. Buradaki uygulamaların bir kısmını ben de aktif olarak kullanıyorum. Sizden ricam eğer sizler de bu uygulamaları kullanıyorsanız, iyi ve kötü öne çıkan özelliklerini yorumlarınızla belirtmenizdir. Böylece kullanmayan - bilmeyenler için hangisini neden tercih edilmesi gerektiğinin bildiren güzel bir araştırma ortaya koymuş olabiliriz. Ben bildiklerimi elimden geldiğince paylaşmaya çalıştım. Sizlerle daha doğru ve gelişmiş bir araştırma haline dönüştürmek istiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" style="border-collapse: collapse; width: 458px;">
<colgroup><col style="mso-width-alt: 4644; mso-width-source: userset; width: 95pt;" width="127"></col>
<col span="3" style="mso-width-alt: 3254; mso-width-source: userset; width: 67pt;" width="89"></col>
<col style="width: 48pt;" width="64"></col>
</colgroup><tbody>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt; width: 95pt;" width="127"></td>
<td style="width: 67pt;" width="89">WhatsApp</td>
<td style="width: 67pt;" width="89">Viber</td>
<td style="width: 67pt;" width="89">LINE</td>
<td style="width: 48pt;" width="64">Tango</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;"></td>
<td class="xl64" style="width: 67pt;" width="89">2009</td>
<td class="xl64" style="border-left: none; width: 67pt;" width="89">2010</td>
<td class="xl64" style="border-left: none; width: 67pt;" width="89">2011</td>
<td class="xl64" style="border-left: none; width: 48pt;" width="64">2009</td>
</tr>
<tr height="80" style="height: 60.0pt;">
<td class="xl63" height="80" style="height: 60.0pt;">Kısaca</td>
<td class="xl65" style="border-top: none; width: 67pt;" width="89">Yahoo'dan ayrılan
2 kişi tarafından oluşturuldu</td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 67pt;" width="89">Kıbrıs'lı
bir firma tarafından yazıldı.</td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 67pt;" width="89">Japon
Menşei'li.</td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 48pt;" width="64">California
menşeyli.</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">SMS</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Group Chat</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Voice Call</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">only Iphone</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Video Call</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Contact Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Foto Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Video Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Ses Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Lokasyon Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Dosya Paylaşma</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Mesajlaşma Protokolü</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">XMPP</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Android</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">IOS (Iphone)</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X Paralı</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">IOS (Ipad)</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Blackberry</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Windows Phone</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Windows PC</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Linux</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">Beta Test</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Mac OS</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Symbian</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">X</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Web Client</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;">Beta</td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;"></td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;">Free?</td>
<td class="xl67" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="60" style="height: 45.0pt;">
<td class="xl63" height="60" style="height: 45.0pt;">Güvenlik</td>
<td class="xl65" style="border-top: none; width: 67pt;" width="89">Mesajlar crypto'lu
gönderiliyor</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="160" style="height: 120.0pt;">
<td class="xl63" height="160" style="height: 120.0pt;">Mahremiyet</td>
<td class="xl65" style="border-top: none; width: 67pt;" width="89">-Tüm Adres
defteriniz WhatsApp Sunucularında tutuluyor<br />
-Son online olunan saat görünüyor</td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="20" style="height: 15.0pt;">
<td class="xl63" height="20" style="height: 15.0pt;"></td>
<td class="xl66" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
<tr height="160" style="height: 120.0pt;">
<td class="xl63" height="160" style="height: 120.0pt;">Artıları</td>
<td class="xl66" style="border-top: none;"></td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 67pt;" width="89">-Viberout
ile viber dışı numaralar aranabiliyor</td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 67pt;" width="89">-Oyun
da içeriyor</td>
<td class="xl65" style="border-left: none; border-top: none; width: 48pt;" width="64">-
Oyun da içeriyor<br />
- TR dil desteği mevcut<br />
- Video Chat</td>
</tr>
<tr height="80" style="height: 60.0pt;">
<td class="xl63" height="80" style="height: 60.0pt;">Eksileri</td>
<td class="xl65" style="border-top: none; width: 67pt;" width="89">-Daha önce
Güvenlik açıkları bulunmuş</td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
<td class="xl66" style="border-left: none; border-top: none;"></td>
</tr>
</tbody></table>
<br />
<a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Comparison_of_instant_messaging_clients">http://en.wikipedia.org/wiki/Comparison_of_instant_messaging_clients</a>orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-76813814746848292732013-11-12T20:47:00.001+02:002013-11-12T20:56:20.454+02:00MÜZİĞİN GÜCÜ !<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;">İ</span>lk ilk ilk sahne aldığımızda şunlar geçmişti aklımdan(ilk grubum), o yılbaşı progamında sürpriz bir şekilde 1 ay kala bizleri bir araya getirdiler. Şirket içi bir mail dolaştı önce: "Müzik enstrümanı çalmayı bilen var mı?" diye. Tam da "Yetenek Sizsiniz" yarışmasının popülerleştiği yıllar, yaklaşık 2 yıl kadar önce. (2012'ye çeyrek kala) Herhalde o tarz bir etkinlik olacak, insanlar sahneye çıkıp yeteneklerini sergileyecek diye düşünmüştüm. Yani bireysel performanslar. Derken bir başka mail geldi, sen-sen-sen bir grupsunuz, kalanlar diğer bir grup. Saz, halk müziği vb. bir ekip, pop-rock yerli-yabancı bir başka ekip olmuştu. Size stüdyo kiralıycaz, başınıza da eğitmen (koç) vericez, çalışacaksınız olacak.. Kimi birbirini hiç tanımayan bizler bir öğle yemeğinde bir araya gelelim bari dedik. Doğru düzgün enstrüman dağılımı bile yoktu. Ali ben Bas çalayım bari dedi, gitar çaldığı halde. Kimse ne yaptığını bilmiyor, ne yapacağını ise hiç bilmiyordu. Beş benzemez bir araya geldik. Sonra keyifle, gayretle bir enerji, sinerji çıkarttık. Başta çok tökezledik. Bireysel iyi çalanlar vardı. Baktım gitar çok, ben de kendi kendime çalar söylerim ama isterseniz back vokal yapayım dedim.Yetiştirebilmek için haftada 3 gün çalıştık neredeyse. Yani 2 günde 1 en az prova aldık 1 ay içinde. Yoğun ve yorucuydu. Kimi eşini kimi evini, kimi çocuğunu ihmal etti. Zorunluluktan değil, isteyerek. Ve sonuçta şunu gördüm: O yılbaşı progamında sahnede 3 profil yer aldı. Şirket kurucuları; Ceo'lar: tüm çalışanlara hitaben yılın genel bir değerlendirmesini yapıyorlardı. Yöneticiler-Direktörler: yıl boyunca yaptıkları çalışmaları aktardı. Bir de <u><span style="font-size: large;">BİZ</span></u> sahne aldık. Ne demeye getireceğim? onlar tabiki iş gereği ve konumlarıyla sahnedeydiler. üstelik eğlence - entertainment amaçlı değil, ciddi bir iş için, kendi ekiplerinin reklamını yapıyorlardı. Şu anki pozisyonum ve önümdeki kariyer path'ime bakılırsa uzun yıllar - belki de hiç bir zaman orada direktör koltuğunda olamayacağım. Ama 5'er, 10'ar dk. söz hakkı verilen direktörlerin yanında, 10+10 = 20dk. sahnede kalmıştık o 1 aylık özveri ile. Keyif de aldık. Heyecanlandık da.. Korktuk da.. Sanat'ın ve yaptığımız işin gücünü anlatmama gerek yok. Sahneden inince çok ünlü olmadık. Bize daha çok prim veya başka imtiyazlar verilmedi. İndiğimizde yine biz sadece birbirimizi tanıyorduk. Ama ben "oraya çıkanlar, hiç çıkamayacak olanlar ve çıkmak için gıpta edenler" gördüm indiğimde. Genel Müdürümüz tebrik etti, bir kaç kişiden güzel sözler duyduk, bir de yakın arkadaşlarımızBiz çıkanlardık. Zor bir iş için mesai harcadık, ter döktük, dediğim gibi korktuk ve heyecanlandık. Ama indiğimde özgüvenim bir kat daha artmıştı artık. Farklı olduğumu biliyordum, farklı olmanın haklı gururunu da yaşadım. Sonuçta herşeyin bir bedeli var. O teri dökmeden, o emeği vermeden başarı elde edilmiyor. Hiç bir zaman kolay olmadı. Şimdi hala haftada bir gün 2 saat stüdyoda prova yapmamın, evde de buna vakit ayırmamın nedeni budur. Kendi kendine gitar çalmanın keyfi 1 birim diyelim. Birileriyle uyumlu bişeyler çalmanın keyfi 10 birim. Sahneye çıkıp bunu sergilemenin, eşlik edilmenin, alkışlanmanın bedeli ise paha biçilmez. Lafı daha da uzatmadan sizleri o ilk sahne'nin görüntüleriyle başbaşa bırakmak istiyorum:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/AtnB7krzvcU?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/fNXQQ_TDq14/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/fNXQQ_TDq14&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/fNXQQ_TDq14&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-53610598135037925952013-10-15T22:55:00.000+03:002013-10-15T22:55:21.460+03:00Oruç Tutmak ya da Tutmamak.. İşte bütün mesele bu...<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;"><b>K</b></span>urban bayramıda Ramazan hakkında
yazılır mı? Belki de yazılmaz ama ben o mesaimi atladığım için bu bayramda,
geçen Ramazan’la ilgili yazı yazmaya karar verdim. Epeydir ertelediğim bir iş’ti.
Bu yıl, epey aradan sonra Oruç tuttum. Hatta tutarken bir takım notlar
alacaktım neredeyse, bu blog yazımda paylaşmak üzere. Malesef hepsi aklımda
olmasa da genel düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;">İ</span></b>şin doğrusu şu.. Çok hassas bir
konuda, açıkca fikirlerimi paylaşmak istiyorum. İnanç ve ibadet söz konusu
olunca insanlar doğal olarak hassas oluyor. Kul ile Allah arasına girilmez. Malesef
günümüz Türkiye’si bu konuda da oldukça yıpratılmış durumda. Çoğu kişi kendi
bilgi ve birikimine ve zekasına güvenmek yerine, 3.şahıslardan duyduğu yalan
yanlış bilgilere itibar ediyor. Hacı ve hocalardan medet umanlar, tarikatlar,
beyni yıkanmış, düşünmeyen, sohbetlere katılıp orada duyduğunu da ilmi bilgiler
kabul edenlerle dolu her yer. Ben kendi anladığım şekliyle anlatacağım, Ramazan
ve Kurban bayramını. Belki daha önce de yazmışımdır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;"><b>B</b></span>enim bu yıl özellikle tekrar
Oruç tutmamdaki birinci neden yakın çevremde benden çok daha inançlı görünüp
ama benim anladığım şekliyle ibadetini yapmayanlara tepki olarak başladı. Ben
küçükken Ramazan’ın ilk günü tutarsan hep tutman gerekir gibi bir anlayış
vardı. Tabiki bu kesin bir kural değil. Mümkünse her zaman, tüm ramazan boyunca
oruç tutmak lazım. Gördüğüm kötü örneklere gelince, kafasına estiği gün oruç
tutup, istemediğinde tutmayanlar, tutup bunu belli bir zümreye bakın ben de
oruç tutuyorum diye göstermek için yapanlar, oruç tuttuğu için bazı görevlerden
muaf olanlar veya yapamadığı işlere orucu bahane gösterenler idi. Örnekleri
çoğaltmak mümkün. Buradan nereye getireceğim belli olmuştur herhalde. Ramazan’da
belli başlı önemli nedenler dışında oruç aksatılmaz. Sahur’a kalkamadım, çok
susuyorum, başım ağrıyor, açlığa dayanamıyorum güzel mazeretler değil tutmamak
için. Bunun tam tersi de mümkün; ilaç aldığı halde, mide problem olduğu halde,
tutmaması gerektiği halde oruç tutmak için diretenler de oluyor. Sana farz
değil, tutmaman gerekiyor desen de anlamıyorlar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;">D</span>ışardan nasıl bir imajım varsa
oruç tuttuğumu öğrenenlerin %90’ı istisnasız şaşırdı. Genelde tutanlar çok
sevindiler, tebrik etti, tutmayanlar da biz tutamıyoruz, sen de tutmazdın
eskiden ama yaptığın şeye saygı duyuyoruz dediler. Her iki tarafta da olumlu
karşılandı yani. Tutanlar arasındaki dayanışmayı gördüm. Biz de senin gibi
açız, ya da sen de bizim gibi açsın. Halimizden anlıyorsun, anlarsın gibi bir
dayanışma hali vardı. Birlikte oruç açma istekleri, niyetleri. Oruç tutulmayan
evlerin sofralarında ise iftar saatine kadar dokunulmayan yemekler ve tutmadığı
halde iftar saatine kadar saygıyla bekleyenler. Bunlar güzel yanlarıydı
kuşkusuz. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;"><b>B</b></span>u sene ramazan yaz aylarının
ortalarına geldiği için günler uzun ve sıcaktı. Tutacak bu zamanı mı buldun
diyenler de oldu. Yıllardır tutmazsın, en zor günlerde tutmaya kalktın. Aslında
şansıma günler çok sıcak geçmedi. Ayrıca masabaşı ve serin bir ortamda
çalışıyorum. Bedensel bir yorgunluğum yoktu genelde. Yani beni süre, susuzluk
ve açlık pek zorlamadı açıkcası. Sigara da kullanmadığım için genelde kolay
geçiyordu günler. Sabahları zaten kahvaltı eden biri olmadığım için, öğlene
kadar geçen süre benim için sıradan bir günden farksızdı. En çok zorlandığım
kısımlar çalışırken çok fazla çay içmem (hem el alışkanlığı, hem hareketlilik
açısından) ve öğleden sonra 3-4 gibi dikkat toplayamamak oluyordu. Onda da
beynimi kullanmadığım bir iş olsa daha rahat ederdim. Yani bedenen çalışsam
sorun olmazdı herhalde. Bunu da kendime şöyle ispatladım; iftar 20:20 civarında
falan oluyordu. Rutin bir günde öğlene kadar herşey normal, öğlen hafif bir
mide kazınması, öğleden sonra 3-4 gibi uyku bastırma ve dikkat dağınıklığı, son
bir saat neredeyse bişey yapmadan mesai bitiminin beklenmesi, 6-7 arası
servisle eve geçiş, sonra yemek hazırlığı ve saatin gelmesini beklemekle
geçiyordu. Oruç açılır, yemek yenir, birden ağırlık çöker. 21’e doğru sofradan
kalkmış olursun, 22’ye kadar yığılır kalırsın, hazım ve tatlı bir yorgunluk.
Tam 23-24 gibi enerji gelir ama bu sefer de dışarı çıkmak veya bişey yapmak
için geç olmuştur. Ertesi gün iş de var. 30 gün boyunca böyle geçince özellikle
sosyal hayat epey sekteye uğramıştı. Dışarı çıksan enerjin yok, evde dursan her
gün aynı rutin, sıkılıyorsun. Genel itibariyle de verimsiz geçen günler. Bedensel çalışsam daha rahat ederdim dediğim,
kızkardeşim yeni ev almıştı ve hazırlıklarını yapıyordu. Ben de gerek haftaiçi
gerekse haftasonu yardıma gittim. Normalde oruçlu olunan süre çok uzun diye
yakınanlar vardı. Haftasonu onlara yardım edicem diye 22:00’da oruç açtığım da
oldu. 14-15 saat aç kalmışsın, 1 saat daha dursan ölmüyorsun. Hep derim, insan
vüducu güzel bir makine. Her duruma adapte olabiliyor. Yaradanı severiz,
yaradılandan ötürü.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;"><b>U</b></span>zattım konuyu, toparlıyorum..
Ben Ramazan’ın da, Kurban’ın da ibadet tarafının dışında toplumsal getirileri
olduğunu düşünüyorum. Öbür tarafta bize sevap olması değil, burada insanların
insanca yaşamasına sosyal etkileri olduğunu düşünüyorum. 2-3 ay arayla fakir’in
sofrasında ramazanda yemek bulunması, kurbanda et yeme imkanı bulması. Bunların
hepsi toplumun zengin kesimiyle fakir kesiminin yardımlaşmasının güzel
örnekleri. Yoksa aç daha aç, tok daha tok hale gelir. Atasözümüz var: “Tok aç’ın
halinden anlamaz” diye. Öbür tarafta ödülü ne olur bilemem ama, ramazan’da
eskiden adetlerimiz vardı. Sofranda bir aç doyur, yemeklerini paylaş, akraba,
eş dost, konu komşu iftar’ı mutlaka birileriyle birlikte yap. Küçük yerlerde ve
köylerde bu tür dayanışmalar zaten ramazan beklenmeden yapılırdı.
Büyükşehirlerde ise insanlar birbirini tanımadığı, güven ortamı azaldığı için
artık bu tür şeyler yapılmıyor. Bazı büyük bina ve sitelerde insanlar
komşularını tanımıyor bile, kaldı ki yardımlaşsın? Bunların yerine belediyeler
bunu gövde gösterisi için kullanmaya başladılar. İftar çadırları kuruluyor
meydanlarda. Amacı sevap kazanmak mı? (sevap=oy) Belediyenin sevabını kim alır?
Encümen azası mı, belediye başkanı mı? Tüm çalışanları mı? Yoksa o belediyenin
gelir kaynağı, yemeğin parasını veren vergi mükellefleri mi? Ayrıca o
çadırlarda kimler yemek yer? Gerçekten ihtiyacı olanlar mı? Orada yanında
oturanla sohbet eder, hal hatır sorar mı? Yoksa beleş yemek var diye, evde yemeği
olsa da gidip orada ailecek karnını doyurma çabasında mıdır? İnsanları
dilenmek, çalmak zorunda bırakmamak için, yardım istemeye çekinenin yardımına
koşmak için vesiledir bu bayramlar, bu günler. Medeni dediğimiz toplumların bu
tür mekanizmaları (sosyal yardımlaşma fonları gibi) nadiren vardır ve nadiren
doğru işler bu sistemler. İhtiyaç sahiplerine ulaşmaz çoğu yardım malesef. İşte
bu yüzden bu dini vecibeleri doğru anlamak, doğru yorumlamak gerek diye
düşünüyorum. Kurban bayramında etin iyi tarafını kendine ayırmak, dua ettim,
hayvanı kestim, artık öbür tarafta sırtım yere gelmeyecek diye düşünmek,
paylaşırken doğru oranda paylaştırmamak veya 1 pay konu komşuya dediği için
zaten kurban kesmiş komşunla et değiş-tokuşu yapmak ne kadar doğru? Amaç kan
akıtmak mı, dua okumak mı? Et yemek mi? Hiç biri. Bence amaç yiyemeyenlerin
sofrasına etin girmesi. Bazen bunu da düşünmeyenler durumu iyi olmasa da
sevaptır diye şartlarını zorlayıp kurban kesiyorlar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;">B</span>enim açımdan ramazan nasıl geçti
peki? Yıllar önce düşündüğüm bir ikileme düştüm malesef. Amaç nefsi köreltmekse
iradem yerinde, açın halinden anlıyorum. Elimden geldiğince yardımlaşmaya çalışıyorum.
İbadet kısmına gelince aksatmadan gereklerine elimden geldiğince dikkat ederek
orucumu tuttum. Yıkıldığım iki nokta oldu. Birincisi işimi çok seviyorum ve iş
yapmayı çok seviyorum. Oruçluyken her ne kadar bunu bahane etmek istemesem de,
dikkatimi toplayamadığım, bu yüzden de işten geri kaldığım çok oldu. Nereden
baksan %70 performansla çalışıyorsun. Bazen %50. Bir de oruç tutmaya başlamamın
nedeni bence orucu layığıyla tutmayanlara örnek olmaktı. Gördüm ki, benim örnek
olma çabamın onlara hiç bir faydası yok. Onlar yine bildiği gibi yapmaya devam
ettiler. Genel olarak iş konusunda verimsiz, sosyal hayat konusunda da son
derece kısır döngü bir halde, hemen hemen hiç bir sosyal etkinliğe imkan vermeden
geçti. Ben de seneye muhtemelen tekrar tutmam diyerek bitirdim bu Ramazan’ı. Hayırlısı..</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-67998855648172932762013-07-04T13:11:00.001+03:002013-07-05T12:58:41.785+03:00Masum Görünen HAİN YAZILIMLAR !<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">G</span>eçenlerde bir arkadaşım gösterdi bu yazılımı: CIA (Caller Identification Application) Android ve IOS (Apple) versiyonları mevcut. Uygulama basit ve kullanışlı. Çıkış noktası da son derece yardımsever aslında. Ama dikkat etmezseniz hiç de hoş olmayan sonuçları var. Nasıl mı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">A</span>nlatacağım ama önce uygulamanın ne yaptığından kısaca bir bahsetmem gerek. Uygulamanın asıl amacı, internette sağda solda bulduğu numaralardan geniş bir telefon rehberi yaratıp sizin cep telefonunuzda kullanıma sunmak. Kısacası bir bilinmeyen numaralar servisi uygulaması. Şöyle çalışıyor. Size bir çağrı geldiğinde, numara kendi telefon rehberinizde kayıtlı değilse, internete bağlanıp hızlıca kendi veritabanını tarıyor. Bulabilirse, sizi daha önce hiç aramamış birinin bile adını ekranda gösteriyor. İşin bu kısmı güzel. Ama öte yandan çift taraflı casus gibi çalışıyor uygulama. </div>
<div style="text-align: justify;">
Uygulama ilk kurulurken 2 tane sorusu var. Birisi klasik "lisans agreement" şeklinde. Ve cep telefonunuzdaki bazı yerlere erişim izni istiyor. Aslında bu da normal, çünkü arama geldiği anda araya girip numarayı search etmesi, ekranda göstermesi için bu tür izinler zorunlu. Öte yandan, lisans sözleşmesi onayından hemen sonra 2.bir ekran geliyor. Ve size; "paylaşmak güzeldir. Telefon rehberinizi adafix ile paylaşmak ister misiniz" diye soruyor. Ortada kocaman bir onay butonu. Hemen yanında ise basit bir bu adımı atla butonu var. Tabi çoğu kişi bu ekranı da onaylaması gerektiğini zannedip okumadan onaylıyor. Böylece sizin numaranız onun rehberinde nasıl kayıtlıysa tüm dünyaya reklam oluyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
Bunun traji-komik yansımaları da olabiliyor tabi. Örneğin siz sevgilinizi AŞKIM diye kaydettiyseniz, onun aradığı ve bu uygulamayı kullanan herkeste AŞKIM diye görünüyor. Sevgilinizin herkesin sevgilisi olmasını istemezsiniz herhalde. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">S</span>anırım problem Microsoft'un yıllardır bize aşıladığı NEXT-NEXT kurulumlarda. Ne gelirse NEXT, ne gelirse OK. Biraz okusak problem yok. Yani bu konuda adamları da suçlayamayız, orada rehberinizi tüm dünyayla paylaşmak ister misiniz, Turkcell gibi "Hayat paylaşınca güzel.." diyor. Ama kimse okumadığı için evet, evet, geçelim bu ekranları da uygulamaya bakalım peşinde. Bu yüzden sizin ve bir çok arkadaşınızın telefonları artık internette public. Üzgünüm. :(</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">B</span>enzer durum Facebook gibi sosyal ağ uygulamalarında da yaşanıyor. Facebook'ta bir arkadaşınızın gönderdiği oyun davetini veya beğendiğiniz bir uygulamayı kabul ediyorsunuz. Uygulama ilk etapta sizden yetki istiyor. Bu yetkiler kimi zaman programın çalışma prensipleri için zorunlu. Örneğin; bir doğumgünü hatırlatma uygulaması, sizin arkadaş listenize ve takvim ve event'lerinize erişim istiyor, ki doğumgünü yaklaştığında size bir uyarı mesajı çıkartabilsin. Bu masum ve normal bir istek. Ancak bir de atıyorum video izleme yazılımları var. Falanca video'yu izlemek için bu uygulamayı kabul edin diyor. Tıklıyorsun. Senin adına duvarda paylaşım yetkisi istiyorum diyor. Senin haberin bile olmadan kendi reklamlarını senin duvarında yayınlamaya başlıyor sonra. <u><span style="color: red;">Arkadaşların yorum yaptıkça anlıyorsun, aslında kendi rızan'la paylaşmadığın video'ların duvarında olduğunu. </span></u></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">S</span>on bir Facebook örneği daha. Sanırım ilk çıktığı yıllardaydı. Profiline kim bakmış, öğrenmek ister misin uygulaması vardı. Tam bir casus yazılım örneği. Sen kendi profilini ziyaret edenleri görmek isterken aslında yazılım 2 taraflı çalışıp, seni de afişe ediyordu. Yani senin de nereleri gezdiğin bilgisini topluyordu ki, bir başkasına senin sayfanı bilmemkim ziyaret etti diyebilsin. Sen başkasını izliycem derken aslında kendini izleme altına aldırmış oluyordun. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">İ</span>şte artan uygulama ve paylaşımlarla, mobil uygulamalar konusunda bilinçsiz kullanımla ilgili ufak bir uyarı size. Aşağıda da bahsettiğim CIA ekranlarını paylaşıyorum. Lütfen bu tür uygulamaları yüklerken seçenekleri okuyarak ilerleyin. Yoksa faydası kadar zararları da olabileceğini bilin.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-large;">H</span>epinize Kolay gelsin...</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Ey9EfO28gX4/UdVDukFkVYI/AAAAAAAAYSM/yZzrY4etz0o/s800/2013-06-26+10.37.18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-Ey9EfO28gX4/UdVDukFkVYI/AAAAAAAAYSM/yZzrY4etz0o/s400/2013-06-26+10.37.18.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Android Google Play'deki uygulama</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-YI54E-YLEMo/UdVDulIVHII/AAAAAAAAYSQ/NS8zZWZHoPM/s800/2013-06-26+10.37.26.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-YI54E-YLEMo/UdVDulIVHII/AAAAAAAAYSQ/NS8zZWZHoPM/s400/2013-06-26+10.37.26.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Uygulamanın kurulum sırasında sizden istediği yetkiler ! (Mesela mesajlarıma ve full internet erişimine izni var)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-rrs_l91vhTM/UdVDuqfMSuI/AAAAAAAAYSI/ukF2BVPLedY/s800/2013-06-26+10.37.40.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-rrs_l91vhTM/UdVDuqfMSuI/AAAAAAAAYSI/ukF2BVPLedY/s400/2013-06-26+10.37.40.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Devamında lokasyonumu, telefon görüşmelerimin bilgisini, kişisel telefon rehberimi... (ancak bu izni vermekle rehberinizi paylaşmış olmuyorsunuz ! Bu sadece sizin listenizde olmayan kişileri search edebilmesi için. Uygulamanın doğası gereği kontrol etmesi gereken bir alan..)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-exGHMPH6Tvc/UdVDvCzs67I/AAAAAAAAYSg/plATT4Mv0FA/s800/2013-06-26+10.37.48.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-exGHMPH6Tvc/UdVDvCzs67I/AAAAAAAAYSg/plATT4Mv0FA/s400/2013-06-26+10.37.48.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
ve son olarak açılımda otomatik çalışma yetkisini alıyor kurulumu kabul ettiğin anda.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-sOJquUaGfDM/UdVDvvuLoFI/AAAAAAAAYSs/huZVm3bPbqk/s800/2013-06-26+10.40.10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-sOJquUaGfDM/UdVDvvuLoFI/AAAAAAAAYSs/huZVm3bPbqk/s400/2013-06-26+10.40.10.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Bu alışılagelmiş bir kullanım sözleşmesi. Onaylamadan geçemiyorsunuz. Ancak sorun burada değil !</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-cTa3RJjbnKk/UdVDwJ-2ADI/AAAAAAAAYS0/NMndnv0yiLU/s800/2013-06-26+10.40.22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-cTa3RJjbnKk/UdVDwJ-2ADI/AAAAAAAAYS0/NMndnv0yiLU/s400/2013-06-26+10.40.22.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-large;">İşte sakıncalı kısım burası. <b><span style="color: red;">YES</span></b> dediğiniz anda tüm listenizi internette kendi database'lerine yüklüyorlar. Aşağıda örnekleri mevcut.</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-m3NNZEjErDU/UdVEUdYuNfI/AAAAAAAAYTU/4WKc-CTGEXA/s800/2013-06-26+10.43.52.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-m3NNZEjErDU/UdVEUdYuNfI/AAAAAAAAYTU/4WKc-CTGEXA/s400/2013-06-26+10.43.52.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
İşte örneklerden biri. Kentpark'taki MOST LIFE'ı biri rehberinde yanlışlıkla NOST diye yazmış ve paylaşmış. Beni aradılar. Kişinin adı-soyadı ve çalıştığı yer kayıtlı olarak listelendi.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-Jr4DfmTNykQ/UdVEUVvX2HI/AAAAAAAAYTY/fcdzEYduhtY/s800/2013-06-28+18.20.24.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-Jr4DfmTNykQ/UdVEUVvX2HI/AAAAAAAAYTY/fcdzEYduhtY/s400/2013-06-28+18.20.24.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Bu da bir başkası. Birisi soyadı yerine çalıştığı yer ile numarasını kaydedip paylaşmış. Ben tanımıyordum ama isim, numara ve çalıştığı yer doğru.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-58445285029780791692013-06-13T11:33:00.001+03:002013-06-13T11:44:22.327+03:00Gezi Parkı Direniş Hareketleri ve Deprem Metafor'u<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-large;">H</span>ep diyordum bu olayı neye benzetebiliriz. Sanırım buldum. Anlamayanlara anlatmak için anlamlı bir yol ! </div>
<div style="text-align: justify;">
Ülkede devlet eliyle bir deprem yaratılmıştır. Halk hareketi ve çıkış noktası, son fay hattının da kırılmasıyla bir dizi depreme dönüşmüş ve tüm ülkede halkı sokağa dökmüştür. Bu yüzden İstanbul'daki depremle Ankara'lının ne alakası var denemez ! Burada görülmesi gereken şu'dur. Gerçek depremlerde olduğu gibi halk evsiz kalmıştır. Sokaktakilerin istemsizce evsiz kaldığını düşünelim. Normalde ne olur? Devlet'in yardım için harekete geçmesi beklenir. Halk da kenetlenir, kendi yardımlarını yapmaya başlar sivil toplum örgütleri. Burada da tetikleme beklenmeksizin yardımlaşma ortamı doğmuştur. Garip olan devletin orada olan bitene deprem olmuş gibi değil de, insanların bilinçli olarak kendi evlerini yıkmış gibi gaddar davranmasıdır. Sokaktakilerin hür iradesiyle sokağa çıktığı düşünülünce bu bazı kesimlere normal geliyor. Ancak deprem gibi düşünseydik yine de sokaktaki insanlara bir de biz eziyet eder miydik?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">E</span>vinde oturan kesime gelince; TV'dan veya evinden olup bitenleri seyredenler, orada bir deprem var uzakta, gitmesek de görmesek de.. birileri de yardım ediyor nasılsa, devlet gerekeni yapıyordur.. diye düşünüyor. Bu yüzden etliye sütlüye karışmıyorlar. Zaman zaman karışmadıkları gibi, bir de evden devletin tersi politikalarıyla depreme uğrayanlar artık evine girsin, dükkanlara zarar veriyorlar, ekonomi'ye zarar veriyorlar diye düşünüyorlar. Oysa gerçek bir depremde gidecek yeri olmayan halk ne yapardı. Başka bir vatan'ı olmayan halk, kendi sokağını korumak için yola çıkıp, sonra hırpalanan vatandaşını da korumak adına yollara döküldüğünde de gidecek başka EV'i yoktur.. O ev VATAN'dır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/pdvzxX3rMSE?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-large;">E</span>vin yıkılmadığı sürece sokaktakileri anlamıyorsun, hatta için için kızıyorsun. Oysa deprem bir gün senin de evini yıkıp, sokakta kaldığın zaman, sen de anlayacak ve sorgulayacaksın: bu devletimin polisi bana neden gaz sıkıyor, yardım edeceğine neden kötü davranıyor. Ve hak hukuk aramaya çalıştığın zaman, sesini duyuramadığın zaman, televizyonların senin durumunu göstermek yerine belgesel, yanlış haberler göstermeye, deprem bölgesinde yaralar sarılmıştır, halk mutlu mesut yaşamaktadır dendiğinde sesini duyuramadığın için daha çok üzüleceksin. Şimdi anlam veremediğin herşey artık senin de başında olduğu için anlamaya çalışmayacak, yaşayarak öğreneceksin.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">B</span>u arada örnek verdiğim deprem'de (en son VAN depremi) gerçekte olduğu gibi, devlet kriz masalarını doğru yönetemez, yardımları doğru yere ve şekilde ulaştıramaz, zamanında deprem fonu diye oluşturduğu şeylerin buhar olduğunu söyleyebilir. Halk yine de gücenmez, paraların buhar olmasına, o bi kenarda dursun der ve kendi eliyle yardımlarını organize eder. (devletin de yanısıra tabiki) Gerekirse okulu, camiyi seferber eder. Kimse camiye kim girmiş, neden girmiş bakmaz. ARADA YİNE DE YAĞMACILAR TÜRER. İNSANLAR CAN DERDİNDEYKEN BİRİLERİ BOŞ VEYA YIKIK EVLERİ YAĞMALAMAYA, ÇALIP ÇIRPMAYA ÇALIŞIR. (Bunlara da provakatör denir. Molotof atanlar vs.) Ama kimse "orada deprem olmuştur evet, bazı evler de yıkılmıştır. Ama halkın çoğu dış güçlerin etkisiyle kendi evini yıkık gösterip devletten ödenek, yardım almaya çalışmaktadır. Bunlar aslında yardıma muhtaç değildir. Orada 3-5 çapulcu evleri yağmalamaktadır. Amaç devlete zarar vermektir. Dış güçlerin oyununa gelmeyin, ekonomi kötüye gidiyo, artık depremi durdurun. İçki yasağı yüzünden, tepki veriyorlar, orada alkoliklerin evleri yıkılmıştır sadece, (ki aslında VAN için bu da gerçekten söylenmişti, dinsizlik artan iller depreme maruz kalır gibi, Allah'ın inayeti şeklinde.)" DEMEMİŞTİR. Dememelidir...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">Ş</span>imdilik evinizde oturun. Ve oturduğunuz yerden izleyin. TV'ların size gösterdiği kadarını görün depremin. Hatta arada eleştirin, tenkit edin. Rahatsız oluyoruz, bu depremzedelerin gürültüsünden, yeter artık vs. diyin. Ya da biz de sokağa çıkarız ona göre diye tehdit edin. Sokakta kalırsanız kızdığınız kişiler yardımlaşacağınız tek grup olabilir. Sağcı, solcu, dinci, laik demeden kenetlenebildiğimiz nadir olaylardan biri yaşanmıştır. Bu cemiyete girmek için taraf olmak gerekmez. VATAN-daş olmak yeterlidir. Olaylarla ilgili çevremdekilere söylediğim gibi: Neyi istiyorsanız düşünün, neye isterseniz inanın. Ama doğruyu görmek ve muhakemesini yapmak için mümkünse eylem yapmak için değil ama eylem'i görmek için uzaktan da olsa gidip bir görün. Sokağa çıkın. Başka türlü depremi anlayamazsınız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">B</span>ilmem anlatabildim mi..<br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">D</span>ipnot: Yazı içinde geçen video içindeki Cem YILMAZ (eleştirel amaçlı eklenmiş) görüntüleri, zoom in, yavaşlatma ve sondaki fon müziği dışında üzerinde oynanmamış görüntülerden oluşmaktadır. Tarafımdan 02.03.2013 Ankara Meşrutiyet girişinde çekilmiştir. Yaşanan acı olayın yanısıra göstermek istediğim burada gaz bombası fünyesinin belli bir açıyla değil, direk kalabalığın içine hedef gözetmeksizin atılmış olmasıdır. Hemen akabinde de aynı noktada ses bombası patladığı görüntülerde de mevcuttur. Genelde üniversite gençliğinden oluşan bu kalabalığın çevre dükkanlara zarar verme veya belli bir noktaya yürüme gibi bir derdi olmadığı, ancak yolları işgal ettiği görülmektedir. İçlerinde tabiki provakatörler, polisle çatışmak isteyenler olduğu da açıktır. Sıradan zararsız hakkını arayan halkı, şiddet yanlısı olanlardan ayırt etmek güç değildir. Taş atanlar veya çevreye zarar verenlerin yakalanması bizim de istediğimiz bir şeydir. Ama masum insanların darp edilmesi veya seslerini duyurmaya çalışırken, kısılmaya çalışılması bence doğru değildir.</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-46108421640377256362013-04-05T01:53:00.002+03:002013-04-05T03:37:52.547+03:00Kısa (Gerçek) Hikayeler 3: 1 Gezi, 4 Fotoğraf ve O Fotoğrafların Hikayeleri<div style="text-align: justify;">
Televizyon seyrediyordum, bir belgesel bir fotoğrafı, bir fotoğraf da bir yol hikayesini getirdi aklıma. Uzun süredir ara verdiğim yaşanmış hikayelerime bu vesileyle dönmüş oldum. Sıradan bir geziyi enteresan hale getiren bu anılarımı mümkünse sıkmadan sizlerle paylaşmaya çalışacağım. </div>
<div style="text-align: justify;">
Hikaye 2007'de ilk motorumu aldığım yıllarda geçiyor. 150CC'lik Macar malı olduğu söylenen ama buram buram Çin kokan hesaplı bir motorsiklet satın almıştım. Görünüşü bir hayli güzeldi. Nikelajları, chopper tarzında pırıl pırıl bir görüntüsü vardı. Çok yavaş bir motordu. Kendi gücüyle max. 90km/s, yokuş aşağı gaza basınca bile 110'u geçemezdi. Bunun üzerinde durmamın nedeni, şehirlerarası yollarda en kötü kamyonlar bile 100'ü çok rahat geçebiliyorken sollamakta cidden zorluk çekmemdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Her neyse, sonuçta motoru aldığım yerde şans eseri duyduğum bir ilanla geziye gitmeye karar verdim. Motorcu ve kamp yapan fazla arkadaşım olmadığı için kendi başıma gitmeye karar verdim. Yer yakın sayılırdı, Eskişehir Kırka'da. O güne kadar adını duymadığım EMOK Motorsiklet festivaliydi. Ben duymamıştım ama 6.sı düzenleniyordu. Aşağıdaki gibi motorumu hazırladım ve tek başıma yola koyuldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-fCWcgi-CBGs/Rp_AGTTrHEI/AAAAAAAABlo/wjhQZtnhp-s/s1600/IMG0107A.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-fCWcgi-CBGs/Rp_AGTTrHEI/AAAAAAAABlo/wjhQZtnhp-s/s400/IMG0107A.jpg" width="318" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="" style="clear: both; text-align: justify;">
Birinci hikaye ve birinci fotoğraf bu yola koyulmakla başlamış oldu. Eskişehir yakın sayılırdı. 2 bilemedin 3 saat sürer herhangi bir vasıta ile. Festival yeri ise Eskişehir'e gelmeden bir yol ayrımından kestirmeyle girilen bir göl kenarındaydı. Elimde festival ilanı ile yol krokisini gösteren bir broşürle yola çıkmıştım. Yol kısa diye mola da vermedim. En son Ankara-Eskişehir karayolundan ayrılmadan bir benzin almak için durdum, sonra da kamp alanı yakındır diye molasız devam ettim. En büyük hatam yanıma su almamış olmamdı. Çünkü yol uzadıkça, susuzluk, yorgunluk, dikkat dağılması.. Bir de anayoldan ayrıldıktan sonra yanlış yola sapınca yolum iyice şaştı. Macera iyiden iyiye başlamış oldu. Sürekli çatallanan köy yolları, hangi yöne gitmem gerektiğini bilmediğim, yol ayrımlarında tümüyle rastlantısal seçilmiş yönler. Hangi yol daha iyi görünüyorsa oradan devam ediyordum ama ilerde taş yol önce toprağa oradan da artık araziye dönüştü. Yolumun üzerinde yayla evlerinin olduğu bir köyden bile geçtim. Ama enteresan olan evler bomboş, in cin top oynuyor. Terk edilmiş gibi bir köy yeri. Herşey yerli yerinde ama kimse yok. Kaybolduğum aşikardı. Ama her zamanki mantığımla en kötü ihtimal geri dönerim diyordum. Sonunda karşıma uzaklarda bir araba çıktı. Arabanın içinde kimse yoktu. Yaklaşınca gördüm ki aracın sahibi arıcılıkla uğraşan bir çiftçiymiş. Tepenin yamacında kovanlarıyla ilgileniyordu. Seslenip yol sordum. Şuraya gidicem, ne tarafa gitmem gerek dedim. Geldiğim yönün tersini gösterip, aşağıda dere yolu var, oradan gideceksin dedi. Aklıma yatmadı, çünkü geldiğim tarafta öyle bir yol ayrımı hatırlamıyordum. Ama ondan iyi bilemeyeceğim için teşekkür edip gerisin geri aşağı döndüm. Bir süre aşağı gittikten sonra kurumuş dere yatağının yanından giden bir yol var herhalde diye motoru dere yatağına sürdüm. Zemin iri yuvarlak taşlardan oluşuyordu. Keşke arazi motorum olsaydı demiştim. Vadinin tam ortasındaydım. İki yanımda dik tepeler, ortasında kurumuş dere yatağı ve kaybolmuş ben. Birazdan düz bir yola çıkıcam diye düşünerek yola devam ettim. Yol giderek daralıyor, tepelerin arasında giderek daha çok kıvrılıyordu. Yani dönemecin ilerisinde ne olduğunu bilemiyordum. İşte O An'ın :</div>
<div class="" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Q2xHk_6bgoY/Rp_AOzTrHII/AAAAAAAABmI/W_hAdE3Iilo/s1600/IMG0111A.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-Q2xHk_6bgoY/Rp_AOzTrHII/AAAAAAAABmI/W_hAdE3Iilo/s320/IMG0111A.jpg" width="255" /></a><a href="http://4.bp.blogspot.com/-gdswfqeJikI/Rp_AQzTrHJI/AAAAAAAABmQ/G4c1rmJWd38/s1600/IMG0112A.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-gdswfqeJikI/Rp_AQzTrHJI/AAAAAAAABmQ/G4c1rmJWd38/s320/IMG0112A.jpg" width="255" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Durup bu fotoğrafı çektiğim sırada cep telefonumu çıkartmıştım. O sıra Turkcell'in reklamları dönüyor: "bir tren makinisti, sürekli yollardayız, bu tünellerde dağların arasında cep telefonu çekmez diye yakınıyor, yanında da Turkcell'in bücürleri çekey çekeyyyy diye telefon edebileceğini söylüyor ve gerçekten de çalışıyordu.." Artık ben nasıl bir yola girdiysem, o tren yolunda çekiyor ama benim elimde Turkcell sinyal bulunamıyor yazıyordu. O zaman korktum. Çünkü bi şekilde birine ulaşırım veya bi şekilde yolu bulurum diyordum. Ama benzinim azalınca, su yok, yol kötü, ben kayboldum. Artık ya çıkıcaz ya batıcaz diyordum. Geride ne olduğunu bildiğime göre, ileriye devam ettim. Sonuçta bu ilk fotoğraf ve ilk hikayemin başlangıcı olmuş oldu. Hikaye nasıl mı devam etti? Bu yol giderek daraldı ve birden bire geniş bir açıklığa açıldı. Orada rahatladım. Artık açık bir alandaydım. Tekrar düzgün yollara çıktım. Sonra başka bir köye girdim ama bu sefer köy doluydu ve işin ilginç tarafı köydeki kimse motoru ve beni yadırgamıyordu. Meğer kamp alanına iyice yaklaşmışım. Gün boyu bir sürü motorcuyu gördüklerinden şaşırmıyorlardı. Hatta yolu işaret edenler bile oldu. :) </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Sonunda kamp alanına varmıştım. Girişte kaydı yaptırdıktan sonra, bir içecek firmasının promosyonuyla karşılaştım. Güneş altında 4 saat yol gidip, aç susuz kamp alanına varır varmaz karşımda iki manken promosyon olarak Drinqa isimli içkiden ikram ediyorlardı. Votka aromalı, rakı aromalı içecekler. Ben bayıldım herhalde, baya baya halüsinasyon görüyorum dedim. O susuzlukla da ne verdilerse fondipledim. Allah'tan alkol oranı oldukça düşüktü. Etkilemedi.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Daha sonra çadırımı kurdum, kamp alanını gezdim. Ne nerededir, nasıldır, keşiften sonra sahne ve göl kenarındaki alanı gezmeye başladım.Karnımı doyurdum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-SCcILhW7C0Y/Rp_AqDTrHZI/AAAAAAAABoQ/mmd6nhxBSNA/s1600/DSCI0015.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-SCcILhW7C0Y/Rp_AqDTrHZI/AAAAAAAABoQ/mmd6nhxBSNA/s640/DSCI0015.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tek kişilik çadır ve keyfim...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-Xr0uHZSANp8/Rp_C8TTrH6I/AAAAAAAABsY/_qVE0jgUp8s/s1600/DSCI0050.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-Xr0uHZSANp8/Rp_C8TTrH6I/AAAAAAAABsY/_qVE0jgUp8s/s640/DSCI0050.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Gelelim artık 2.fotoğrafın hikayesine: kamp alanında konser sahnesi düzenlenmişti ama katılımcı grupların kimler olduğunu bilmiyordum. Allah'ın Kırka'daki motor kampı, kim gelir ki, yerel gruplar falan vardır Eskişehir'den gelen herhalde, diyordum. Hava kararmaya başlayınca sağda solda Moğollar'ı duyar oldum. Öğrendim ki ilk gece Moğollar, ikinci gece Kurtalan Ekspresi çıkacak. Sevindim tabi. Eski ama güzel gruplar. Hava kararırken herkes meydanda toplandı, sahne hazırlıkları yapılıyordu. Seyyar bir sahne kurulduğundan kulis vs. yok tabi. Moğollar, Cahit Berkay ve ekibi hazırlanıyor. En son Cahit Berkay sahnenin arkasına geçmiş, bir yandan ufak ufak demleniyor, bir yandan da enstrümanlarına son bir akord çekiyordu. Yanına uğrayanlar ama rahatsız etmemek için uzak duranlar, derken zaten yalnız gitmişim. Fırsat bu fırsat bir fotoğraf da ben çektireyim dedim. Yanına gittim. Bir fotoğraf çekilebilir miyiz? Tabi dedi. Yanımda kimse olmadığı için elimde makina.. O sırada onların ekipten olduğunu düşündüğüm genç biri var, ben çekeyim dedi. Makinayı aldı ve fotoğrafımızı çekti. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-1AtETyuqpHM/Rp_BEDTrHoI/AAAAAAAABqI/mQdnmc-7giI/s1600/DSCI0028.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-1AtETyuqpHM/Rp_BEDTrHoI/AAAAAAAABqI/mQdnmc-7giI/s640/DSCI0028.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Asıl hikaye sonra sahnede ortaya çıktı. Moğollar konserine başladı. Keyifle izliyoruz. Bir kaç parça sonra Cahit Berkay şimdi size bir sürprizimiz var dedi. Genç ve yetenekli bir arkadaş bizimle. Sevgili arkadaşım Cem KARACA'nın oğlu, Emrah KARACA. Şarkı söylemesi için onu sahneye çağırıyorum. Dedi ve tahmin ettiğiniz gibi biraz önce fotoğrafı çeken, benim o zaman tanımadığım Emrah KARACA sahneye çıktı. Yani fotoğrafın önü bir hikaye, arkası başka bir hikaye.. :) Dumur olmuştum. Kendime de güldüm. Keşke bilseydim, onunla da çekilirdim dedim bir yandan. Bir yandan da alçakgönüllülüğüne mutlu olmuştum. Babasını taklit etmeye çalışmadan güzelce çıktı, şarkılarını söyledi. Üstelik Moğolların eşliğinde. Herşeyiyle çok keyifliydi. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-4jnRcA4bTHA/Rp_DGjTrIAI/AAAAAAAABtI/R_qEFhG381Y/s1600/DSCI0055.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://2.bp.blogspot.com/-4jnRcA4bTHA/Rp_DGjTrIAI/AAAAAAAABtI/R_qEFhG381Y/s640/DSCI0055.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
3.Fotoğraf ise ertesi gün TRT'nin canlı yayınladığı bir motorsiklet yarışındaydı. Kamp alanı etkinliği olarak öğle saatlerinde isteyen katılımcılarla reklam amaçlı bir Suzuki scooter cup adıyla yarışma yapılıyordu. Herkes Suzuki'nin getirmiş olduğu ufak CC'li scooter'lar ile belirli kısa bir parkurda 2'şerli gruplar halinde eleme usulü yarışıyordu. Yalnız planlamada bir hata yapılmış, daima sağa doğru dönen bir pist vardı. Bu durumda içerde (sağda) başlayan yarışmacı daha kısa yol kat ettiğinden her seferinde birinci geliyordu. Ben de O yarışmaya katılmıştım. TRT'den canlı yayınlandığını da duydum, abimlere vs. haber verdim o anda. Gerçi daha sonra tekrarları olmuş, ben hiç birine denk gelemedim ama sonraki günlerde de izleyip arayan arkadaşlarım olmuştu. Oradaki enstantane de şuydu; yarışta iç kulvarı alan bendim. Yani şanslı ve kazanacağı belli olan. Ama kimsenin iddiası yok sonuçta. Eğlencesine yarışıyoruz. Beraber yarıştığım çocuk da dışardan gittiği için bir çok virajda hız kesmeden yetişmeye çalıştı. Yarışın sonlarına doğru bir çukurda motorun kontrolünü kaybetti ve düştü. Ben zaten öndeydim. Yarışı bitirdim ama finish çizgisinde iner inmez kaskımı çıkarıp rakibime baktım. İyi mi diye.. O sırada kameralar zoomlamış falan. Abim'ler kameralara oynuyorsun falan.. Özellikle yapmadım ama rakibime bişey olmasını istemezdim. Allah'tan olmadı da.. O da öyle güzel bir hatıra oldu. Daha sonra o görüntüleri çok aradım ama malesef hiç bir yerden ulaşamadım. Kendim de izleme fırsatı bulamadım. :(</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-STGgak_LjEQ/Ru5gg4yDdXI/AAAAAAAADnA/XZfNb8o9xZY/s1600/DSC_0029.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="http://1.bp.blogspot.com/-STGgak_LjEQ/Ru5gg4yDdXI/AAAAAAAADnA/XZfNb8o9xZY/s640/DSC_0029.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
Sağdaki benim.. Start Noktası... :)<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Son olarak artık maceranın sonu.. C.tesi gece yattım çadırda.. Sabaha karşı 5-6 civarı. Hava aydınlanmış ama güneş henüz tam doğmamış. Acayip bir soğuk var. Donmuşum, öyle ki ne uyumak mümkün ne ısınmak. Donmuş aklımla bir de laz fıkrasında oynıyım en iyisi dedim. Uyuyamadığıma ve donduğuma göre kalkıp en iyisi yola koyulayım, yolda ısınırım dedim. Artık hangi akla hizmetse.. Sanırım arabayla geldiğimi sandım. Çünkü normalde arabada yol alırken kaloriferi açarsınız ve ısınırsınız. Motorda ise hareket ettikçe ısınmak bi kenara rüzgarı yiyerek daha da donarsınız. Aynen o şekilde de oldu. Yola çıkmanın ne kadar büyük bir hata olduğunu kısa süre sonra anlamıştım. Ama iş işten geçmişti. İşte böyle bir yolculuktu genel itibariyle yaşadıklarım..</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-bh9TNMIcy_s/Rp_DMzTrIDI/AAAAAAAABtg/MBDlc_Z8uSo/s1600/DSCI0058.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://4.bp.blogspot.com/-bh9TNMIcy_s/Rp_DMzTrIDI/AAAAAAAABtg/MBDlc_Z8uSo/s640/DSCI0058.JPG" width="480" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Sabah 6'da dönüş yoluna çıkarken..</div>
<br />
Not: Yazmama vesile olan Cem KARACA'nın hayatını anlatan bir programdı ve 5 Nisan doğumgünü vesilesiyle hazırlanmıştı. Yani bugün.. ;)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-69435293320977778412013-03-21T01:32:00.001+02:002013-03-21T01:32:19.745+02:00Smart TV - Sen mi akıllısın, yoksa ben mi? :)<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bunu bir teknolojik inceleme, yorumlama ve bilgilendirme
yazısı olarak kullanabilirsiniz. Elimden geldiğince sıkmadan, özet yazmaya
çalışacağım. (Bir önceki yazıya da böyle başladım, bitireMEdiğimde !?! saat
sabahın 3’ü ve Word’de 5.sayfadaydım.) O yüzden o yazıyı iptal edip burada
tekrar kısa kısa notlar halinde yazmaya karar verdim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bir süredir 3D LED TV bakıyordum. Kafamdaki belli bir marka
ve modeli beğenip aldım. Önceden de araştırmış olmama rağmen bir çok özelliğini
sahip olduktan sonra test etme olanağı buldum. Bir kısmının da TV’nin teknik
özelliklerinde direk açıklamadıklarını düşündüğüm için sizlere ışık tutacağını
umarak burada paylaşmak istedim. (Ben bile bilgisayar alanında çalıştığım halde
çok zorlandım bazı kısımları çözerken.) Ayrıca bazı sorularıma LG yetkili
servisi ve Müşteri hizmetleri bile cevap veremediler. Onları da arayıp buldum.
İşte tüm bulduklarım aşağıda:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Özellikle incelediğim marka/model = LG LM660S 47” tir. Ama
bunun yanısıra genel bilgiler de vermeye çalışacağım:<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-bdcxoZajdcs/UUo96qOrFfI/AAAAAAAAW7M/RD1VCnJlAlU/s1600/2013-03-20+23.01.41.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="440" src="http://2.bp.blogspot.com/-bdcxoZajdcs/UUo96qOrFfI/AAAAAAAAW7M/RD1VCnJlAlU/s640/2013-03-20+23.01.41.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]-->TV’leri genel olarak 3 kategoride
inceleyebiliriz: Plazma, LCD, LED<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Plazma</b>:
Enerji tüketimi diğer ikisinden yüksek, parlaklık bir miktar daha düşük (özellikle
aydınlık ortamlar için tavsiye edilmiyor), küçük ebatlarda bulunamıyor. Ama
oldukça ucuzlar. Fiyat performans oranı aslında gayet iyi ! Teknik olarak LCD
ve LED’de bulunan tüm menülere vs. sahip olabiliyorlar. Üstelik çok hareketli
sahnelerde daha akıcı bir görüntü sağlıyorlar. (Futbol maçları ve aksiyon
filmleri gibi)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>LCD</b>:
2.nesil panel TV diyebiliriz. Bir süre öncesine kadar epey revaçtaydı. LED
teknolojisi daha yeni ve iyi olduğu düşünüldüğü için pabucu dama atıldı. Artık
çok tercih edilmeyen ara bir katman olarak kaldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;"> </span><b>LED TV</b>:
Aslında kendi içinde, gerçek LED ve normal LED diye ayrımı var, çoğu kişi
bilmiyor. Her pixel ayrı aydınlatıldığında gerçek LED deniyor ve fiyatları
normal LED’lere göre çok daha yüksek. Bu yüzden aynı marka aynı ebat içinde
bile fiyat farkı çok olabiliyor. Dışardan TV’ye sadece EBAT ve bir iki
özellikle ilgili bakarsanız yanıltıcı olabilir. Çünkü dışardan bakınca
anlaşılmayan, çok teknik detaylara göre fiyatlar çok değişebiliyor. Uzman
yardım almak şart ! Enerji tüketimi az, küçük ebatlarda bulmak mümkün (mutfak
vb için), teknolojik olarak yeni sayılır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Yanlış !</b>:
TV’lerde özellikle Hz(Hazreti değil, Hertz) değerleri kıyaslama alışkanlığı
var. Eski tüplü TV’lerimiz 50-60 Hz civarındaydı. Max 100 olurdu. 100 ve
sonrasında insan gözü farkı pek ayırt edebilecek düzeyde değil. Bu da
piyasadaki en eski panel TV’lerde bile mevcut. 200-400, 800 Hz aslında gerekli
değil. Ayrıca bir çok LED TV’de bu değerler gerçek değerler değil, işlemci ile
simüle edilerek ulaşılıyor. (Fotoğraf makinelerindeki optik zoom ve dijital
zoom gibi yanıltıcı değerler ve sonuçlar) Plazmalar gerçek Hz değerleri
üzerinden nitelendiriliyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>3D !</b>:
Kendi tecrübelerime dayanarak 3D de henüz bir zorunluluk değil. Ben beklediğimi
bulamadım. İnsan ister istemez Sinema ile kıyaslıyor. Orada da ekran büyüklüğü
ve ses sistemi gerçekten iyi olduğu için 3 boyut deneyimi çok daha gerçekçi.
Evde o kaliteyi göremedim. Kayıtlarla da alakalı. LG’nin kendi demo’su harika.
Ama diğer 3D filmler aynı keyfi aynı gerçekliği vermiyor. Normal TV yayınını da
3D göstermeye çabalıyor ama gereksiz..<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-PiuGwZDIaN8/UUo-B1Ht9CI/AAAAAAAAW7k/Zm2USI6YvhU/s1600/2013-03-20+23.10.29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://3.bp.blogspot.com/-PiuGwZDIaN8/UUo-B1Ht9CI/AAAAAAAAW7k/Zm2USI6YvhU/s320/2013-03-20+23.10.29.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-BvNc4lMxPAY/UUo9-bsFXiI/AAAAAAAAW7U/QkVjXngvqU8/s1600/2013-03-20+23.06.36.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://1.bp.blogspot.com/-BvNc4lMxPAY/UUo9-bsFXiI/AAAAAAAAW7U/QkVjXngvqU8/s320/2013-03-20+23.06.36.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><a href="http://3.bp.blogspot.com/-x2EtLw7WD2g/UUo-Bci1i-I/AAAAAAAAW7g/imnid576sKE/s1600/2013-03-20+23.11.32.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://3.bp.blogspot.com/-x2EtLw7WD2g/UUo-Bci1i-I/AAAAAAAAW7g/imnid576sKE/s320/2013-03-20+23.11.32.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Gözlük:</b>
3D için TV yanında aktif ve pasif diye iki tip gözlük geliyor. Aktif = pille
çalışan, pasif, pilsiz. (Tabi çalışma prensipleri de bununla ilgili olarak
değişiyor.) Bazıları pilli daha iyi 3 boyut deneyimi sunuyor diyor, bazıları
pilli olanlar baş ağrıtıyor izlerken diyor. Tercih size kalmış. Bende pasif
olanlar var. Malzemesi oldukça dandik. Çok kolay kırılabilir. Zaten camları cam
değil, mika gibi bişeyden yapmışlar. <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -.25in;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-02yRP98KW6I/UUo-KfJNjuI/AAAAAAAAW8E/KW8EgKo9XRQ/s1600/2013-03-20+23.12.00.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-02yRP98KW6I/UUo-KfJNjuI/AAAAAAAAW8E/KW8EgKo9XRQ/s320/2013-03-20+23.12.00.jpg" width="191" /></a><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="text-indent: -0.25in;">·<span style="font-size: 7pt;"> </span></span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b style="text-indent: -0.25in;"><br /></b></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b style="text-indent: -0.25in;">Akıllı
Kumanda</b><span style="text-indent: -0.25in;">: Alırken tercih sebebimdi. Aldıktan sonra gerekmediğine karar
verdim. Akıllı TV olunca onu internete girmek için Browser gibi de kullanmak
istersin. Browser olunca klavye ihtiyacın da oluyor. TV’ye ek kablosuz
klavye/mouse alacaksan akıllı kumandaya ihtiyaç kalmıyor. Alternatif olarak
akıllı telefon veya tabletiniz varsa, LG’nin mobil cihazlar için Remote
uygulaması çok başarılı. Kısacası akıllı kumanda yerine geçebilecek 2 önemli
bileşen daha var. Kablosuz klavye/mouse ve mobil uzaktan kumanda uygulaması.</span></span></div>
<!--[if !supportLists]--><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: -0.25in;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bir de akıllı kumandayı kullanmaya kalktığınızda ekranda mouse imlecinin
belirmesi vakit alabiliyor.</span></span></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><o:p></o:p></span><br />
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;"> </span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><!--[endif]--><b> LG Remote</b>:
(Mobil uzaktan kumanda uygulaması) Çok başarılı bir ürün. Iphone ve Android
cihazlar için mevcut. Mouse, klavye, hatta mini TV özelliği var. Ancak TV’deki
görüntünün mobil cihazdan da görülebilmesi için sadece belli TV modelleri
destekleniyor. (Android: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.lge.tv.remoteapps
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; color: #666666; font-size: 10pt; line-height: 115%;">- MiniTV : Continuously watching live channels
on your mobile device. (Only support from LM9600, LM9500, LM9400, and LM8600 in
case of 2012 TV models </span>) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Örnek video:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=zjqhj49-ktA">http://www.youtube.com/watch?v=zjqhj49-ktA</a><o:p></o:p></span><br />
<br />
<br />
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-bVqJkK94y2k/UUo-DoNVYxI/AAAAAAAAW70/3Fr6zUCYaow/s1600/2013-03-20+23.13.27.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-bVqJkK94y2k/UUo-DoNVYxI/AAAAAAAAW70/3Fr6zUCYaow/s320/2013-03-20+23.13.27.jpg" width="192" /></a><a href="http://2.bp.blogspot.com/-JrkfD-MDe_8/UUo-CyK8TRI/AAAAAAAAW7s/36-OELHybF8/s1600/2013-03-20+23.13.06.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-JrkfD-MDe_8/UUo-CyK8TRI/AAAAAAAAW7s/36-OELHybF8/s320/2013-03-20+23.13.06.jpg" width="192" /></a></div>
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;"> </span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><!--[endif]--><b> DVR
(Kayıt Özelliği)</b>: Kanal kaydetmek için TV içinde hazır DVR özelliği mevcut.
ANCAK ! 8GB USB desteklemiyor. Denedim çalışmadı. Sanırım belli bir boyutun
üzerinde disk istiyor. 32GB ve üzeri olabilir. Disk TV’ye takılıp kayıt
yapılmak istendiğinde kendi bildiği bir formatta tüm diski formatlıyor ! Yani
bilgileriniz silinecektir. Ancak bu diski tekrar bilgisayardan açamıyorsunuz.
Kendi anlayacağı bir şekilde formatlıyor. Yani kaydettiğiniz TV görüntülerini daha
sonra bilgisayar üzerinden direk izlemeniz mümkün değil.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">DVR kayıt özelliği HDMI girişlerden veya
analog (eski tip anten kablosu) girişinden gelen yayını <b>kaydetmiyor</b>. Sadece TV üzerinde gelen <b>Uydu receiver’daki yayınları kaydedebiliyor</b>. !!! Burası da benim için
önemli bir kayıp oldu. Çünkü TV üzerinde gelen HD uydu alıcı’da şifre çözme
özelliği olmadığından Digiturk, Teledünya gibi şifre çözücü kartlı sistemleri
kullanmak istediğinizda CI Module denen ayrı bir kart almanız gerekiyor. Devamı
aşağıda;<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-smL_r9HNYWg/UUo-YYTYNEI/AAAAAAAAW8k/VoK5SdGclg4/s1600/2013-03-20+23.20.06.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-smL_r9HNYWg/UUo-YYTYNEI/AAAAAAAAW8k/VoK5SdGclg4/s640/2013-03-20+23.20.06.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-9BtICXc7DsQ/UUo-c7qmtvI/AAAAAAAAW8s/QVvym4Ms9yI/s1600/2013-03-20+23.21.10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-9BtICXc7DsQ/UUo-c7qmtvI/AAAAAAAAW8s/QVvym4Ms9yI/s640/2013-03-20+23.21.10.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Uydu
Receiver: </b>Cihazın üzerinde HD bir uydu alıcı geliyor. ANCAK ! kart kullanan
receiver’ınız varsa (ki çoğu kişide bunlardan var zaten) uydu yayınını TV’ye
takmanın anlamı yok. Çünkü kanallar açılamıyor. CI modülü eksik uyarısı
veriyor. Şifre kartını takabilmek için ayrıca CI Modül satın almak gerekiyor.
(Yayını yapan kuruluş satıyormuş.)<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Uydu
ayarları:</b> Ben yine de binada var olduğu rivayet edilen Hotbird merkezi uydu
yayınını test etmek istedim. TV’ye bağladım, ayarlardan otomatik arama
yaptırdım. Hotbird uydusunu seçtim. 30-40 kanal buldu. Ama hemen hepsinde CI
modül yok hatası verdi. 1-2 TRT gibi kanallar açılabiliyordu. Uzun uğraşlar
sonucu bunun CI modül hatası değil, otomatik arama yerine girilmesi gereken
bazı değerler olduğunu buldum. Bunları
girince (doğru değerleri) 900 kanal buldu, hepsi de açılıyor. Bulduğum forum
linki: http://forum.donanimhaber.com/m_62269572/tm.htm<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Değerler:<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: center;">
<span class="apple-converted-space"><span style="background-color: #f1f1f1; font-size: 10pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span></span><br />
<hr size="2" style="text-align: center;" width="100%" />
<span class="apple-converted-space"><span style="background-color: #f1f1f1; font-size: 10pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- Uydu <turksat 42.0e="">
seç </turksat></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- LNB Frekansı <9750> seç <!--9750--><!--9750--></9750></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- Uydu Alıcı verici <10970>seç <!--10970--><!--10970--></10970></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- 22KHz Tone <kapal> (bu kısım soluk gelicek
değiştirilmez) </kapal></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">----------LNB Gücü <a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" k=""> </a></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- DiseqC <a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898"> </a></span></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><o:p></o:p></span><br />
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: center;">
<hr size="2" style="text-align: center;" width="100%" />
</div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- Uydu <hotbird 13.0e="">
seç </hotbird></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- LNB Frekansı <9750> seç <!--9750--><!--9750--></9750></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- Uydu Alıcı verici <10719>seç <!--10719--><!--10719--></10719></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- 22KHz Tone <kapal> (bu kısım soluk gelicek
değiştirilmez) </kapal></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">----------LNB Gücü <a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" k=""> </a></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">---------- DiseqC <b> </b></span></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><o:p></o:p></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-jaRPUFOqUW8/UUo-gv6y_EI/AAAAAAAAW80/IgaA96i0szw/s1600/2013-03-20+23.22.22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-jaRPUFOqUW8/UUo-gv6y_EI/AAAAAAAAW80/IgaA96i0szw/s640/2013-03-20+23.22.22.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-k3GzRg3HiN4/UUo-kjcaVtI/AAAAAAAAW9A/ZMfqGmPJnHc/s1600/2013-03-20+23.22.35.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-k3GzRg3HiN4/UUo-kjcaVtI/AAAAAAAAW9A/ZMfqGmPJnHc/s640/2013-03-20+23.22.35.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>TV’deki
uygulamalar</b>: TV’nin içinde gelen LG’nin sunduğu uygulamaların hemen hepsi
de bana kullanışsız geldi. Bir çoğu LG’nin kendi merkezi üzerinden aktive
oluyor. Yani örneğin TV’nin facebook uygulamasını açıyorsunuz, login
olacaksınız. Facebook hesabınız üzerinde LG uygulaması yetki istiyor. Bu
durumda tüm bilgilerinize artık LG de ulaşabilir hale geliyor. Son derece
güvensiz. Facebook’taki arkadaşlarınızı vs. görebiliyorsunuz. Ama duvarda
paylaştıkları fotolar, videolar vs. görünmüyor. Tıpkı twitter gibi sadece
yazdıkları başlıklar mevcut. <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-y_Es_x8-MGU/UUo-WwWkxUI/AAAAAAAAW8c/uktHHnpU_ls/s1600/2013-03-20+23.20.43.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-y_Es_x8-MGU/UUo-WwWkxUI/AAAAAAAAW8c/uktHHnpU_ls/s640/2013-03-20+23.20.43.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Youtube uygulamasını başarılı buldum bir
tek. Youtube hesabınızı girerseniz eski izledikleriniz vs. görebiliyorsunuz.
Bir de cep telefonunuzla TV’deki youtube uygulamasını eşleştirirseniz, <u>cepten
açtığınız bir video’yu TV otomatik yayınlıyor</u>.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-R4FNXPFel8U/UUo-lNbBaYI/AAAAAAAAW9E/i37-WOox4wc/s1600/2013-03-20+23.25.11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://1.bp.blogspot.com/-R4FNXPFel8U/UUo-lNbBaYI/AAAAAAAAW9E/i37-WOox4wc/s640/2013-03-20+23.25.11.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-AqbFPhf3Tlg/UUo-pLXOtOI/AAAAAAAAW9U/bcxjpwNw8BI/s1600/2013-03-20+23.25.32.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-AqbFPhf3Tlg/UUo-pLXOtOI/AAAAAAAAW9U/bcxjpwNw8BI/s640/2013-03-20+23.25.32.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-wPzo9TEfTGM/UUo-qTEuuJI/AAAAAAAAW9g/rIa5TBlOHgo/s1600/2013-03-20+23.25.54.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-wPzo9TEfTGM/UUo-qTEuuJI/AAAAAAAAW9g/rIa5TBlOHgo/s640/2013-03-20+23.25.54.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-ZTfC754PEb8/UUo-qg4w0NI/AAAAAAAAW9k/Vl4aaAfmu4g/s1600/2013-03-20+23.27.16.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-ZTfC754PEb8/UUo-qg4w0NI/AAAAAAAAW9k/Vl4aaAfmu4g/s320/2013-03-20+23.27.16.jpg" width="192" /></a><a href="http://3.bp.blogspot.com/-F6iFhFjQd6Y/UUo-oHMV6RI/AAAAAAAAW9M/bH6sL4KJAS8/s1600/2013-03-20+23.26.38.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-F6iFhFjQd6Y/UUo-oHMV6RI/AAAAAAAAW9M/bH6sL4KJAS8/s320/2013-03-20+23.26.38.jpg" width="192" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-mBHDzHGLCVM/UUo-xLFyZNI/AAAAAAAAW9s/GAw0o81Z8DQ/s1600/2013-03-20+23.28.48.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://1.bp.blogspot.com/-mBHDzHGLCVM/UUo-xLFyZNI/AAAAAAAAW9s/GAw0o81Z8DQ/s640/2013-03-20+23.28.48.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-gfs1CnUHtXY/UUo-zooCOTI/AAAAAAAAW90/QJx7v3QEw4w/s1600/2013-03-20+23.29.23.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-gfs1CnUHtXY/UUo-zooCOTI/AAAAAAAAW90/QJx7v3QEw4w/s640/2013-03-20+23.29.23.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Mobil cihazlarda hızla artan minik ve
kullanışlı uygulamalara benzetilmeye çalışılmış ama hiç alakası yok ve
kullanışlı değiller ! Güvensiz olduklarını zaten yukarıda belirtmiştim.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-ABeMpjBASWQ/UUo-1AO8VFI/AAAAAAAAW98/pyZ-l601zGQ/s1600/2013-03-20+23.32.31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://1.bp.blogspot.com/-ABeMpjBASWQ/UUo-1AO8VFI/AAAAAAAAW98/pyZ-l601zGQ/s640/2013-03-20+23.32.31.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-dJ1GNZY_71k/UUo_Ip9VomI/AAAAAAAAW-s/pRV866q2tS4/s1600/2013-03-20+23.46.11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-dJ1GNZY_71k/UUo_Ip9VomI/AAAAAAAAW-s/pRV866q2tS4/s640/2013-03-20+23.46.11.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-YwkAsG0MytY/UUo-6O2cTEI/AAAAAAAAW-E/HJ8JKmE3SFA/s1600/2013-03-20+23.33.09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://1.bp.blogspot.com/-YwkAsG0MytY/UUo-6O2cTEI/AAAAAAAAW-E/HJ8JKmE3SFA/s640/2013-03-20+23.33.09.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-uWgdvubX280/UUo--Ar1f-I/AAAAAAAAW-U/Ti5p6pZbL0s/s1600/2013-03-20+23.36.29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-uWgdvubX280/UUo--Ar1f-I/AAAAAAAAW-U/Ti5p6pZbL0s/s640/2013-03-20+23.36.29.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-yULNDzXtdDg/UUo_HTfWndI/AAAAAAAAW-c/QpQn_OF5dkM/s1600/2013-03-20+23.44.00.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-yULNDzXtdDg/UUo_HTfWndI/AAAAAAAAW-c/QpQn_OF5dkM/s640/2013-03-20+23.44.00.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-GdSlZsSOTgY/UUo-9qTiF9I/AAAAAAAAW-Q/co_ejn3iIgo/s1600/2013-03-20+23.38.27.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-GdSlZsSOTgY/UUo-9qTiF9I/AAAAAAAAW-Q/co_ejn3iIgo/s640/2013-03-20+23.38.27.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-D-wHspxUDDU/UUo_IdqPJaI/AAAAAAAAW-o/wQPfjBE6fzw/s1600/2013-03-20+23.46.54.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-D-wHspxUDDU/UUo_IdqPJaI/AAAAAAAAW-o/wQPfjBE6fzw/s640/2013-03-20+23.46.54.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>WIDI</b>
(Wireless Display özelliği) : Menülerde gezerken TV’de görüntü paylaşın vs.
yazıyordu. Widi özellikli cihazlardan görüntü paylaşılabilir. Ama bunu yapmak
için epey uğraşmam gerekti. Temel olarak WIDI intel’in bir teknolojisiymiş.
Belli intel komponent’lerine sahip bilgisayarların ekran görüntüsü network
üzerinden (wireless) VGA veya HDMI kabloya ihtiyaç duymadan görüntüyü TV’ye
aktarabiliyor. Hem de sesle birlikte! Yani bilgisayarda açtığım bir video’yu
TV’den takip edebiliyorum, arada kablo olmadan. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Çalışır hale getirmek oldukça zor oldu.
Intel makalelerinde 4 komponent üzerinde duruyor:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">http://www.intel.com/support/wireless/wtech/iwd/sb/CS-031109.htm<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">http://www.intel.com.tr/content/www/tr/tr/architecture-and-technology/intel-wireless-display.html<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-8iobonvCcD0/UUpGB1CbKiI/AAAAAAAAW_4/WEEyqJDJZWU/s1600/widi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="285" src="http://4.bp.blogspot.com/-8iobonvCcD0/UUpGB1CbKiI/AAAAAAAAW_4/WEEyqJDJZWU/s320/widi.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="margin-left: 1in; text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">o<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]-->Display Driver Update<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="margin-left: 1in; text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">o<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]-->Network Driver Update<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="margin-left: 1in; text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">o<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]-->Intel Widi<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="margin-left: 1in; text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">o<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]-->Intel Widi Widget<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Doğru sırayla doğru bileşenler
kopyalandığında çalışır hale geliyor.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-BaUdpMwaRfc/UUo_ProZ1CI/AAAAAAAAW-0/7JbmrUzE_0I/s1600/2013-03-20+23.49.53.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-BaUdpMwaRfc/UUo_ProZ1CI/AAAAAAAAW-0/7JbmrUzE_0I/s640/2013-03-20+23.49.53.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-qLYqQBKyNqI/UUo_Te4IbVI/AAAAAAAAW_E/2Z9YLCh6-bQ/s1600/2013-03-20+23.50.29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-qLYqQBKyNqI/UUo_Te4IbVI/AAAAAAAAW_E/2Z9YLCh6-bQ/s640/2013-03-20+23.50.29.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-dyvTx0q-cCk/UUo_Sw0EsBI/AAAAAAAAW_A/TdB3KGzUji4/s1600/2013-03-20+23.53.37.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-dyvTx0q-cCk/UUo_Sw0EsBI/AAAAAAAAW_A/TdB3KGzUji4/s640/2013-03-20+23.53.37.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-qGOpl-XdoZc/UUo_ZRS8f7I/AAAAAAAAW_M/VIq0lweP6ds/s1600/2013-03-21+00.06.43.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://1.bp.blogspot.com/-qGOpl-XdoZc/UUo_ZRS8f7I/AAAAAAAAW_M/VIq0lweP6ds/s640/2013-03-21+00.06.43.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-hLo2qTcbaJs/UUo_eR-aejI/AAAAAAAAW_U/H88Od7bkFQ8/s1600/2013-03-21+00.07.03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-hLo2qTcbaJs/UUo_eR-aejI/AAAAAAAAW_U/H88Od7bkFQ8/s640/2013-03-21+00.07.03.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-J2nhR-UMsYY/UUo_hBRMtEI/AAAAAAAAW_g/aMETndZX83Y/s1600/2013-03-21+00.10.10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-J2nhR-UMsYY/UUo_hBRMtEI/AAAAAAAAW_g/aMETndZX83Y/s640/2013-03-21+00.10.10.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-0g-qGj2kKjk/UUo_iDv5_sI/AAAAAAAAW_k/T-6hKh4EhMo/s1600/2013-03-21+00.10.55.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-0g-qGj2kKjk/UUo_iDv5_sI/AAAAAAAAW_k/T-6hKh4EhMo/s640/2013-03-21+00.10.55.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-x9nXMRcPRmo/UUo_j4ZpFQI/AAAAAAAAW_s/a6xbc8FCeQg/s1600/2013-03-21+00.11.19.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://2.bp.blogspot.com/-x9nXMRcPRmo/UUo_j4ZpFQI/AAAAAAAAW_s/a6xbc8FCeQg/s640/2013-03-21+00.11.19.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Kablosuz
ağ: </b>Bence bu önemli bir özellik. Artık kimse LAN kablosuyla uğraşmak
istemez. Her TV’de olması gereken bir özellik. Evde zaten bulunan internet ağına
direk bağlanıyor. Remote control (uzaktan kumanda) mobil uygulamasına aynı
ağ’da bulunduğunda erişilebiliyor. Bir de Media Center Uygulaması var. Bunu da
aynı ağ’da iken çalışabiliyor. Yani TV’nin tüm özelliklerini verimli şekilde
kullanabilmek için, ağa bağlı olması şart.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;"> </span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><!--[endif]--><b> Plex
Media Center:</b> Bu uygulama aslında freeware bir uygulama. Ama LG kendini
bununla uyumlu hale getirmiş. Bir PC’ye http://www.plexapp.com/
adresinden uygulamayı indirip kurarsanız, bilgisayarınızdaki film, mp3 ve/veya
jpg’leri yine ağ üzerinden stream ederek izleyebiliyorsunuz. Yani TV’ye USB’den
bişey bağlamanıza gerek kalmıyor. Bilgisayarınızda kullanıma açtığınız
klasörleri, ağ üzerinden görüntüleyip istediğinizi açabiliyorsunuz.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-LfVeoty_nDM/UUpGD8J12jI/AAAAAAAAXAI/IzDVMoUZwAQ/s1600/plex1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="342" src="http://2.bp.blogspot.com/-LfVeoty_nDM/UUpGD8J12jI/AAAAAAAAXAI/IzDVMoUZwAQ/s640/plex1.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-O2cNjvcRZXM/UUpGEBbZN4I/AAAAAAAAXAM/cfbEH8IsRO8/s1600/plex2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="344" src="http://3.bp.blogspot.com/-O2cNjvcRZXM/UUpGEBbZN4I/AAAAAAAAXAM/cfbEH8IsRO8/s640/plex2.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>P.I.P. Yanılsaması</b>: P.I.P. yani picture in
picture özelliği, hani şu bir kanalı izlerken köşede bir başka kanalı açma
olayı. Dizi izlerken maç başladı mı? Ya da haberleri takip ederken öbür kanalda
yarışma başladı mı diye bakılmasına olanak sağlayan şey. TV’nin teknik özellikleri tablosunda bunun var
olduğu yazıyor. Tabiki yanıltıcı bir farkla ! TV’de home screen yani
uygulamaların yer aldığı ekrana gidildiğinde mevcut kanalın görüntüsü sol üstte
küçülerek yayına devam ediyor. Ama bu gerçekten bir P.I.P. özelliği değil
bence. Yani bir başka kanalı izleme olanağı yok. Üstelik bir uygulama açtığınız
anda önizleme penceresi kapanıveriyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="text-align: justify; text-indent: -0.25in;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">·<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<!--[if gte vml 1]><v:shapetype
id="_x0000_t75" coordsize="21600,21600" o:spt="75" o:preferrelative="t"
path="m@4@5l@4@11@9@11@9@5xe" filled="f" stroked="f">
<v:stroke joinstyle="miter"/>
<v:formulas>
<v:f eqn="if lineDrawn pixelLineWidth 0"/>
<v:f eqn="sum @0 1 0"/>
<v:f eqn="sum 0 0 @1"/>
<v:f eqn="prod @2 1 2"/>
<v:f eqn="prod @3 21600 pixelWidth"/>
<v:f eqn="prod @3 21600 pixelHeight"/>
<v:f eqn="sum @0 0 1"/>
<v:f eqn="prod @6 1 2"/>
<v:f eqn="prod @7 21600 pixelWidth"/>
<v:f eqn="sum @8 21600 0"/>
<v:f eqn="prod @7 21600 pixelHeight"/>
<v:f eqn="sum @10 21600 0"/>
</v:formulas>
<v:path o:extrusionok="f" gradientshapeok="t" o:connecttype="rect"/>
<o:lock v:ext="edit" aspectratio="t"/>
</v:shapetype><v:shape id="Picture_x0020_1" o:spid="_x0000_i1029" type="#_x0000_t75"
style='width:441pt;height:393.75pt;visibility:visible;mso-wrap-style:square'>
<v:imagedata src="file:///C:\Users\oakdemir\AppData\Local\Temp\msohtmlclip1\01\clip_image001.png"
o:title=""/>
</v:shape><![endif]--><!--[if !vml]--><!--[endif]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-D-wHspxUDDU/UUo_IdqPJaI/AAAAAAAAW-o/wQPfjBE6fzw/s1600/2013-03-20+23.46.54.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://3.bp.blogspot.com/-D-wHspxUDDU/UUo_IdqPJaI/AAAAAAAAW-o/wQPfjBE6fzw/s320/2013-03-20+23.46.54.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<!--[if gte vml 1]><v:shape
id="Picture_x0020_2" o:spid="_x0000_i1028" type="#_x0000_t75" style='width:453.75pt;
height:243.75pt;visibility:visible;mso-wrap-style:square'>
<v:imagedata src="file:///C:\Users\oakdemir\AppData\Local\Temp\msohtmlclip1\01\clip_image002.png"
o:title=""/>
</v:shape><![endif]--><!--[if !vml]--><!--[endif]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<!--[if gte vml 1]><v:shape
id="Picture_x0020_3" o:spid="_x0000_i1027" type="#_x0000_t75" style='width:453pt;
height:243pt;visibility:visible;mso-wrap-style:square'>
<v:imagedata src="file:///C:\Users\oakdemir\AppData\Local\Temp\msohtmlclip1\01\clip_image004.png"
o:title=""/>
</v:shape><![endif]--><!--[if !vml]--><!--[endif]--><o:p></o:p></div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1978700747346984898.post-36577245977216784552013-03-04T20:08:00.001+02:002013-03-04T20:08:09.877+02:00PORTATİF DART BOARD’U NASIL YAPILIR?<div>
<div style="text-align: justify;">
<h2>
<div style="text-align: center;">
PORTATİF DART BOARD’U NASIL YAPILIR ?</div>
</h2>
</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sizler de benim gibi dart’a merak saldıysanız hayatınızın her noktasında sıkıldığınızda dart atmak veya evde, iş’te, kısacası fırsat bulduğunuz her yerde dart atmak, antreman yapmak isteyeceksiniz. Çünkü antreman bu işin bel kemiğidir. Ayrıca günlük sıkıntıdan, stresten, yoğunluktan uzaklaşmak için de birebirdir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Burada size bulunduğunuz ortama zarar vermeden ve istediğiniz her yerde hızlıca kurup kullanabileceğiniz bir board ortamı anlatacağım. Belki daha kullanışlı, ve portatif olanları vardır. Bu bir DIY (Yani do-it-yourself) projesidir. Lafı daha fazla uzatmadan:</div>
<div style="text-align: justify;">
Gerekenler:</div>
<div style="text-align: justify;">
-<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>1 adet tercihen kullanılmış board</div>
<div style="text-align: justify;">
-<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>1 adet gergi kayışı (yaklaşık 5m)</div>
<div style="text-align: justify;">
-<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Köpük (strafor)</div>
<div style="text-align: justify;">
-<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Sunta vidası ve metal sabitleyiciler</div>
<div style="text-align: justify;">
-<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ve diğer gerekli el aletleri (tornavida, maket bıçağı ve metre yeterli sanırım)</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-_t0dLetyBxw/UTTgg98yLFI/AAAAAAAAWyM/2RrwF2W7J2k/s1600/2012-03-19+13.43.03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://4.bp.blogspot.com/-_t0dLetyBxw/UTTgg98yLFI/AAAAAAAAWyM/2RrwF2W7J2k/s640/2012-03-19+13.43.03.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mavi olarak gördüğünüz gergi kayışı. Dişli mekanizma sayesinde tıpkı bir kemer gibi bir ucu diğer metal tokaya sabitlenir ve istenilen ölçüde kayışın sıkılması sağlanır. Metal sabitleyici dediğim, kayışı board’a vidalarken kullandığım metal klavuzlardı. Direk vidalarsam vida kayışı keseceğinden destek olacağını düşündüm.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-G_qGSrthM1A/UTTginvWxWI/AAAAAAAAWyc/sLzw0JuZqPQ/s1600/2012-03-19+13.43.13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-G_qGSrthM1A/UTTginvWxWI/AAAAAAAAWyc/sLzw0JuZqPQ/s640/2012-03-19+13.43.13.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Herşey hazır, çalışmalara başlayabilirim.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-9ldUS6k6Tvw/UTTgmYAmGxI/AAAAAAAAWzc/ItEVxPl54l0/s1600/2012-03-19+14.08.27.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-9ldUS6k6Tvw/UTTgmYAmGxI/AAAAAAAAWzc/ItEVxPl54l0/s640/2012-03-19+14.08.27.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Board’un arkasında normalde tam merkezine denk gelen kalın bir vida bulunur. Board bu eksen çevresinde döndürülebilir. Böylece çok eskimiş sürekli çalışılan bir bölge varsa bu bölge örneğin board saat yönünde 5-10dk’lık ölçü ile çevrildiğinde daha az yıpranmış bölge ile yer değiştirmiş olur. </div>
<div style="text-align: justify;">
! Ancak ben board’u portatif olacağı için merkezinden sabitlemek yerine hem alttan hem üstten kayış’a sabitledim. </div>
<div style="text-align: justify;">
Dezavantajı: istediğiniz zaman board’u çeviremezsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
Avantajı: Board istemsizce ekseninden dönmez. Daha sabit durur. Bir de kapıya havada askıda kalacak şekilde duracağından sehim yapmaz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
** Püf noktası ! Kayışın 20 ve 3 puanlarıyla birebir düz bir hatta yer alması önemlidir. Yoksa kapıya astığınızda board’un yamuk olduğunu görürsünüz.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-qw-VCQzZzws/UTTgh69z8bI/AAAAAAAAWyU/rPuq2865dfY/s1600/2012-03-19+14.06.51.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="382" src="http://3.bp.blogspot.com/-qw-VCQzZzws/UTTgh69z8bI/AAAAAAAAWyU/rPuq2865dfY/s640/2012-03-19+14.06.51.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Board’u kayış’a monte ettiniz. Köpüğüde board ile işaretleyip sonra daire şeklinde kesebilirsiniz. Ben köpüğü iki parça halinde tutup daha sonra birleştirdim. Böylece çalışması daha kolay oldu. Burada püf noktası mümkün olduğunca dar bir kesit olursa köpük board’un üzerine tam oturacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Ko6nGPxwQx4/UTTgoQuzSdI/AAAAAAAAWy4/PfN5xuuiI6k/s1600/2012-03-19+14.32.18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-Ko6nGPxwQx4/UTTgoQuzSdI/AAAAAAAAWy4/PfN5xuuiI6k/s640/2012-03-19+14.32.18.jpg" width="382" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Ve işte bitmiş hali. Kapı çevresinden kayışı geçiriyoruz. Birinden yardım almanız gerekebilir. Gerebildiğiniz kadar gerin. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-qu8qrT2qLvo/UTTgqAmTICI/AAAAAAAAWzM/psGuAfC4ckc/s1600/2012-03-20+09.27.29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://3.bp.blogspot.com/-qu8qrT2qLvo/UTTgqAmTICI/AAAAAAAAWzM/psGuAfC4ckc/s640/2012-03-20+09.27.29.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha sonra tıpkı dart mekanlarında olduğu gibi arkasındaki boşluğu almak için arkasına karton veya köpük benzer malzemeler sıkıştırın. Bu hem board’u daha sabit tutacak, hem de kapıda oluşacak çarpma seslerini min.a indirecektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-MnB7m0q9qEU/UTTgnoPlslI/AAAAAAAAWzg/cF99TiL7QOI/s1600/2012-03-19+14.32.25.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-MnB7m0q9qEU/UTTgnoPlslI/AAAAAAAAWzg/cF99TiL7QOI/s640/2012-03-19+14.32.25.jpg" width="382" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-e-PkfZUoIIc/UTTgp3g0H0I/AAAAAAAAWzE/6DQsTQAD2XY/s1600/2012-03-19+14.32.49.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://2.bp.blogspot.com/-e-PkfZUoIIc/UTTgp3g0H0I/AAAAAAAAWzE/6DQsTQAD2XY/s640/2012-03-19+14.32.49.jpg" width="382" /></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="file:///C:/Users/oakdemir/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image006.jpg" style="cursor: move;" v:shapes="Picture_x0020_6" /></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1978700747346984898" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Artık oynamaya hazır. Afiyet olsun. (evinizde, iş yerinizde, tatilde, hatta arabada giderken.. -yok artık arabada olmaz - dilediğiniz yerde kapı bulduğunuzda oynayabilirsiniz. Çalın kapıyı, gergiyi geçirin, atmaya başlayın. :) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
orc3http://www.blogger.com/profile/15869903784251021743noreply@blogger.com0