12 Kasım 2013 Salı

MÜZİĞİN GÜCÜ !

İlk ilk ilk sahne aldığımızda şunlar geçmişti aklımdan(ilk grubum), o yılbaşı progamında sürpriz bir şekilde 1 ay kala bizleri bir araya getirdiler. Şirket içi bir mail dolaştı önce: "Müzik enstrümanı çalmayı bilen var mı?" diye. Tam da "Yetenek Sizsiniz" yarışmasının popülerleştiği yıllar, yaklaşık 2 yıl kadar önce. (2012'ye çeyrek kala) Herhalde o tarz bir etkinlik olacak, insanlar sahneye çıkıp yeteneklerini sergileyecek diye düşünmüştüm. Yani bireysel performanslar. Derken bir başka mail geldi, sen-sen-sen bir grupsunuz, kalanlar diğer bir grup. Saz, halk müziği vb. bir ekip, pop-rock yerli-yabancı bir başka ekip olmuştu. Size stüdyo kiralıycaz, başınıza da eğitmen (koç) vericez, çalışacaksınız olacak.. Kimi birbirini hiç tanımayan bizler bir öğle yemeğinde bir araya gelelim bari dedik. Doğru düzgün enstrüman dağılımı bile yoktu. Ali ben Bas çalayım bari dedi, gitar çaldığı halde. Kimse ne yaptığını bilmiyor, ne yapacağını ise hiç bilmiyordu. Beş benzemez bir araya geldik. Sonra keyifle, gayretle bir enerji, sinerji çıkarttık. Başta çok tökezledik. Bireysel iyi çalanlar vardı. Baktım gitar çok, ben de kendi kendime çalar söylerim ama isterseniz back vokal yapayım dedim.Yetiştirebilmek için haftada 3 gün çalıştık neredeyse. Yani 2 günde 1 en az prova aldık 1 ay içinde. Yoğun ve yorucuydu. Kimi eşini kimi evini, kimi çocuğunu ihmal etti. Zorunluluktan değil, isteyerek. Ve sonuçta şunu gördüm: O yılbaşı progamında sahnede 3 profil yer aldı. Şirket kurucuları; Ceo'lar: tüm çalışanlara hitaben yılın genel bir değerlendirmesini yapıyorlardı. Yöneticiler-Direktörler: yıl boyunca yaptıkları çalışmaları aktardı. Bir de BİZ sahne aldık. Ne demeye getireceğim? onlar tabiki iş gereği ve konumlarıyla sahnedeydiler. üstelik eğlence - entertainment amaçlı değil, ciddi bir iş için, kendi ekiplerinin reklamını yapıyorlardı. Şu anki pozisyonum ve önümdeki kariyer path'ime bakılırsa uzun yıllar - belki de hiç bir zaman orada direktör koltuğunda olamayacağım. Ama 5'er, 10'ar dk. söz hakkı verilen direktörlerin yanında, 10+10 = 20dk. sahnede kalmıştık o 1 aylık özveri ile. Keyif de aldık. Heyecanlandık da.. Korktuk da.. Sanat'ın ve yaptığımız işin gücünü anlatmama gerek yok. Sahneden inince çok ünlü olmadık. Bize daha çok prim veya başka imtiyazlar verilmedi. İndiğimizde yine biz sadece birbirimizi tanıyorduk. Ama ben "oraya çıkanlar, hiç çıkamayacak olanlar ve çıkmak için gıpta edenler" gördüm indiğimde. Genel Müdürümüz tebrik etti, bir kaç kişiden güzel sözler duyduk, bir de yakın arkadaşlarımızBiz çıkanlardık. Zor bir iş için mesai harcadık, ter döktük, dediğim gibi korktuk ve heyecanlandık. Ama indiğimde özgüvenim bir kat daha artmıştı artık. Farklı olduğumu biliyordum, farklı olmanın haklı gururunu da yaşadım. Sonuçta herşeyin bir bedeli var. O teri dökmeden, o emeği vermeden başarı elde edilmiyor. Hiç bir zaman kolay olmadı. Şimdi hala haftada bir gün 2 saat stüdyoda prova yapmamın, evde de buna vakit ayırmamın nedeni budur. Kendi kendine gitar çalmanın keyfi 1 birim diyelim. Birileriyle uyumlu bişeyler çalmanın keyfi 10 birim. Sahneye çıkıp bunu sergilemenin, eşlik edilmenin, alkışlanmanın bedeli ise paha biçilmez. Lafı daha da uzatmadan sizleri o ilk sahne'nin görüntüleriyle başbaşa bırakmak istiyorum: