16 Kasım 2010 Salı

Adam bu işin kitabını yazarım dedi Facebook'u çıkarttı...

Social Network (Sosyal Ağ) filmini izledim şimdi ve yorumlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle film benim de ilgimi çekmiyordu. Yani birinin parayı vurmuş olmasının neresi ilginç olabilir, üstelik hikayenin ilginç bir örgüsü olamayacağını düşünüyordum.


Öte yandan bir çoğumuzun yaptığı gibi “ulan herife bak, bu yaşta bu para.. ben de zengin olmak istiyorum.. facebook benzeri bir proje yapsam da ben de zengin olsam..” diye düşünüyordum. Biraz da mesleki olarak meseleye yakınlığımdan aslında mesleki hatta akademik olarak da ilgilenmiyorum desem yalan olur. Yakın çevrem bilir. Master’daki bitirme projemi facebook’la ilgili merak ettiğim bir kaç konudan birini araştırarak yapmayı planlamıştım. Yani filmi izlemek bence de çok çekici olmasa da biraz da zorunluluktan izledim ve kendimce çarpıcı sonuçlara vardım. Sandığımdan çok daha ilgi çekiciydi. Filmle ilgili yorumlarıma en son değineceğim ama önce sizin de kafanızı gıdıklayacağını umduğum bazı noktalara değinmek istiyorum: projede değinebileceğimi düşündüğüm kısımlar..

Beni ilk meraklandıran bir sürü arkadaşlık sitesi dururken neden facebook? Neden bu kadar ileri gitti.. İnsanlar diğer sitelerde nickname ve gerçek foto kullanmazken neden facebook’a bu kadar ve birden bire güvendi. Diğer arkadaşlık veya sosyal ağ sitelerinden farkı neydi..

İkinci nokta ise bugün hemen her yerde gördüğümüz şekilli F ve T harfleri. Yani herhangi bir gazete, haber veya video gibi sitelerde Facebook’ta paylaş, Twitter’da paylaş linkleri. Facebook’un bu linklerin konulmasından para talep ettiğini sanmıyorum. Etseydi geliri birden bir kaç katına katlayabilirdi. Ama pazarlama ve reklamda tersine bir akış işliyor gibi geliyor. İnternetin ilk zamanlarında bir yerlere link verebilmek için siteler talepte bulunurdu. Ne kadar çok yerde linki varsa o denli değerli ve reklam gücü yüksekti. Şimdi tersine işleyen ise, facebook’ta sayfa bulundurmak, oraya atıfta bulunmak diğer sitelerin istediği bir şey. Yani facebook istese o kadar link bulunduramazdı dünyanın dört bir tarafında. Ama şimdi insanlar gönüllü olarak facebook’ta paylaş linkleri ekliyorlar sayfalarının en görünür, en önemli kısımlarına.. Çünkü olup olabilecek tüm hedef kitle onların elinde. Bu neredeyse tekelcilik. Her neyse.. Bu farklı bir tartışmanın konusu. Yine de bu ilk iki madde konusunda uzun veya kısa bu yazıya yorum yaparsanız sevinirim. Fikirlerinizi duymaya ihtiyacım var. Zira projemin konusunu netleştirdiğimde veya bir noktada yine facebook üzerinden anket ve/veya araştırma yapabilirim.

Filmle ilgili yorumlarıma gelince, beklemediğim halde yukarıdaki özellikle 1.soruya büyük ölçüde cevabımı aldım diyebilirim. Mark Zuckerberg gereğinden fazla dahi ama bir o kadar da winner yerine loser olarak gösterilmiş. Yani göklere mi çıkartmışlar, yerlere mi indirmişler bilemedim. Filmde eksikler olduğunu düşünüyorum. Bildiğim kadarıyla Microsoft da Facebook hissedarlarından ama filmde hiç geçmemiş. Nasıl zengin olduğu, olunduğu ve facebook’un oluşum süreci güzelce anlatılmış. Hikaye örgüsü yoktur diyordum. Detaylı ve alışılagelmiş bir hikaye olmasa da yine de bir hikaye örgüsü var. Benim gibi araştırmacı veya belli bir hedefle izliyorsanız gayet keyifli bile diyebilirim. Bence içinde bulunduğumuz (sizin de bu yazıyı facebook üzerinden okuduğunuzu varsayıyorum) her şeyi sorgulamamız gerek. Yani arı bal yapıyor, çünkü doğasında var demek yerine nasıl yapar, neden yapar, biraz daha derinine inmenin iyi olduğunu düşünüyorum. Hepimiz her gün neden burdayız, ne kadarı özel hayat, ne kadarı genel.. kimlerle neyi ne kadar paylaşabilirim. Burada yazıyorum ama patronum okur mu? Okursa ne düşünür.. Dahası politik bişey yazdım acaba içeri atılır mıyım? Bu bir suç mu? Türkiye’de bunların yasal düzenlemeleri henüz netleşmediği veya kimse emsalini duymadığı için bilmiyor tabi. Başka.. Facebook nereye kadar popülaritesini devam ettirir. Diğer herşey gibi sıradanlaşır ve unutulur mu.. Yoksa kemikleşir dünyanın fihrist’i sarısayfaları, devletlerin zorunlu koştuğu ama çoğunluğu gizli bölümlerden oluşan bir veritabanına mı dönüşür. Neye dönüşürse dönüşsün şu anda çok büyük bir potansiyeli olduğu açık. İlk Google başlatmıştı, yaptığınız aramaya göre nokta atışı reklamlarla reklamcının vermek istediği mesajı direk hedef kitleye ulaştırma olayını. Örneğin; kayak yazdınız, hatta Türkiye’den Ankara’dan kayak kelimesini aradığınız için sağda hemen Ankara’daki bir spor mağazasının indirim fırsatı ilanı çıktı. Ya da son günlerde en çok aranan kelimeye göre firmalar kampanya düzenleyip, belki o sanatçıyı, o şarkıyı jingle olarak kullanabiliyor.. Facebook ise çıtayı bir sıra daha yükseltmiş durumda. Artık sizinle ilgili çok daha fazla özel bilgi zaten ellerinde. Sizin açtığınız sayfalara bebek büyütme veya alplerdeki kaya tırmanışı reklamları değil, yine ilgi alanlarınıza özel reklamlar dönüyor. Temel işi fotoğraf olan siteler bile kotalı fotoğraf yüklenmesine olanak tanırken facebook’un sınırsız fotoğraf konmasına ve tag’lemeye açık olması.

Çok akıllılar.. Çok akıllıca yaklaşıyorlar. Bence facebook rakiplerinin de yaptığı bir çok şeyi bünyesine katmış ve işi başarıyla yürütüyor. Soru, nereye kadar insanların ilgisini kaybetmeden ilerleyecek. Yerini alabilecek başka bir şey var mı? Genel olarak her türlü yorumunuza açığım. İsterseniz özelden yazışalım, iletişelim.. Yorumlarınızı bekliyorum. Vakit ayırdığınız için şimdiden teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder