14 Haziran 2012 Perşembe

Aradığınız kişiye (Genellikle) Ulaşılamıyor.. :(

Dağıldım... Resmen da-ğıl-dım !  Yine uzun bir aradan sonra blog yazmaya niyetlendim, bakalım. Beni yakından tanıyanlar bilir. Genelde meşgul adamımdır vesselam.. Yine megaloman tarafım ağır basacak ama son zamanlarda yine aktivitelerden başı-gözü ?!? dağıtmış durumdayım. Kendimi genelde şöyle görürüm: çoğu şeyden biraz anlar, elinden iş gelir, sporu ve macerayı sever, yeni şeyleri denemeyi ister. Bunların hepsi bir araya geldiğinde de bugün geldiğim noktaya gelmiş oluyorum. Tamam daha fazla lafı dolandırmıycam. Yapmaktan keyif aldığım bir takım hobiler, aktiviteler var. Hiç birinde profesyonel olarak görmüyorum kendimi ama hepsinde de ortalama veya ortalamanın biraz üzerinde ilgileniyorum. Sorun şu ki, hiç birinden vazgeçmediğim için hayatımda kendime bile çok az yer kalıyor.. Nasıl mı?

Rutin bir haftayı düşünelim ve haftanın ilk günü olarak P.tesiyi ele alalım. Bir kere bütün hafta boyunca sabah 9, akşam 6 klasik mesai saatlerim var. (Bir çoğu gibi, hatta bir çoğunuzdan da avantajlı, biliyorum.) Sonuçta ben de her zaman 6’da çıkamıyorum. Mesai zamanları oluyor, üstelik sabahları, haftasonlarını bulan mesailer. Her neyse.. Erken çıktım diyelim. Aslında 7 gün içinde düzenli ve yararlı bir şekilde spor yapmak istersen en az 3 kere spora gitmek şart. Güzel bir spor salonu üyeliğim de var. (1.5 yıl oldu, 1.5yıl daha devam edecek..) P.tesi iş çıkışı spor’a gitmeye kalksam, giriş en erken 8’de, üyeliğim o şekilde. İşte 6’da çık, 7’de evde ol, spor öncesi hafif atıştır. Spor kısa da yapmaya kalksam yarım saat koşu, yarım saat hafif ağırlık + esneme vs. derken duşuydu, saunasıydı, min. 2 saati buluyor. Kısacası 8’de salona gidilir, 10’da çıkılır. En iyi ihtimallerle. Hafif yorgunluk var tabi spor sonrası. (Epeydir gidemiyorum bu arada) Eve geldin, oturdun kalktın diyene kadar 11, yatağa gir, dizi izle, internete bak vs.vs. 12-1 oluyor ve uyku. Gün bitti. Salı ve Perş. Günleri Dart liginin maçları var. Yani takım maçları. Salı akşamı iş çıkışı yine dart oynanacak mekana gidilir, (7 gibi) ısınma atışları, sohbet muhabbet, belki biraz karın doyurma.. Zaten 8:30 - 9 arası maçlar başlar. 11-12’ye kadar. Bazen biter eve gelmen 12’yi bulur, bazen maçlar biter hırsını ve hızını alamazsın, kendi aramızda maç yapalım diye başlar, saat 1’i, 2’yi  bulur. Çarş. yine spora gitmek gerekir ama p.tesi dışarda, Salı geç yatış, çarş evde geçirilmek istenir. Çarş. dinlence diyebiliriz. Yoksa haftanın sonunu görmek çok zordur. Perş. yine dart.. Aynı döngü. Geç gidiş, geç yatış. Bazen öyle ki, Cuma akşamı, haftanın son günü, dışarı çıkmak istemem. Cuma da genelde, perş.nin acısı çıkartılır evde ve geç saate kadar Okan Bayülgen izlenir. C.tesi öğlene doğru kalkılır, hem haftanın yorgunluğunu atmak için hem de kalan zamanda yine dinlenmiş gezmek için.. J C.tesi 1-4 arası şirkette kurulmuş olan müzik gurubunun provalarına gidilir. 3 saat boyunca çalınır, çalışılır, söylenir, söylenmeye çalışılır.. Çıkışta provanın yorumu, eklenecek yeni parçalar, gidişat, dikkat edilecek noktalar derken 5-6 arası eve gelinir. Yine bir yorgunluk ama bir haftasonu gezme isteği. Para varsa. Yoksa evde oturmaya al sana bahane. Müzik mi çalışsam, dart antremanı mı yapsam... vs. vs. Pazar bu sefer 12 olmadan spora gitme veya akşam üzeri en azından haftanın 2. veya 3. Sporunu yapmaya gitmek gerek. Arası? Arası ya Pazar keyfi ya da Pazar gezmesi. Örneğin motorsikletle turlama?? Kapalı mekan olacaksa alışveriş merkezi gezme, ihtiyaçların temini veya sinema belki. Açık hava için piknik, yürüyüş, doğa..

Şimdi sadece bu haliyle bakınca çok da kötü değil. Aksine arada dinlenme zamanları bile var. Ama yaşarken öyle olmuyo işte. Kendimi çok maymun iştahlı görüyorum. Hemen herşeyi yapmak, mümkünse iyi yapmak, iyi yapabilmek için de çalışmak, çok çalışmak gerekiyor. Detaylandırmadığım, evde ve boş vakit geçirdiğim gibi gözüken anlarda, biraz önce bahsettiğim gibi dart antremanı, olmadı gitar çalışmak veya söz ezberlemek (ki müzik hakkında hiç düzenli çalışamıyorum malesef),  yukarıda bahsetmediğim motorsikletle ilgilenmek, bu blog’a yazılar yazmak (veya en azından istemek), keza web sayfamı adam gibi yapmak için güzel bir temel oluşturmak, üzerine güncellemeler girmek, dalış ve dalış eğitmenliği konusunda çalışma yapmak, kendini geliştirmek (mesela yaz geldi, eğitimlere katılsam, ders vereceğim ve haftasonu ona da ciddi vakit ayırmam gerekecek..), işimle ilgili kendimi geliştirme ve güncellemeler (zaman zaman girdiğimiz sertifikasyon sınavları gibi). Şimdilik sanırım bunlar ve bunlar da yetiyor işte. Aileme, arkadaşlarıma, hatta sevgilime bile benden çok az bir pay kalıyor. Kendime zamanım kalmıyor ki onlara da ayırayım. Bir çoğunu ihmal ediyorum. İşin kötüsü saydıklarımdan geri durmayı istediğim, 2.plana atabileceğimi düşündüğüm, vazgeçmek istediğim hemen hemen hiç birşey de yok. Dart’ta kariyer yapmayı istiyorum. Ciddi dereceler kazanmayı. Müzik.. Hemen her zaman hayalimdi. Uzun zaman sonra karşıma bir fırsat çıktı ve daha gençken bulamadığım imkanları buldum birden önümde. Bir gurupla çalışmak, sahne almak, stüdyoda çalma imkanı. Bundan da vazgeçmek istemiyorum. Sahneye çıkmak, üstelik insanların keyif alacağı şeyler çalmak, söylemek, kıscası coşmak ve coşturmak istiyorum. Blog, web sayfasıyla ilgilenmek zaten mesleki hobi diyelim. Ya da teknoloji severlik. Dalış yıllardır yaptığım bir spor ve bunun bir kısmını da şimdi eğitmen olarak geçiriyorum. Birilerine bir şeyler anlatmak, öğretmek, size “hocam” diye saygıyla gelmeleri bir yana, onları ilk defa tanışacakları bir ortamla bir araya gelmelerine vesile olmak. Çok heyecan duydukları, belki korktukları, belki merak ettikleri bişeyle onları ilk siz tanıştırıyorsunuz. Bunun sonraki hazzı tarif edilemez. Size canlarını emanet edip, sonra da candan teşekkür ediyorlar, o duyguları yaşattığınız için.

İşte mevsimine göre kimi yoğunlaşıp, kimi azalan (bahsetmedim; kışın kayak var mesela) bu aktiviler hayatımda hep var ve inşallah da her zaman olurlar. Ama bir çoğuna yetişemiyorum veya aşırı yorulmuş oluyorum. Bunları artık önceliklendirmek veya yetişebildiğin kadarına katılmak da ayrı bir kabiliyet. Hepsini aynı potada eritmeyi başardığımda Nirvana’ya ulaşacağımı düşünüyorum. Bu konuda beni tanıyan bilen veya bilmese de fikri olan herkese açığım. Yorum yazın, açıklama yazın, direk bana yazın.. J Sağlıcakla kalın.       

Bir de konuyu desteklemek için aşağıdaki klasik bir pazar günü evdeki dağınıklığımın fotolarını paylaşmak istiyorum.. Tamam bu benim sadece yoğun değil, dağınık biri olduğumu da gösterir.. Ama yazının başında da demiştim ya; DA-ĞIL-DIM.. Göreceğiniz üzere şaka yapmıyordum. :))))))))))))

Ayakkabılıktan bir manzara:
Sağdaki siyah ince-uzun çanta nota sehpası, gitar çalarken ve provalarda kullanılmak üzere.
Biraz solunda kılıfındaki kaskı görüyoruz.
En soldaki poşette ise gitar için Jack'lar ve mikrofon yer alıyor..

Salonun köşesinden bir manzara:
Motorsiklet montu, hemen arkasında da çadır'ın kılıfı mevcut...
Ve işte salonun girişinde direk dart board'um.. :)

Aralarda hem gitar çalışmak, hem internette gezmek gerek. Bilgisayarım ve gitarım..

Motorsikletin depo üstü çantası ve içindeki ıvırzıvırlar toplanmayı beklerken.. Elden geçmesi şart.

Bunu özellikle çektim: Kapı üstünde kurumayı bekleyen bir uyku tulumu. Üstteki dolapta da bilimum dalış malzemesi.

Gezi sonrası yıkanmış, temizlenmiş, kurumak üzere gazete üstüne bırakılmış kask...

Yine gezi dönüşü temizlenmiş kamp çantası ve uyku tulumu kılıfları...

Normal bir evde olmayacak manzara: askıda kurumaya terk edilmiş çadır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder